MAKEDONYA HATIRASI 4

Mona İslam

YENİ BİR Üsküp sabahına uyandık. Kahvaltı için çıktık. Bugün, Ensar Vakfı başkanı Süleyman Bey’le birlikte Doğu Makedonya yolcusuyuz. Evvelce yaptığımız sohbet esnasında bir Yörük Festivali haberini alınca, hemen peşine takıldık. Sağ olsun bizi de yanında götürüyor.

Bir de güzel sürpriz yaptı bana. Hoş o bunun benim için ne kadar güzel bir tevafuk olduğunu bilmiyordu. Müsebbib-ül Esbab olan Allah’a şükür. Bugün festivale katılmak için Kültür Bakanlığı’nı temsilen Tuğrul İnançer Beyefendi de Üsküp’e geliyormuş. Hatta onu havaalanına gidip biz alacakmışız. Süleyman Bey’le beraber. Ne hoş! Seminerlerine gitmiştim, radyo sohbetlerini dikkatle dinlerdim, ama yakından Tuğrul Efendi’yi görmek bana bu gezinin en hoş hediyesi.

Geldiler. Tanıştık, tanıştırıldık. Radoviç’e doğru yola koyulduk. İki araba gidiyoruz. Biz Süleyman Bey’le, Tuğrul Bey ise kendisine refik olanlarla birlikte başka bir arabayla. İştip’e geldik. Burada restorasyonu devam eden bir camide namaz kılındı. Yine burada Sabahattin Zaim’in evi olduğu bilinen bir mekânı gördük, yazık, harap durumdaydı. Zaten Makedonlar uzun süre Türk eserlerini harap edip zarar vermişler. Kimi camilerin temeline kilise mi diye bakmışlar? Şayet temel kilise ise, hemen yıkıp kiliseye çevirmişler. Bazı eserler ise tamirhane yahut ahır olarak kullanılmış. Şimdilerde Avrupa Birliği sevdasına biraz daha medeni davranmaya çalışıyorlar. Burada bulunan Hamidiye Medresesi’ni ziyaret ettik. Önce Ahmediye okudum, Tuğrul Efendi düzeltti. “Doğrusu Hamidiye bak Elif yok” dedi. Buraya da Makedonlar el koymuş, fakat sonra medrese olduğu ispatlanınca bırakmak durumunda kalmışlar. Şimdi burada Deniz Feneri çalışıyor. Bu bölgede hizmetleri varmış. Sigara ve macciato içme arzusu hâsıl oluyor. Bir kafede duruluyor. Bu harika, Tuğrul Efendi ile aynı masa etrafında kahve içmek, ne saadet. Ah bir de heyecan yapmayıp konuşabilsem, ne mümkün. Dilim tutuldu sanki…

Radoviç’e geldik. Burası ova, civar kasaba ve köylerden gelen Yörükler, yerel kıyafetleri içinde rengârenk, at arabaları ile Torbeşleri görüyoruz. Buralar ekseriyetle Türk bölgeleri. Herkes Türkçe konuşuyor. ‘Çanakkale İçinde Vurdular Beni’ çalıyor. Duygulanmamak elde mi? Bu atmosfer içinde cesaretimi toplayıp birkaç kelam ediyorum Tuğrul Hoca ile. Uzaktan çok heybetli, haşmetli, yakından çok sıcak, çok mütevazı, çok şefkatli. Konuşunca bütün bedeniyle size yöneliyor, sizi dünyanın en önemli kişisiymişsiniz gibi dinliyor, insanın telaşını alıp götürüyor. Elif’i seviyor, ona dua ediyor.

Bir yer bulup meydana yerleştirilmiş sandalyelere oturuyoruz. Konuşmalar yapılıyor. Radoviç Belediyesi Makedonca, Türk Temsilciler Türkçe konuşuyor, birlik mesajları veriyorlar. Festival hem TRT hem de Makedon televizyonlarında yayınlanıyor. TRT ekibindeki arkadaşlarla Kalkandelen’de Harabati Baba tekkesinde tanışmıştık, Balkan Ekspresi’ni çekiyorlardı. Selamlaşıyoruz. Onlar buradan Yunanistan’a geçecekler. Biz ise Sultan Murat’ı anma etkinlikleri için Kosova’ya gideceğiz.

Folklor gösterileri, et pilav ayran dağıtımı ve Üsküp yoluna düşüyoruz yine. Giderayak bir Yörük kadını elimi tutuyor, sevgi dolu sözcükler söylüyor. Sarılıyoruz. Hiç tanımadığınız insanlara sarılmak enteresan bir duygu. Hele benim gibi sarılarak sevgi izhar etmeye çok alışkın olmayan biri için. Anlaşılan o ki biz birbirimize sarılırken bir tarihe sarılıyoruz. Sevgi sözcükleri bir kardeşliğe, bir ümmet ruhuna, bir ortak maziye söylenen sözler. Hepsini alıp güzel bir hatıra olarak koynuma saklıyorum.

Balkanlarda Türk pasaportuyla dolaşmak hem kolay, zira vize yok, hem de insanlardan teveccüh görüyorsunuz. Ancak bunu basit bir turistik gezi kıvamında bırakmamak, oluşan sevgi ve duyarlılığı uzun vadeli hizmete, bölgenin sorunlarına alaka göstermeye dönüştürmek gerekiyor. Hangi etnik kimlikten olurlarsa olsunlar, buradaki Müslümanlara karşı sorumluyuz, onların gözlerinin içine bir kere bakarsanız, bu sorumluluğu asla unutamazsınız. Oysa biz yıllar yılı Batı Trakya’daki Türkler, Bulgaristan’daki Türkler dışında kimseyle, bırakın ilgilenmeyi, varlıklarından dahi habersiz yaşadık. Tuğrul Efendi’nin dediği gibi, “Onlar (Makedonlar) kendi vazifelerini yapıyor, acaba biz de kendi vazifemizi yapıyor muyuz? Ona bakmak lazım.”

  02.12.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut