Manevi ittifak – 1
BENLİK

RUH BİNASININ manevi organları bulunmaktadır;
Akıl, kalb, nefis, vicdan, ene, fıtrat…
İnsan mükemmel bir içerikle yaratılmıştır.
O özün içinden pek çok yetenek, his ve duygular fışkırmaktadır.
Sınır tanımayan coşkular,
En ince ayrıntısına kadar aklın bütün mertebelerini içinde barındıran bir dimağ,
Hayatın her bir meselesinin izini derinlikli sezgileriyle sürebilen bir idrak,
Kendi varlığından haberdar dolayısıyla her şeyin bilincinde olmak isteyen bir şuur,
Yerlere göklere sığmayan ama inanan bir kulun kalbine rahatça sığabilen bir muhabbet,
Evreni tüm genişliği ile kuşatan bir hayal, kapasitesi dolmak bilmeyen bir hafıza,
Sınırsız yönelişlere kabiliyetli özgürce tercih etme yeteneğine sahip olan cüzi ihtiyari,
Latif olan ruhumuz ile kesif olan bedenimiz arasındaki bağlantı noktamız,
Kuvvetli istek ve nefretlere kabiliyetli, hadsiz lezzetlere bağımlı ve eğilimleri sınırsız bir nefis, Şüphelerin kol gezdiği bir vehim, anlık yönelişlerle donatılmış bir heva,
Nostaljik uçarı bir heves, her an yeşeriveren korku tümörleri,
Evrendeki işleyen kanunların insanın mayasındaki karşılığı olan fıtrat,
Meleklerin insanın ruh binasındaki muadili olan vicdan,
Gülmek, ağlamak, sevmek, hüzünlenmek, nefret etmek... gibi tüm bu donanımları birbirine bağlayan, Onların içeriklerini birleştiren, kişiliğimizi bütünleyen bağlantı noktamız olan benliğimiz.
Kısacası hayatın taşıyıcısı olan ruhumuz…

İnsana, yerlerin ve göklerin almaya çekindiği bir sorumluluk yüklenmiştir.
Âdemoğlunun hal ve tavırlarından anlaşılmaktadır ki,
Bu entegrasyon bünyesine dercedilmiştir.
İnsan inansın veya inanmasın,
Üzerine yüklenen sorumluluk teklifine fıtratı gereği talip olmaktadır.
Donanımları arasında ittifak bulunması kaydıyla,
Kaynağını yaradılış özelliğinden alan bir uyuma sahiptir.
Değilse farkında bile olmadan o yükün altında ezilip gitmektedir.
İnsan, ruhu kadar yüce kılınmıştır.
Kendi varlığından haberdardır.
Dolayısıyla özünü tanıyabildiği oranda,
Manevi organları arasında bulunan muazzam ilişkiyi de kavramaktadır.

Akıl ve kalb birlikteliğini sağlayabilmek adına,
Enenin iyiliğe ve kötülüğe kolayca dönebilen yanardöner yüzünü tanımalı,
Tüm bu üstün nitelikli cihazları nasıl etkilediğini görebilmelidir ki, onu hayra sevk edebilsin.
Bu sayede, yönlendirilmiş algıların ten tuzağına düşmekten kurtulabilsin.
İnsan, kalbin sevgi ortağı olan vicdanının sesini orijinal haliyle dinlemeyi öğrenebilmelidir.
Ve nihayet bu büyük entegrasyon üzerinde,
Nefsinin yaptığı kısa devrelerin maliyetini hesaplayabilmelidir.

İnsan ‘ben’ demeden ‘sen’ diyememektedir.
Yaratıcının varlık bilgisi, enaniyete bağlanmıştır.
İşte insan en önemli sınavını burada verir.
Ene içeriği itibarıyla, Cenabı Hakkın İlâh olma gereklerinden kaynağını aldığı için,
Muhteşem bir tartma, ölçme, karar vermeler ile sonsuzluğa,
Sınırsızlığa erişme yollarına kabiliyeti olmakla birlikte,
Gurur, kibir ve isyana karşı da ciddi bir yönelişi vardır.
İnsana yüklenen en ağır yük ihtimal ki enedir.
Benliğimizin bu dipsizliği ve derinliğidir ki, insanı sorumlu kılmıştır.
İnsanı Allah’a muhatap eden de küfre ve isyana götüren de enedir.

Dimağ ve vicdan, kalbin iki kanadı hükmündedir.
Kalpte tecelli eden Yaratıcının varlık bilgisi dimağda tefekkür ile karşılık bulurken,
Vicdan da hissiyat ve coşku ile kendini gösterir.
Kalb, Allah’a doğru giden ve miraç olarak tanımlanan yolda bu iki kanat ile yükselir.
Değilse kalb kasvete boğulmaya mahkûmdur.
Kalb katılığının insanı nerelere savurduğu malumdur.
Fıtrat ise bunların tasdikçisidir, sözünde yalan yoktur.
Akıl Allah’ı görmezse de fıtrat görür.
Vicdan seyircidir, kalb de onun penceresidir.
Kalbi kasvetten kurtaracak olan dimağ ve vicdan birlikteliğidir.
Vicdanın ziyası din ilimleridir, aklın nuru fen ilimleridir.
Akıl ile yol tutarken kalbin himayesi esas alınırken,
Kalb ile yapılan seyahatler aklın nezaretinde gerçekleşmeli ki,
İfratın abartmaları ve tefritin şüpheleri yol bulup bu birlikteliği zedelemesin.
Manevi ittifakın en önemli semeresi, benliğimizi Allah’a muhatap etmesidir.

Eğer tüm bu insani donanımlarımız mecazi ve gelip geçici işlerde değil de,
Hakiki yönlerde çalışmazlarsa, başına buyruk bırakılırlarsa,
Hele de yönelişleri tam aksi istikamette bulunacak olursa,
İnsan, cismen insan olarak göründüğü halde içerik olarak adeta bir canavara döner.
Yaratılmışların en zararlısı ve tehlikelisi olur çıkar.
Ahir zamanın tam ortasında yaşaya geldiğimiz şu zaman diliminde,
Her iki ana akıma da sahip nice insan profilinin varlığını gözlemlemek hiç de zor değildir.
Zor olan, bizim bunlardan hangisine dahil olduğumuzun kararına varabilmektir.

  19.12.2010

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut