Musa 2
YAVRUCUĞUM MUTLU OL!

Mona İslam

İNSAN HAYATI bir yolu andırır. Bazen keskin bir viraja gelir savrulursunuz, yahut kontrolünüzü çok güç sağlar ve büyük bir kazadan kurtulursunuz. Sonra yol bir müddet düzelir ve sonra yeniden ani bir virajla burun buruna gelirsiniz. Yol sonuna dek böyle sürer gider.

Musa(as)’nın yolculuğu da nehirde bir sandık içine konularak başladı. Zahirde bir yok oluştu bu. Nil gibi büyük coşkun akan, ve timsahlara ev sahipliği yapan bir nehre bırakılan bir bebek nasıl hayatta kalırdı? Ama o nehre Musa’yı bırakan anne, Allah’ın sevkiyle hareket etmişti. Ve Allah için yapılan her harekette olduğu gibi tehlike ne denli yüksek olursa olsun, Allah Musa’nın Muhafızıydı. Onu korudu. Hep korudu. Hala nazarımızdaki aziz makamı ile de, semadaki eşsiz yeri ile de koruyor.

Hayatımızın karanlık dönemleri geldiğinde Musa’nın bize söyleyecek çok sözü vardır. Söz Musa’da tükenmez. Nil gibi sonsuza dek coşkun akar. Taha suresi bidayetinde, insanın gözlerine Musa’nın âsası gibi vurup, su fışkırtacak bir ayet bulunur.

“Ey İnsan! Biz bu hitabı seni bedbaht etmek için indirmedik”(Taha 1-2)

İnsan bazen İlahi emirle zorlanır. Bu ya Kelam’dan ya Tekvin’den gelen bir emirdir. Yani ya şeriatta bize bir şeyi yapmamız, ya da yapmamamız buyurulur, yahut hayat önümüze bir şeyi yaptıracak ya da alıkoyacak bir cebbar engel çıkarır. O zaman insan bedbaht olur. Oysa bu müjde insanı bedbahtlıktan halas eder.

Denilir ki, Ta-ha hitabı “İnsancığım” anlamında bir muhabbet ve merhamet içerir. Allah bize ‘Canım Yavrum’ diyen bir anne gibi hitap eder. Musa’nın annesinin yaptığı gibi, bizi suya bırakmakla bize kötülük etmek istememiştir. Bilakis bizi daha büyük bir şerden kurtarmak dilemiştir. Bu yüzden zahiren kötü gibi görünen, ama sonu selamet olan bir nehre atılır, ve sürükleniriz. Korktuğumuz haller yaşarız. Sevdiğimizden ayrılırız. Ancak Allah bunu bizi bedbaht değil, mutlu etmek için yapmıştır.Bizi de Musa gibi kendisi için yetiştirmektedir.Bizim için de bir tasarımı vardır ve bizi bu yola sevk etmektedir.

İnsan kendi hayatıyla yapılan resmin içindedir. Resimde kimi zaman karaltılar, gölgeler olur. Bunlar haddi zatında resmin ifadesini güçlendirmek, deseni belirginleştirmek için yapılan gölgeleme çalışmalarıdır. Ancak insan o karalamalar yapılırken çok daralır. Ruhu kabz olur. Hafakanlar basar. Kaçacak bir delik, sığınılacak bir Hira arar. Zira resim henüz bitmemiştir. O da resmin dışına çıkıp şimdiye dek çizileni görememektedir. Bu yüzden sıkıntıya düşer. Karakalemin ucu ile kah oraya kah buraya salınır durur. Resmin dışını görmek kemalle mümkündür. Bu yüzden tüm kamiller bir dağa çıkarlar. Musa için Tur, İsa için Zeytun, nice peygamber için Kasiyyun, Nebiler Serveri için Cebel-i Nur.

Veliler için de bu böyle değil midir? Erek dağının Üstad’ın nazarındaki yerini bilmeyen var mıdır? Dağa çıkmak, resme bir parça dışardan bakabilmenizi sağlar. Diğer deyişle kendi dışınıza çıkmayı. Dağlar zirveleri itibariyle dünyanın dışında kökleri itibariyle ta içinde bulunurlar. İnsan-ı kamiller de öyledirler.

Biz sarp yokuşa henüz tırmananlar için ölmeden resmi görmek mümkün değildir.

Musa’nın adı firavun tarafından konulur. ‘Mu’ kıpticede su, ‘sa’ ise ağaç demektir. Denilir ki firavun onun suyla gelişine ve bir ağaç altında duruşuna remzen ona bu adı vermiştir. Musa çok esmer bir bebektir. İsrail oğullarına benzemez. Bu durumu onu kurtaran bir vesile olur. Belki de o bir kıpti çocuğudur. Firavun böyle düşünür. Musa’yı kendi çocuğu gibi yetiştirmeye başlar. Öyle çok sever ki, söylenene göre, ölüm döşeğinde dahi o sıralar Medyen’de olan ve nereye gittiği bilinmeyen Musa’yı anıp durmuştur. Musa onun kendi oğlundan bile çok sevdiği evlatlık oğludur.

Bu çok manidardır değil mi? Allah birini sevmeye görsün. Onu düşmanına bile sevdirir. Ona öyle bir güzellik öyle bir halavet bağışlar ki her yaşında herkes tarafından teveccüh görür. Düşmanları düşmanlık ederlerken dahi ondan korkarlar. Nitekim sonraki firavun Musa ile karşılaştığında ona bir şey yapmaya cesaret edememiştir. Musa hem sevgi hem korkudur. Havf ve reca arasında duran Musa’yı bulur.

Musa’ya mutlulardan olma payesi bahşedilmiştir. Kademinde yürüyenler için de ondan bir nasip olmasın mı?

Süt ilmi temsil eder. Rüyada görünse anlamı budur. Miraçta Efendimiz’e(sav) sunulan mayilerden sütü seçmesinin sebebi de budur. Aynı zamanda fıtratı temsil eder. Bolluğu, bereketi. Şarap sarhoş ederken, süt ayık tutar. Öyleyse şarap sekr hali, süt ise sahv halidir. Sahv hali sekr halinden üstündür. Balla kıyas edilince süt daha boldur ve daha ucuzdur. Her zaman her yerde bulunur, fakir zengin herkesin istifadesine sunulur. Bal ise seçkinlere sunulan, ağır ve hazmı zor bir gıdadır. Musa süt içmek için öz annesini aramıştır. Kıpti annelerden süt emmemiştir. Çünkü o fıtratı İbrahim’in İsmail’in İshak ve Yakub’un fıtratına muvafık bir insandır. Allah onu Beni İsrail’in sütüyle ve Al-i Yakub’un şefkatiyle besler. O Yusuf’un varisi olacaktır. O Yusuf’u da Mısır’dan çekip çıkaracak ve dedesi İbrahim’in topraklarına götürecektir. O kendisine şefkatle süt sunan İsrail evlatlarına şefkatle bakacak, onlarla bir hayal, bir ülkü, bir medeniyet tasavvuru kuracaktır.Biz onun meyvesini Süleyman(as) zamanında görürüz. Süleyman’ın hasatı, Musa’nın ekinidir. Öyleyse, Musa da tohum eken bir adamdır. O da kışta gelmiş, baharı görmeden göçüp gitmiştir.

Denilir ki, hareket sevgi kaynaklıdır. Musa kavga eden adamlara müdahale ederken de bir İsrail oğluna yönelik sevgiyle hareket etmiştir. Kıptinin ölümüyle sonuçlanan hadisede, şehirden kaçarken de sevgiyle hareket etmiştir. İlki kavmine, ikincisi hayata yönelik sevgisindendir. Biz de zahirde başka dürtülerle hareket ediyor görünsek de, batında daima sevgi saiki ile hareket ederiz. Katil, güç sevgisiyle hareket eder. Kibirli, ben sevgisi ile hareket eder. Zâni, ten sevgisi ile hareket eder. Hırsız, mal sevgisi ile hareket eder. Bundan maksat insanın ünsiyetten ve sevgiden doğduğuna işaret etmektir.


Not: Tafsilat isteyen Füsus-ul Hikem’in Musa fassına bakmalıdır. İtimad varsa, tavsiye ederim. Füsüs’a nazar eden zinhar boş dönmez.

  25.03.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut