Arşiv

 Deneme

Sadık Yalsızuçanlar

Sınav

Telefon çaldı. Geç kız uyandı. “Kendi dudakların değil, seni bir başkası anlatsın” diye fısıldadı telefondaki ses. Oysa yüzünü örten kavgadan uzaklaşmıştı. Uyandığı için çok üzüldü. Sevgilisi terketmişti. Ona güvenmekle ne denli hata yaptığını şimdi anlıyordu. Gün boyu bir taş gibi hayatsız yaşadı. “Nasıl olsa bir başkasını bulurum” diye geçiyordu aklından. Aklına şaşıyordu. “Küstah” diye bağırdığını sandı. Sağa sola bakındı. Odada sağa sola bakınmak da nereden çıktı, diye şaşırdı. Elini attığı her nesne, “beni dene” diyordu. Kimseyi dinlemedi genç kız.

Dışarda yüksek bir sedayla bağıran şehrin sarih bir kuşkusu vardı, biliyordu. Birikmiş bulaşıkları yıkadı. Çay demledi. Kahvaltı yaptı. Sigara içti. Duş aldı. Üşüdü. Sobayı yaktı. Soluksuz kaldı. Pencereyi açtı. Rüzgar toz–toprak üfürdü. Kapadı. TV seyretti. Özel bir biçimi olan bir defter buldu. Konya’daki bir dostuna mektup yazdı. Beğenmedi yırttı. Bakkala gitti. Gazete, süt ve taze ekmek aldı. Döndüğünde eşyayı bıraktığı gibi bulmadığını sandı.

Neşvünema anında zerreler eğri büğrü sınırlara girip yolunu mu değiştirmişlerdi? Aptal diye bağırdı dışardaki kalabalığa. Kavgayı seyri için toplaşmışlardı oysa. Öğrenciydi. Haftasonuydu. Ailesi güneyde bir kasabada yaşıyordu. Telefona uzandı bu yüzden birkaç kez. Boğazından düğümlendi. Yanlışını keşfedecek kadar cesur sayılmazdı. Dışarı çıkmak istemiyor, evde kalmak da istemiyordu. N’apacağını bilmez bir halde koltuğa yığıldı. Bu eskimiş mesafede gezinen sıkıntısı da, bilmeyerek düştüğü bu boşluk da yaralıyordu onu. Doğasından öğrendiği yolları da gözetleyemezdi. Çünkü girdiği bütün sınavlardan kalmıştı.

At

Karadağ’ın bomboş ormanlarındaydı. Güzel, sessiz bir ata binecekti. Birden dizgin kayışı koptu. At ürktü. Mareke takıldı. Çifte atarak yere düşürdü. Sol eliyle bacağı sancıyordu. Kırılmış gibiydi. At kaçmıştı. Üstelik başkasınındı.

Şimdi ormanda yapayalnızdı. Güç bela doğruldu. Şemsiyesine dayanarak, atın kaçtığı yöne doğru yürüdü. Onbeş dakika sonra ilerde atı su içerken buldu. Bu sıra bir kadın çıkageldi. Bir parça ekmekle atı kandırmaya çalıştı. Sonunda yakalamıştı onu.

Eve döndüğünde ansızın bir tufanın çıkmış olmasını “iyi ki gitmemesi”ne yordu, “çünkü dışarda kalsaydım dayanamazdım” dedi.

  12.05.2004

© 2021 karakalem.net, Sadık Yalsızuçanlar




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut