Kuranla Yaşayanlar

Âyetler karşısında

HEYETLER YILINDA Medine’ye gelenler arasında, Yemen’de ikame eden ve Yemen’in krallar soyunu temsil eden Benî Kinde heyeti de vardı.

Yetmiş-seksen kişilik heyetin üyeleri, alınlarındaki uzun saçlarını iki yandan salmış, gözlerini sürmelemişlerdi. Üzerlerinde yollu Yemen kumaşından yapılmış, yakaları, etekleri, kolları ve cep ağızları ipekle, altın sırma ile işlenmiş cübbeler vardı.

Kinde temsilcileri, yanına girdikleri zaman, Peygamber Efendimize:

“Senin menzilin burası mı?!” diye sordular. Peygamber Efendimiz:

“Ben hükümdar değil, Muhammed b. Abdullah’ım!” diye cevap verdi.

Kinde temsilcileri:

“Biz sana isminle hitap etmeyiz!” dediler. Peygamber Efendimiz:

“Ben Ebu’l-Kâsım’ım!” buyurdu.

Kinde temsilcileri, Peygamber Efendimizin peygamberliğini sınamak üzere, yanlarında getirdikleri tereyağının içine bir çekirge gözü saklamışlardı.

“Ey Ebu’l-Kâsım!” dediler. “Biz senin için gizlenecek birşey gizlemiş bulunuyoruz! Nedir o şey?”

Bu soru üzerine, Efendimiz:

“Sübhanallah! Bu, ancak kâhinin yapacağı birşeydir. Kâhin de, kâhinliğe özenmek de ateştedir!” buyurdu.

Kinde temsilcileri:

“Öyleyse, Senin Resûlullah olduğunu nasıl anlayacağız?” diye sordular.

Peygamber Efendimiz, yerden bir avuç çakıl taşı alıp: “Bunlar, benim Resûlullah olduğuma şehadet ederler” buyurdu.

Peygamber Efendimiz böyle buyurur buyurmaz, avucundaki taşlar tesbihata başladılar!

Bunun üzerine, Kinde temsilcileri:

“Biz de şehadet ederiz ki; sen hiç şüphesiz Resûlullah’sın!” dediler.

Peygamber Efendimiz:

“Allah beni hak dinle peygamber olarak gönderdi ve bana bir de Kitab indirdi ki, bâtıl ona ne önünden, ne de ardından gelip erişemez!” buyurdu.

Kinde temsilcileri:

“Bize ondan biraz okuyup dinletsene!” dediler. Efendimiz de, Sâffât sûresinin başından:

“Saflar bağlayıp duranlara, sevk ve idare, men ve zecr edenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki; sizin ilahınız birdir! O, göklerin, yerin ve bunlar arasında ne varsa hepsinin Rabbidir! Doğuların da Rabbidir o!” mealindeki ilk beş âyeti okuyup sustu. Hiç kımıldamadan duruyordu. Gözleri yaşarmış, gözyaşları sakalına doğru akmaya başlamıştı.

Kinde temsilcileri:

“Biz senin ağladığını görüyoruz!? Yoksa sen Seni Gönderenden korktuğun için mi ağlıyorsun?” dediler.

Peygamber Efendimiz:

“Beni korkutan, ağlatan, Allah’ın beni kılıcın ağzı gibi ince ve keskin olan dosdoğru bir yol üzere göndermiş olmasıdır ki, ondan azıcık eğrilsem helâk olurum!” buyurdu ve İsrâ sûresinin:

“Andolsun ki, sana vahyettiğimizi de dilersek gideriveririz, sonra da sen onu geri getirmek için Bize karşı hiçbir vekil bulamazsın!” mealindeki 86. âyetini okudu.

Sonra da Kinde temsilcilerine:

“Siz Müslüman oldunuz, değil mi?” diye sordu. “Evet! Müslüman olduk!” dediler.

Efendimiz:

“Öyleyse, şu üzerinizdeki, boyunlarınızdaki ipekler, sırmalar ne diye duruyor?” buyurdu.

Bunun üzerine, Kinde temsilcileri elbiselerindeki ipekleri, altınları söküp attılar.

  17.06.2021

© 2021 karakalem.net



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut