Arşiv

 Deprem

Artık kâbusları sona ermişti. Zihni deprem endişesinden kurtulmuştu.


HENÜZ HAYATININ ilk yıllarında yaşadığı ve hayat boyu izi hafızasından silinmeyecek bir felaketti. Ansızın onları yakalamış, kaçmaya fırsat bırakmadan sevgili evlerini yerle bir etmişti. Sadece evlerini olsa neyse, sevdikleri de tuğla parçaları, duvar yıkıntıları arasında göçüp gitmişlerdi. Bir kardeşi, babaannesi, komşuları Hatice Teyze ve arkadaşı olan küçük oğlu, ‘Melek’ adını verdiği kuzusu ve daha niceleri...

Böylece başlamıştı küçücük dünyasında deprem korkusu. Başladıktan sonra da, zihnini hep meşgul etmişti: Nasıl korunmalı? Hangi önlemler alınmalı? En uygun çare ne? Bu konuda ulaşabildiği her malumata ulaşmış, bunları harmanlayıp, kendinde bir yığın çözüm üretmişti. Bu çözümlerin bir kısmı kısa sürede elenmişti gerçi. Çünkü, bir yönden çözüm gibi görünürken, başka yönlerden ya fos çıkıyor, ya uygulanması mümkün görünmüyor, ya garantisi yüzde yüze çıkmıyor veya ‘depremzede’ bir ailenin henüz okuyan bir çocuğu için, ‘imkân meselesi’ne takılıp kalıyordu.

Yaşı ilerledikçe, bilgi basamaklarını da, ‘imkân’ basamaklarını da bir bir çıkmış; bu arada, çözümler de değişip şekillenmişti. Derken, yaş kemale erdiğinde, gönlünü tam anlamıyla rahata erdirecek çözüm de ulaştı: depreme karşı son derece dayanıklı, ileri deprem teknolojisiyle donatılmış bir evde yaşamak; işini de, iletişim teknolojisindeki müthiş gelişmeden yararlanarak evden idare etmek. En kesin çözüm buydu. “Müteahhitlere güven olmaz”dı. “Yapılırken gözünle görmediğin binaya güvenmeyeceksin.” Hem, iş icabı insan sağa-sola çıkıyordu; kendi evin sağlam olsa bile, başkalarının sağlamlığı nereden mâlûmdu?

Eh, artık eli iyi para da tutuyordu. Kazancı bu işi karşılayacak genişliği çoktan bulmuştu. Öyleyse durmanın zamanı değildi.

Hemen işe girişti zaten. Önce, deprem kuşağı içinde yer alıp almadığını bir jeoloji profesörüne danışarak anladığı bir bölgede, uygun bir arsa buldu. Evini müstakil yapmak durumundaydı. Ardından mimarlar, mühendisler, deprem uzmanları, bu işte deneyimli bir Japon inşaat firması, ithal malzemeler, son model teknik donanımlar; peşi sıra işyerindeki tüm hesaplara anında girebildiği bir bilgisayar donanımı derken, iş nihayetine erdi. Evine taşındı.

Artık kâbusları sona ermişti. Zihni deprem endişesinden kurtulmuştu. Uykularını rahatça uyuyor, gündüzlerini korkusuz geçiriyordu. Çocukları, kendisinin yaşadıklarını yaşamayacaktı. Kendisini, vazifesini başarıyla yerine getirmiş bir insanın hafifliğinde hissediyordu. Evinde, ailesiyle, mutlu ve güvenli bir hayat sürüp gidiyordu.

Çocuklarının eşiyle birlikte bir gezintiye çıktığı tatlı bir yaz akşamı, o evde kalmayı tercih etti. “Kendimi biraz yorgun hissediyorum” demişti eşine. Çocuklar, “Ama yalnız başına sıkılırsın baba” demişlerdi. “Siz gidin, sıkılmam evladım. Haberlere bakarım.”

Haberler arasında dolanırken, Çin’in kuzey bölgesinde meydana gelen bir deprem canını sıkar gibi oldu. Evine güveniyordu, ama çocuklar gezinirken çürük bir bina başlarına yıkılacak olursa? Fakat, endişesi çabuk geçti; sırada başka haberler vardı.

Zaten, bir süre sonra çocuklar da geldiler. “Babam uyumuş bile” dedi küçüğü. Hanımı, “Bey, yatağa uzansaydın” diye seslendi.

Cevap yoktu. Bey, ani bir kriz sonucu, dünyasını değiştirmiş bulunuyordu.

  10.05.2004

© 2021 karakalem.net, İnci Şirvan




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut