SORULAR 1

Mona İslam

Allah bazen, bazı insanları hayatınıza, ezber bozsunlar, ve sizi emin olduklarınızdan şüpheye düşürsünler diye sokar, iyi ki de öyle yapar.

DÜNYA EKSİK BİR yer midir?

Son zamanlarda ne kadar çok duyuyorum bu sözü “Dünya eksik bir yerdir”. Bazen derde deva oluyor hakkını teslim etmeliyim. Ama bu cümlede beni rahatsız eden bir şeyler var. Aslına bakılırsa ben bu sözün ifade ettiği manayı biraz hakaret âmiz buluyorum. Neye? Dünyaya. Hatta yaradılışa…

Öncelikle arzın itibarını kurtaralım. Arz kötü bir yer midir? Aşağılık, sefil, eksik. Haşa! Allah arzı semavata eş tutmuş, bir kefeye arzı koymuş, bir kefeye tüm semayı, tartmış, arz semalara denk gelmiş. Risale okuyanlar ayetlerdeki “semavati vel ard” terkibine bu anlamın verildiğini bilirler. Arz topraktır. Toprak ise şeytanın tüm aşağılamalarına rağmen unsurların en şereflisi, Allah’a en yakını. Secde toprağa edilir. Allah secde edene yakındır, toprağa, arza.

Namaz kılan için bile farz-i misal havada yahut suda kılmak imkan dahilinde olsun, yine de toprakta kılmak hepsinden üstündür. Havaya seccade serme kerameti, olsa olsa bir hakikate dikkat çekmek için velilerin yaptıkları istisnai birşeydir. Asıl olan topraktır. Allah yeryüzünü mescid kılmıştır.

Öyle ise, kimi insanlar neden anaları olan arzı değil de, semaları hayranlıkla seyrederler? Meleklerin âlemini,arkadaşlığını, insanlarınkinden daha hoş bulurlar. Burada değil orada olmak isterler.Göğü yere tercih ederler. Oysa meleklerin en şereflileri bile insana yakın olanlardır. Onlar insan suretine girip görünmeyi de şeref sayarlar. Bu fikrin mensupları teni kafes, dünyayı zindan görürler. Hayata değil, ölüme, bekaya değil, fenaya bakarlar. Oysa ism-i Hayy ism-i Azamdır. Mumit ismi öyle değil. Ölüm bir geçiştir, hayat ise kesintisiz devam eder. Mumit ismi Muhyi isminin zıllinde, gölgesindedir. Hayat ölümle değil, ölüm hayatla çevrilmiştir. Geçişler sadece bir merdiven basamağından diğerine çıkmak için, mertebe-i hayatta inkişaf için verilir. Asıl olan hayattır. Zihinler nasıl tepetaklak oluyor?

“Size hayat veren bir çağrıyla çağırdıklarında Allah ve Rasule icabet edin”. Ayet sarih, biz hayata davet ediliyoruz, ölüme değil. Her an öldüğümüzü görüyorlar da, her an yeniden hayatlandığımızı neden görmüyorlar? Verilen nefesi görüp alınan nefesi görmemek değil mi bu? ‘Allah bir şeyi alırsa, ya aynıyla ya misliyle iade eder’ neden fark etmiyorlar?

Haydi bekadan değil fenadan, onların paradigmasından bakalım. Ölümün varlığı, herşeyin bitişi bu dünyayı çirkin mi kılar? Yoksa bu dünyadaki herşey anlamını bizatihi bu sayede mi kazanır? Ya da insan bir şeylerin değerini ancak onlardan ayrılma ihtimali olunca yahut ayrılınca mı anlar? Ya “fena” denilen “ayrılık” denilen şey bize kadir kıymet bildiren, herşeye anlam ve değer verdiren hikmetli birer öğretmense? Onlara çekiştiğimize, sövdüğümüze gücenmeyecekler mi? Ya dünya bize ne lazımsa hazırlanmış mutfağıyla, özene bezene pişirilmiş acı tatlı yemekleriyle, itina ile hazırlanmış şifa verici ilaçlarıyla, latifelerimize göre hazırlanmış ders programı ve müfredatıyla bu hakareti, küçümsenmeyi hak ediyor mu? Eksik mi, kim demiş? Gözlüğünüzü değiştirin rica ederim!

Bir düşünelim. Allah mahlukatın en şereflisini arzda halife yaptı. Esmasını ona verdi, ve o esmayı en çok arzda tecelli ettirdi. Azam tecelli buradadır, arzda. Büyük sanatkarın en muhteşem tablosu buradadır, en iyi filmi, kendini anlattığı oyunu, arzda. Bu yüzden siz semaya göz dikerken, semalılar da arza göz dikmiştir. Siz yıldızları hayranlıkla seyrederken, yıldızlar da sizi hayranlıkla seyreder.

Dünyanın üç yüzü vardır, ikisi güzeldir. Dünyanın ekseriyeti güzeldir. Kalan bir yüzü ise insanın göz bozukluğundan gördüğü bir yanılsamadır, halüsinasyondur, hakikat değildir. Dünyanın hakikati güzeldir. Dünyayı gücendirmeyin!

İnsanın kabiliyetleri dünyadan başka bir yerde inkişaf etmez. İnsan zıdların çarpışmasında savaş meydanında eğitilir. İnsan için “iyi” budur. Bu yüzden dünya iyidir. Burası insan için bir okuldur. Okulu ancak tembel öğrenciler sevmezler.Onlar sürekli olarak öğretmeni, okul kurallarını, sınavları, kitapların kalınlığını, okul cezalarını, disiplini eleştirir, kusuru hiç kendilerinde görmezler.

Musibetler iyidir. Hakikat-i halde hayırdır. Her biri insanın bir kabiliyetini inkişaf ettirmek için gelen nasûh bir öğretmendir. Disiplinlidirler, adamı sıkarlar, sıkıştırırlar. Ama insan için sıkılmak, sıkıştırılmak iyidir. Hastalıklar iyidir, Hastalar Risalesi’ni okuyan herkesin onlara sarılıp öpesi gelir. Zulüm ve günahlara gelince, onlar da sadece yapan için kötüdürler. Maruz kalan için ise, musibet elbisesi içinde iyiliklerdir. Dünyanın genel tablosunda, insanın bütünsel hayatında,seyahatinde, zulüm ve haksızlıklar, iyinin iyi oluşunu belirginleştiren gölgelemelerdir. Onların dahi melekûtu iyidir.

O zaman bu kötücüllük edebiyatına neden katılıyorlar? Dünyada iman ile intisap etmemiş yahut hakikate yol bulamamış varoluşçuların sözleri kötücül dünyayı yeterince anlatmıyor mu? Müslümanların karanlığı tasvir etmesinin bir manası var mı? Biz ışığı göstermeli değil miydik? Bizim parmağımız koskoca uzay karanlığına değil aya çevrili olmalı değil miydi? Yeis ateşine odun taşıyorsunuz.

Ten kafes değildir. İnsanın beden sahibi olması kötü olsa idi, Allah ona haşirde yeniden beden vermezdi. Yaratılışta kemal ruh ve bedenin birlikteliğindedir. Dolayısıyla beden ve onun acizlikleri, zahiren çirkin görünen halleri, yıpranması, eskimesi dahi iyidir. Her biri insana beden enstrümanının kullanımıyla bir şey öğretir.

Ayet-i kerimede şöyle buyrulur “Müminlere ‘Allah size ne indirdi?’ denilince, onlar da ‘Katıksız iyiliği’ diye cevap verirler.” Madem ki dünyayı Allah yaratmıştır, bize hilafet makamı tayin etmiştir bizim için el an dünyadan daha iyi bir yer yoktur. Daha iyi bir yere hazır olduğumuzda orası da bizim için var edilecektir. Bu mukayeseli olarak dünyanın kötü oluşundan değil, Allah’ın hayrında bir son olmayışındandır. Bu yüzden her şeyden daha iyisi Onun katında daima bulunur.

Dünya iyidir, bu yüzden tahrip edilmez, ahiret menzillerinden bir menzil olur, oraya yerleşir. Allah onu kıymet bilirliğinden ve vefasından ötürü yok etmez. Lütfen biz de biraz vefalı biraz kadir kıymet bilir olalım. Dünya bize çok güceniyor, görelim!

Eğer ayetin tarif ettiği gibi inenin katıksız iyilik olduğunu görmeyen insanlarsak, kendimizi, imanımızı, basiretimizi kontrol edelim, ettirelim.Kendimizi rahmete ikna edemezsek, biz dünyanın, alemin ve insanın güzelliğini göremezsek, başkalarına kör halimizle nasıl kılavuz oluruz? Oysa Allah bizi insanlığa örnek bir ümmet olarak göster miyor mu? Sizin içinde Rasul bir güzel örnektir demiyor mu? Siz Rasulullah’ın hayvan leşinde dişlerin güzelliğinden söz eden bir nebi olduğunu hiç duymadınız mı?

“Dünyanın Allah katında zerre kadar bir ehemmiyeti olsa idi kafirler ondan bir yudum su bile içemeyeceklerdi” sözünü mü hatırlatıyorsunuz. O sözün dünyanın fani yüzüne, gaflete, oyun ve eğlenceye bakan tarafına, yani aslında kafirin ona bakış açısına bir tenkid olduğunu göremiyor musunuz? Yoksa Allah değersiz hiçbir şey yaratmamıştır. Haddi zatında dünya da müminler içindir ve onlardan teki kalmayınca dünya tası tarağı toplayıp gider.

Ben kendi adıma “Dünya eksik bir yerdir” diyerek teselli bulduğum her sefer için dünyadan özür diliyorum. Onu haksız yere suçlamışım. Dünya güzel bir yerdir. Yetmez! Eksik değildir. Nedamet getiriyorum. Hevamıza uymadı diye kaderi suçlamakla, uyum sağlayamadık diye dünyayı suçlamak arsında fark yoktur. İkisi de bizim suçumuzdur…


Not: Nasipse sorular sormaya, cevaplar aramaya kaldığım yerden devam edeceğim.

  17.05.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut