Arşiv

 Kelebek ve yağmur

Ahmet D. Şahin, Mücahit Bilici

Kâinattaki Düzen O Kadar Hassas ki, Dokunsan Ağlayacak…


METEOROLOG EDWARD Lorenz, kompüterin karşısına büyük bir güvenle oturmuştu. Zamanının en gelişmiş kompüterinde bir “atmosfer modeli” inşa etmişti. Bu modelin, gerçek olana benzemesi için elinden geldiğince özen göstermiş, bu amaçla atmosferik hareketlerin niteliğini değiştiren her türlü doğal ve yapay etkenlere yer vermişti. Uçaklar, uydular, dev balonlar ve çeşitli roketler aracılığıyla Lorenz’in bilgisayarına muazzam bir bilgi akışı gerçekleşiyordu. Lorenz, 1963 şartlarında saniyede 60 tane çarpma işlem yapabilen McBee bilgisayarıyla yetinmemiş, daha sonraları saniyede bir milyona yakın işlem yapabilen CDC Cyber 205 kullanmaya başlamıştı.

Emrindeki cihazla, atmosferin nabzını elinde tutmaya çalışıyordu. Ne var ki, gerçek atmosferin tıpkısının aynısı olan bu modelde Lorenz’in husule getirdiği bir siklon, aynı hareketini, bütün uğraşları boşa çıkarırcasına bir daha tekrarlamıyordu. Modeldeki sayısal değerlerin onbinler hanesinde yapılan küçücük bir değişiklik yapay atmosferde muazzam değişikliklere —sözgelimi fırtınalara— neden oluyordu. Atmosferde bu denli yakın şartlar altında ileriye yönelik hava tahminleri yapma ümidindeki Lorenz, hayal kırıklığına uğramış ve kaos teorisine nüve olacak görüşlerini 1963’te “Belirgin Periyodik Olmayan Akış” adlı makalesiyle bilim dünyasına duyurmuştu. Bu arada, artık dev meteorolojik sistemlerle uğraşmaktan vazgeçen Lorenz, bakıye–i ömrünü kahve fincanındaki türbülans gibi daha mütevazi işlerle uğraşmaya adamıştı.

Aslında haksız da değildir Lorenz. Zira, büyük uğraşlarla ulaştığı hesaplarını hiç ummadığı birşeyler altüst ediyordu. Meselâ, San Fransisco için yaptığı bir hava tahmininde, havanın açık ve güneşli olacağını söylüyor; ancak, yağmur San Fransisco sokaklarına ansızın “merhaba!” diyebiliyordu. İşin ilginç tarafı, tüm bu hesapları altüst eden de bir “kelebek”ten başkası değildi. Evet, bir kelebek. Üstelik bu kelebek, San Fransisco’ya yağmur yağışına vesile olabiliyordu. Kelebeğin kanatlarının atmosferde husule getirdiği minik bir hava akımı sonunda dev bir fırtınaya, yahut beklenmedik bir yağmura dönüşebiliyordu. İşte teknolojinin bu kadar gelişmişliğine rağmen meteorolojik tahminlerin hemen birinci günden sonrası için büyük başarısızlıklara uğramasının temelinde, adına “The Butterfly Effect” denilen “Kelebek Etkisi” vardı —kelebek, sembol olmak şartıyla. Her ne kadar Dr. Mikdat Kadıoğlu gibi meteorologlar bu kaotik olayın meteorologlar için geçerli bir mazeret olduğunu haklı olarak söyleseler bile, “Kelebek etkisi” sadece bir mazeret olmanın ötesinde, bilim için yeni çığırlar ifade etmektedir.

Nitekim, bazı araştırmacılar kelebek etkisinin onlara çok küçük bir dokunmayla kontrol edilebilecek sistemler üretme imkânı sağladığını tesbit ettiler. Maryland Üniversitesinde, James Yorke başkanlığındaki araştırmacılar —Newsweek’in yazdıklarına bakılırsa— şimdilerde kaosun, bir dizi noktada kullanılabileceğini söylüyorlar. Kömürün hiçbir kirlenmeye sebep olmadan yakılabilmesi; düşük güçteki mikroelektronikle güçlü bir komünikasyon imkânının sağlanması ve belki de kalp atışlarındaki ritmin normalleştirilmesi işleminin kolaylaştırılması gibi çok değişik alanlardaki çalışmalar bu bir dizi işlemden sadece birkaçı.

Ve bu haliyle kaos, yeni bir bilim dalı olma yolunda hayli mesafe kat etmiş görünüyor. Birçok noktada tıkanan pek çok bilimciye hızır gibi yetişen kaos, bilim dünyasında yepyeni ufuklar açmaya devam ediyor. Ama yine de siz dışarı çıkarken şemsiyenizi yanınıza almayı unutmayın. Çünkü, Hz. Mikail, kelebeğin kanatlarına dokunabilir, siz de yağmur altında sırılsıklam ıslanabilirsiniz. Ona göre!

  15.05.2004

© 2021 karakalem.net, Ahmet D. Şahin, Mücahit Bilici




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut