Arşiv

 12 Numaralı Lise Aşkım

Bütün elementler âdeta tesbih taneleri gibi, karbonun ipliğinde biraraya gelip, yan yana dizilirler. Hayat tesbihinin imamesi odur. Hayatı Yazan Kalemin mürekkebi karbondan mıydı yoksa?


ONU İLK tanıdığım yer kömürün kara gözleriydi. Bildim bileli orada pusulu, pasaklı, tozlu bir halde bekliyordu. Daha sonra adını okudum, resmini gördüm. Duvarda. Sınıfımızın periyodik tablosunun onikinci üyesiymiş meğer.

Yıllar sonra, üniversite sıralarında organik kimya derslerinin alkol kokan havası içinde daha bir pekişti dostluğumuz. Aşkımı ilk defa o zaman ilan etmiştim. Ulaşılmaz bir sevgili miydi? Hayır. Neden sonra, biyokimya derslerinin telaşı içinde farkettim, aslında hiç de birbirimizden uzak olmadığımızı. Bir bakıma o ben, ben oydum. “Karbon hayatın iskeletidir” demişti hocam. “Bütün elementler içinde, sadece karbon...” diye başlayan ve onun eşsizliğini anlatan bir dizi cümle söylemişti ardından. İşte bundan sonra, kömürün kirli, paslı kara gözleri içinde, ancak değerini bilenlerin görebileceği kadar gizli, bir o kadar incelikli, nazik güzelliği gözlerimde parıldadı. Oysa, az ötede onu hafifçe kılık değiştirip elmas diye göründüğü için sevenlerin riyakar aşkından farklıydı benim aşkım. Onun güzelliği daha çok karasındaydı.

Evet, canlı demek bir anlamda karmaşık, uzun, çok boyutlu dallanmış moleküller demektir. Bütün elementler içinde sadece karbon, sonsuz denebilecek uzunlukta doğrusal veya dallanmış büyük zincir moleküller verebilir. Ayrıca, bu türler alabildiğince çeşitlilik gösterebilirler. Meselâ, azot canlı bir organizmanın bedeni için gerekli olan çeşitliliğe ve karmaşıklığa vasıta olamaz. Çünkü uzun-N-N-N- zincirlerinin, çok kararsız ve patlayıcılık özelliğinde olduğu, iyi bilinir. Bor elementi de karbonun yerini alamaz, çünkü borda sürekli zincirler verebilecek yeterince elektron yoktur. Civa, kurşun, demir, bakır gibi metallere gelince, onlar da hayat moleküllerinde yer alamazlar, çünkü bu elementlerdeki elektro-statik kuvvetlerin belli bir yönü yoktur, belli bir şekilde kararlı olarak kalamazlar.

Sadece karbon, dört elektronu ile dört elektron çifti tutup, aynı anda dört ayrı bağ yapabilecek şekilde yapılmıştır. Bunları isterse hidrojenle yaptığı gibi çifter çifter; azotla veya diğer karbonlarla yaptığı gibi üçer üçer yapar. Ki hayatın çeşitliliği biraz da bu sırra bakar.

Sanki bütün elementlerin ortak dostu odur. Tabloda yan yana durdukları halde asla veya ancak bazan biraraya gelebilecek veya gelseler bile çok kısa bir süre birarada kalabilecek elementleri âdeta dört kolunu dostça uzatıp koltuğunun altına alarak biraraya getirir. Bütün elementler âdeta tesbih taneleri gibi, karbonun ipliğinde biraraya gelip, yan yana dizilirler. Hayat tesbihinin imamesi odur.

Hayatı Yazan Kalemin mürekkebi karbondan mıydı yoksa?

Sözgelimi, dört kolunu ikişer ikişer birer yana açıp, iki tarafından birer oksijeni iki koldan sıkıca tutup karbondioksite dönüştüğünde, insanın kanını süzüp, akciğerinden havalanıp, tam boğazdan geçerken nice kelimeye dönüşüp, anlamları taşıdıktan sonra, ya bir papatyanın sarı yaprakçıklarına takılır, ya bir elma ağacının yeşil yaprağının kapısını çalarak içeri buyur edilir. Orada topraktan gelen H2 O ile kucaklaşır, günışığının sıcak davetiyle bir elindeki oksijeni serbest bırakarak, insanların nefeslenmesi için havaya karıştırıp, serbest kalan iki eline birer hidrojen takarken, diğer yanındaki oksijenin bir kolunu bırakıp başka bir kardeş karbonun eline verir, serbest kalan son kolunu da bir başka karbon kardeşine uzatır; böylece altı karbon, hidrojenleri ve oksijenleriyle yan yana gelip, glikoz halini alarak bal tadında, vişne kekreminde, kiraz allığında meyvelere dönüştürülürler. Hayatı Yazan adına, Onun emriyle, Onun terbiyesiyle insanlara, hayvanlara birer nakarat sunarlar. Her meyve glikoz moleküllerinin tekrarından yaratılan eşsiz bir şarkı gibi olur.

Nicedir küllenmeye yüz tutmuş karbon aşkım geçenlerde okuduğum bir haber üzerine yeniden alevlendi. Meslekleri uzayın uzak köşelerindeki molekülleri incelemek olan astrokimyacılar karbon atomlarının uzayda pekâlâ hareket edebilmek için geniş yerleri olduğu halde, sıkı bir şekilde kümelendiklerini görmüşler. Bunu oldukça garip bulan araştırmacılar, uzay şartlarını bir laboratuvarda sun’î olarak oluşturup, karbon atomlarının o şartlardaki davranışını izlemişler. Ancak burada uzaydakinden farklı ve hiç beklemedikleri birşeyle karşılaşmışlar. Karbon molekülleri burada, uzaydaki gibi zincirler halinde değil, üç boyutlu futbol topunu andıran topaklı yapılar şeklinde biraraya gelmişler. Bunların en gözdesi ise altmış karbon atomunun altıgen ve beşgen halkalar halinde küresel biçimde düzenlenmesinden oluşan topakmış. Ardından, kısaca C6O denen bu molekülün şaşırtıcı özellikleri gelmiş. Böylece, kimyacıların “üç boyutlu kimya” dedikleri yeni bir kimya devrinin ilk sayfası açılmış.

Evvela, C6O atomları arasındaki mesafenin geniş olması nedeniyle, kurşun kalemlerimizin ucunu oluşturan ve şimdiye kadar bilinen en yumuşak karbon formu olan grafitten bile daha yumuşakken, yüksek basınç altında, bilinen en sert madde ve en sert karbon formu olan elmastan daha da sert olabiliyormuş.

Mekanik olarak hem çok kararlı, hem çok esnek bir sistem olan C6O kristali yumuşaklığı ve sürtünmeyle sertliğinin artması sebebiyle geleceğin ideal makine yağı olabilirmiş. Ayrıca, elektriksel özellikleriyle de araştırmacıları heyecanlandırıyormuş. Çünkü, yanlız başına iyi bir yalıtkan olabilirken, potasyum gibi bazı atomlarla bağlandığında tam tersine çok iyi bir metalik iletken, hatta üstün-iletken olabiliyormuş... Vesaire.

Aslında tüm bunlar —en azından şimdilik— beni ilgilendirmiyor. Araştırmacıların resimlediği C6O molekülünde benim gördüğüm şey, bir şiirdi.

Karbondan yazılmış, bir şiir belagatında, bir şiir âhenginde bir moleküldü gördüğüm. Hoyratça unutulmaya mahkûm edilmiş bir sadık dostun sitem dolu mektubuydu C6O. Güzelliği hep görünür şeylerde arayan gönlüm, bu ilk moleküler gözağrısını seyre dalarken, yazdıklarını, yarattıklarını en güzel halde yazan ve yaratan Sanatkâr’a nice şükürler etmek istedi.

  10.05.2004

© 2021 karakalem.net, Senai Demirci




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut