TEBÜK SEFERİ, Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın hayatında gerçekleşen en kalabalık ve en uzun mesafeli sefer niteliğindeydi. On bin kişilik bir orduyla Mekke’yi fetheden Müslümanlar, yüzbinlerce askeri bulunan Bizans’la karşılaşacakları Tebük seferine 30.000 kişilik bir orduyla hazırlanmışlardı.
Bu ordu henüz yola çıkmadan sıraya dizildiğinde, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam, sıra sıra, zırh giymiş birlikleri seyrediyor, Hz. Ömer de tek tek hepsinin hangi boya ait olduğunu söylüyordu.
Hazrec kabilesinden Benî Mâlik b. Neccar’ın boyu Resûlullah’ın önünden geçerken, Peygamber aleyhissalâtu vesselam Hz. Ömer’e, Mâlik b. Neccar oğullarının sancağını kimin taşıdığını sordu.
Sancağı Benî Mâlik’in yaşlı ve en saygın isimlerinden Umâre b. Hazm taşıyordu.
Bunu öğrenince, Resûlullah aleyhissalâtu vesselam, sancağın ondan alınıp o sıralar henüz yirmibir veya yirmiiki yaşında olan Zeyd b. Sâbit’e verilmesini istedi.
Bu talimat kendisine iletildiğinde, Umâre b. Hazm, bilmeden Resûlullah’a karşı bir yanlış mı yaptığı endişesine kapılarak
“Yâ Rasûlallah!” dedi. “Hakkımda sana herhangi birşey mi ulaştı?”
Resûlullah’ın cevabı şuydu:
“Hayır. Lâkin Kur’ân’ın önceliği vardır. Zeyd de Kur’ân’ı senden daha çok ezberlemiştir.”
