Arşiv

 Ameliyat

BİR SÜREDİR kendisini yorgun ve halsiz hissediyordu. Hafif bir iş bile, uzun bir dinlenmeye neden oluyordu. Kısa bir yürüyüş, küçük bir paket, ayaküstü bir sohbet artık önemli birer yük haline gelmişlerdi. “Ne oluyor, nedir bu hal?” derken, yakınları bir doktora görünmesinde ısrar ettiler. Zaten, o da bunu yapmak niyetindeydi.

Araştırıp soruşturup, tavsiye edilen doktorun muayenehanesini buldular. Randevuyu bir hafta öncesinden, o da araya birkaç tanıdık sokarak, alabilmişlerdi. Bekleme odası, koca bir duvarı kaplayan kitaplıkla, insana işini bilen birine rastlamış olma rahatlığını veriyordu. Temiz ve düzenli döşem, ciddi ve meşgul sekreter, burada sağlığına kavuşacağı konusunda ona teminat verir gibiydi.

Ama acaba rahatsızlığı neydi? Önemli miydi? Bir-iki ilaç iyileşmesine yeterli olur muydu? Bu soruların içine gömülmüş, endişe içindeyken, sekreter ismini söyledi. Sırası gelmişti. Hemen muayene odasına, doktorun yanına geçti. Doktor güleryüzlü, babacan bir insandı. İşinin erbabı izlenimini veriyordu. Sorular sordu. Şikayetleri neydi? Ne zaman başlamıştı? Artışı hangi zamanlara rastlıyordu? Cevapları aldıkça, yüzü hafiften asılıyordu. Ama birşey söylemedi. Sadece, röntgen ve tahliller gerektiğinden bahsetti. Kesin bir teşhis için, bunlar gerekliydi. Şimdiden birşey söylemek doğru olmazdı, ancak tahmin edilebilirdi, buna da gerek yoktu. Acilen, istedikleri getirilmeliydi.

İki gün içinde röntgenler çekildi, tahliller yapıldı. Şimdi doktor bey muayenehasinde bunları inceliyordu. Yüzü giderek asılıyordu. Hasta meraklanmış, dahası iyiden iyiye korkmaya başlamıştı. Sonunda doktor konuşmaya başladı. Durumun ciddiyetinden bahsetti. Bu, ilaçla tedavinin yeterli olacağı bir rahatsızlık değildi. Vakit geçirmeden ameliyata alınması gerekiyordu. Biraz daha gecikilirse, çok geç olabilirdi.

Hasta, doktora duyduğu büyük güven içinde, bir yandan da ölüm korkusunun çaresizliği ile, boynunu büktü ve ameliyat gününün belirlenmesine razı oldu. Doktor ne derse öyle olurdu; kendisine söz düşmezdi.

Beklenen gün geldi çattı. Hastaneye yatırılan hasta, doktorun gelmesini bekliyordu. Kendisi ve yakınları endişe içindeydiler. İşin içinde ölüm vardı. Bu hastalık da nereden gelmişti. Ne güzel yaşayıp gidiyordu. Hayatı seviyordu. Ama bu hastalık yok mu, gelip herşeyi mahvetmişti. Neyse ki, iyi bir doktora rastlamışlardı. Birazdan hızlı adımlarla, işini bilen tavırlarla gelip ameliyatı yapacak, hastayı yeniden sağlığına kavuşturacaktı.

Bir müddet birbirlerine böylesi sözlerle teselli vererek beklediler. Bir ara, bir hastabakıcı girdi odaya. İçeriye adımını atar atmaz, yakınları hastayı kucaklamaya koyuldular. “Sedyeyi içeriye alsana” dedi biri.

“Sedyeye gerek yok” dedi adam. “Doktor yolda kaza geçirip ölmüş. Bugünkü tüm ameliyatlar kaldı.”



Neyse ki, iyi bir doktora rastlamışlardı. Birazdan hızlı adımlarla, işini bilen tavırlarla gelip ameliyatı yapacak, hastayı yeniden sağlığına kavuşturacaktı.

  10.05.2004

© 2021 karakalem.net, İnci Şirvan




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut