Yukarıda nasılsa aşağıda da öyle – 2

Rüyâ misâlin zılli (gölgesi),
Misâl ise berzahın zılli (gölgesi) olmuştur.
Ondan (onun için),
Onların düsturları birbirine benziyor.
Sözler / Lemaat / syf: 658

“ALLAH (C.C) sana mühlet veriyor,
Sen onu sebep olarak görüyorsun.
Artık süre bitti.. Sebepler de öyle..”

“Ama..”

“Dur, hemen itiraz etme.
Kader, insan itiraz edemesin diye var..
Her şey nasıl da senin için zamanlaştırılıyor,
Ayrıntılanıyor ve örneklendiriliyor. [1]
Kendi hayatına şöyle bir bak bakalım..”

“Ama zarar görüyorum, ölüyorum..
Sen bana dönmüş,
Hürriyet teklifi karşısında herkes eşittir diyorsun..” [2]

“Tabi ki öyle..
Kabuğunu çatlatma çelişkisine katlanamayan bir tohumun,
Ağaç olduğu hiç görülmüş müdür?.” [3]

“Fakat bunu pratikte yaşamak ürkütüyor.”

“Bu senin bakış açından kaynaklanıyor.
Ceset inceldikçe ruh kalınlaşır.
Şimdi sen bunu tecrübe ediyorsun.
Birçok ince remizli mesele, [4]
Her gün çevrende gerçekleşip duruyor oysa..”

“Sen bana hâlâ kim olduğunu söylemedin?

“Dünyada en çok kimi görmek istiyorsan, ben oyum..”

“Neden, iki arada bir derede kaldım böyle peki?
Cesedim orada, ben burada..”

“Bazı insanda ara dönem / berzah uzundur.
Bazılarında ise birkaç saniyede sonlanır.
Şimdi sen bunu yaşıyorsun.
Ruhundaki çizik ve sıyrıklar onarılıyor.
Derin yaralar için yapacak bir şey yok,
Ameliyat olman / hesap vermen gerekecek..”

“Nasıl yani..”

“Buradaki bazı sözlerin,
Onarım işlemini başlattı..
Ama sen, sadece konuştum zannettin.
Öyle sözler vardır, tiryak / ilaç gibidir.
Ruhu okşar da, onu parlatır..”

“İman gibi mi..”

“Evet, artık gitme vakti geldi.
Hazır mısın?.”



Dip Notlar:


[1]. Altı günde o sarayın, o şecerenin esasâtını (esaslarını),
Desâtir-i hikmet (üstün bir aklın ürünü olan prensipler) ve
Kavânîn-i ilm-i ezelîsi (sonsuz ilim kanunları) ile vaz’ etti.
Sonra,
Ulvî ve süflî tabakàta (katmanlara) ve dallara ayırıp,
Kazâ (verilen hükmün infazı) ve
Kader (bir konuda verilen hüküm) desâtiri (prensipleri) ile
Tafsil (ayrıntıladı) ve tasvir etti (örneklendirdi)..
Sözler / 33. söz / syf: 597

[2]. Salih Özaytürk

[3]. Senai Demirci

[4]. “İnce remizli bir mesele:
Nasıl ki,
Su kendi zararına olarak incimâd eder (donar);
Buz, buzun zararına temeyyü’ eder (erir);
Lüb (çekirdek), kışrın (kabuğun) zararına kuvvetleşir;
Lâfız (söz), mânâ zararına kalınlaşır;
Ruh, cesed (beden) hesâbına zayıflaşır;
Cesed, ruh hesâbına inceleşir;
Öyle de,
Alem-i kesif (yoğun) olan dünya,
Alem-i latîf (şeffaf, görünmez âlem) olan âhiret hesâbına,
Hayat makinesinin işlemesiyle şeffaflaşır, latîfleşir.
Kudret-i Fâtıra (yaratıcı, fıtrat koyucu kudret),
Gayet hayret verici bir faaliyetle,
Kesif (yoğun), câmid (cansız), sönmüş, ölmüş eczâlarda nur-u hayatı serpmesi,
Bir reme-i kudrettir ki (gövde gösterisidir ki),
Alem-i latîf hesâbına,
Şu âlem-i kesîfi nur-u hayat ile eritiyor, yandırıyor, ışıklandırıyor;
Hakikatini kuvvetleştiriyor.
Evet,
Hakikat ne kadar zayıf ise de, ölmez, sûret (dış görünüş) gibi mahvolmaz;
Belki teşahhuslarda (cisimlenme), sûretlerde (görüntü de),
Seyr ü sefer (yolculuk) eder.
Hakikat büyür, inkişaf eder, gittikçe genişlenir;
Kışır (kabuk) ve sûret (dış görünüş) ise,
Eskileşir, inceleşir, parçalanır,
Sabit ve büyümüş hakikatin kametine yakışmak için daha güzel olarak tazeleşir.
Ziyâde ve noksan noktasında,
Hakikatle sûret, ma’kûsen mütenâsibdirler (ters orantılıdır).
Yani,
Sûret kalınlaştıkça, hakikat inceleşir;
Sûret inceleştikçe, hakikat o nisbette kuvvet bulur.
İşte şu kanun,
Kanun-u tekâmüle dahil olan (adım adım olgunlaşan) bütün eşyaya şâmildir.
Demek,
Herhalde bir zaman gelecek ki,
Kâinat hakikat-i uzmâsının (o büyük hakikatin)
Kışır (kabuk) ve sûreti olan âlem-i şehâdet (dünya hayatı),
Fâtır-ı Zülcelâlin izniyle parçalanacak,
Sonra daha güzel bir sûrette tazelenecektir;
‘Yeryüzünün başka bir şekle çevrileceği gün..’
(İbrâhim suresi / ayet: 48) sırrı tahakkuk edecektir.
Elhâsıl,
Dünyanın mevti (ölümü) mümkün,
Hem hiç şüphe getirmez ki mümkündür..”
Sözler / 29. söz / syf: 489

  12.08.2007

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut