BOSNA-HERSEK İZLENİMLERİ- I
Umudu dağları kadar büyüten şehir: Gorajde

Mona İslam

SON günlerim eşimin işi vesilesi ile gittiği, bizi de yanında götürdüğü Bosna Hersek’te geçti. Gittiğimizde bizi karşılayan İHH ekibi ile birlikte dört gün dört şehir dolaştık. Yazılacak çok şeyin, anlatılacak çok öykünün olduğu bu cennet ülkeye dair söyleyeceklerime, beni en çok etkileyen şehri ile, Gorajde ile başlamaya karar verdim. Çünkü Gorajde şahs-ı manevisi ile gördüğüm tüm şehirlerin içerisinde en mücahid ruhlusu, en umudu kuşanmış olanıydı. Şehrin adının bir anlamı var mı bilemiyorum ama, benim için artık Gorajde kelimesi “umut” anlamına geliyor. Bu yüzden ona “Umut Şehri” diyeceğim.

Sarajevo’da havaalanına indikten sonra İHH otobüsüyle bizi evvelen davet eden bu şehre doğru yola koyuluyoruz. Mücahit Nejat Kurtoviç şehrin girişinde bizi karşılıyor. Etrafımız dağlarla çevrili, Nejat bey dağlardan da heybetli. Her yer yemyeşil huzur veriyor, şırıl şırıl akan Drina nehri bize usulca bir görsel şölen ikram ediyor. Nejat bey ormanlardan da nehirden de daha huzur verici. Bu muhterem zat iyi eğitim görmüş, savaşmak zorunda kalmış, şehri için nice kahramanlığa imza atmış bir müslüman. Saçı sakalı, elbisesi, duruşu, gülümsemesi, bizi can-ı gönülden karşılayışı ile dilimizi konuşamasa da bizden biri. Önce bizi şehri çevreleyen dağlardan birine çıkarıyor. Burada bir anıt yapılmış, ele geçirilen Sırp tankları aynen bırakılmış, başlarına gelenler unutulmasın istenmiş. Tırmandıkça kulaklarımız uğulduyor. Zirveden bakınca, tâ aşağılarda Gorajde şehri ayaklarımızın altına serilmiş, yemyeşil bir vadi ile yemyeşil bir nehir koyun koyuna yatıyorlar.

Anlatmaya başlıyor bize Nejat bey. Bu dağların tamamı Sırpların kontrolünde imiş. Bir sabah uyandıklarında şehirde beraber yaşadıkları, aynı işyerlerinde çalıştıkları, çocuklarının beraber oynadığı tüm Sırpların şehirden gittiğini fark etmişler. Büyük bir kuşatma başlatılmış. Dağlar Sırp kuvvetlerinin ellerinde olduğu için şehre giriş çıkış yapılamıyormuş. “O zaman anladık ki” diyor, “bizden başka herkes silahlıymış.” Ormanların içlerinden, dağlarda gizlenerek, gece karanlıklarda, arabayla 3 saat mesafedeki Sarajevo’ya, yayan ve sırtında yükle gidip silah ve erzak taşımışlar. Hastaneler dahi bombalanmış. İnsanların 70-80 kişi sığındıkları evler ateşe verilmiş. Sırplar Boşnak çocuklarını köprüden nehre atıp atış talimi yapmışlar. Çocuk ya kurşunlanarak ölüyormuş, ya düşerek. Bunu eziyet olsun diye annelerinin gözleri önünde yapıyorlarmış.

Tüm kuşatma ve bombardımana rağmen şehri düşürememiş Sırplar. Birkaç kaya yuvarlasanız şehir düşer diyerek küçümsedikleri şehir düşmemiş. Gorajde’nin stratejik mevkii öyle imiş ki onlar düşerse Sarajevo da düşecekmiş, bu yüzden bu küçük şehre tüm güçleri ile abanmışlar. Ama Allah yardım etmiş ve çok kayıp vermelerine rağmen mücahitler sonunda Sırplardan dağları geri almışlar. Bunu hatırda tutmak için de bir anıt yapmışlar.

Böylesine büyük bir travmadan sonra insanların barışa adapte olmaları zordur. Ancak Nejat bey’in şahsında gördüğümüz gibi, savaşan insanlar savaş sonrasında da kendi tabirleri ile Büyük Cihada başlamışlar. Şimdilerde alkolle, sefahetle, modernite ile öldürülmeye çalışılan Boşnak gençleri geri kazanmaya çalışıyorlar. Bu küçücük şehre, ortada kalan yetimlere, mağdur olan kadınlara, evleri yıkılanlara yardım etmeye başlamışlar. Bir vakıf kurmuşlar ve gayretle çalışıyorlar. Çocuklara Kur’an öğretiyorlar. Bizi bir kız çocuk korosu ile karşıladılar. Bu cici bici başörtülü kızlar her biri ancak 14-15 yaşlarında bize Boşnakça ilahiler söylediler. Küçük delikanlılar aşirler okudular. Şehirde faaliyet gösteren ve ortada kalmış, bugün delikanlı veya genç kız olan Boşnaklara yönelik çalışan onlarca misyoner teşkilatına karşın tek başlarına ayakta durmaya çalışıyorlar. İHH onlara yardım ediyor. Kayserili insanlar da yıkılan camilerini yeniden yapıyorlar. Maddi manevi desteğe ihtiyaçları var. Hatırlanmaya ve duaya ihtiyaçları var. Nejat beyin iletebildiğimiz herkese selam ve sevgileri var. Umut filizlerine biraz su vermemize ihtiyaçları var. Bizim de onlardan “Nice az topluluklar vardır ki, çoklara galip gelmiştir” hakikatini bir ihlas dersi olarak almaya ihtiyacımız var. Onların bizi gördükleri gözlerle kendimize bakmaya ihtiyacımız var. Yerimizde oturmaya vakit yok.

Ben Gorajde’yi, doğasını, soğuk ve sisli de olsa havasını, şahs-ı manevisini ve onun cisimleşmiş şekli olan Nejat beyi çok sevdim. Benim gibi sıcak memleket insanına burası cennet dedirten ve havada ciğerlerimize çektiğimiz şey umuttan başkası değildi. Drina nehri usul usul akarken, dağlar dumanlarla çepeçevre kuşatılmışken, şehrin kalbinden Kur’an ve ezan sesleri geliyordu. Sanki tüm kuşlar küçük kızların ilahilerine eşlik ediyor, tüm ağaçlar “hu” diye fısıldıyordu. “Cennetin resmini çiz” deseler, Gorajde’yi çizerdim. “Fakir ama onurlu bir halk göster” deseler, onlara işaret ederdim.

Onları unutmamalıyım. Buna onlardan çok benim ihtiyacım var.

  22.07.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut