Kabalığa kabalık

KUDSÎ NEBÎNİN hayatına ve hadislerine nazar ederken insanın karşısına çıkan gerçeklerden biri, onun ifrat ve tefrit arası salınımlara her zaman açık haldeki duygular ve davranışlar arasında kurduğu eşsiz dengedir.

Meselâ, cömertlik ile israf, iktisat ile cimrilik, birbirine yakın hallerdir. Cömert bir kişi, kendisiyle ilgili harcamalarda da serbest olur. Keza, iktisatlı olmaya çalışan biri, başkaları için harcama konusunda da ziyadesiyle titiz ve hasis davranır. Ama Resûlullah aleyhissalâtu vesselam, kendisi için harcarken iktisatlı olduğu derecede başkalarına karşı cömerttir. Bir insanda en uç noktada beraberce mevcudiyeti mümkün gözükmeyen iki güzel hasleti en kemal noktada üzerinde taşıyor olduğu bu hali ile de, bize ‘ahlâkın en güzeli’ne erişmenin dersini vermektedir.

Resûl-i Ekrem aleyhissalâtu vesselamın hayatının her veçhesinde karşımıza çıkan bu kemal halinin bir tezahürü, onun kabalığıyla maruf bir insana yönelik davranışında görülür.

İnsan olarak, hepimizin takip ediyor olduğu genel davranış kalıbı bellidir. İnsan, ihsan edene muhsin davranır, iyilik eden iyilik görür. Buna karşılık, kabalık edenin bizden göreceği muamele hüsn-ü muamele değildir. Ona kötü davranmasak da, en azından yeterince iyi davranmayız. Bir mesafe iması, bir soğukluk ihsası, tarafımızdan muhakkak devreye girer.

Dahası, ‘dürüstlüğe’ dair kendince geliştirmiş olduğu anlayışla, doğru olanın tam da böyle bir mesafe iması ve soğukluk ihsası olduğunu düşünür haldedir nice insan. Bir insanla aramızda bir mesele varsa, bunun bir şekilde hissedilmesi, hissettirilmesi gerekir diye düşünür. O insana bu meseleyi ve ondan kaynaklanan mesafeyi ve soğukluğu hissettirmeyen bir hüsn-ü muamele ise, keremkârlık olarak değil, ikiyüzlülük olarak görülür. Kalbimizde bir soğuma varsa, yüzümüzün gülmesi bir ikiyüzlülük değil midir? İçimizde bir mesafe hissediyorsak, dışımızda bir yakınlık neyin nesidir?

Nitekim, böyle bir ‘dürüstlük’ yorumuyla, bırakalım başkalarını, bin meselede beraberliğine karşılık bir meseledeki ihtilafı yüzünden mü’min kardeşlerinin kalbini kırar bir tutumda olmayı mertlik; aksi bir tutumu ihtiyar olmayı ise mertlikten mahrumiyet gibi görenler dahi vardır.

Halbuki, Hz. Âişe’nin haber verdiği bir hadise, olması gerekenin yönünü aşikâr bir şekilde gösteriyor. Hz. Âişe radıyallahu anhâ, ilgili hadiseyi şu şekilde anlatıyor:

“Bir adam, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna girmek için izin istemişti. Aleyhissalâtu vesselâm: ‘Bu aşiretin kardeşi ne kötü!’ buyurdu. Ama adam girince ona iyi davrandı, yumuşak sözle hitap etti. Adam gidince:

‘Yâ Rasûlallah! Adamın sesini işitince şöyle şöyle söyledin. Sonra yüzüne karşı mültefit oldun, iyi davrandın’ dedim.

Şu cevabı verdi:

‘Yâ Âişe! Beni ne zaman kaba buldun? Kıyamet günü, Allah Teâla hazretlerinin yanında mevkice insanların en kötüsü, kabalığından korkarak halkın kendini terkettiği kimsedir.’” (Bkz. Buhâri, Edeb 38, 48; Müslim, Birr 73; Muvatta, Hüsnü’l-Hulk 4; Ebu Davud, Edeb 6; Tirmizi, Birr 59)

Peygamber aleyhissalâtu vesselam, bu davranışıyla bizi yanlış bir ‘dürüstlük’ algısından kurtardığı gibi, davranışlarımızın oturması gereken asıl yörüngeyi de gösteriyor. Eğer karşımızdaki kişi kaba ise ve biz onun kabalığa karşı kaba davranmayı seçiyorsak, aynı şekilde karşımızdaki kişinin iyi davranışına mukabil iyi davranış sergilemeyi ihtiyar ediyorsak, davranışlarımızı bizim kendi iç dünyamızda taşıyor olmamız gereken erdemler değil, karşımızdakinin tutumu belirlemiş oluyor. Halbuki, kabalığıyla maruf, öyle ki kabalık bakımından kavminin en şöhretli kişisi durumundaki bir kişiye karşı dahi keremkâr davranışının hikmetini izah sadedinde “Yâ Âişe! Beni ne zaman kaba buldun?” sözüyle mukabele ederek, kudsî nebî bizi ‘karşımızdakinin davrandığı gibi’ değil, ‘yüreğimizin ve vicdanımızın bizden istediği gibi’ olmaya davet ediyor bizi.

Ve onun bu davranışı, “Fenalığı en güzel surette sav!” mealindeki âyetle nasıl da uyuşuyor.

Keza, mü’minleri ‘öfkelerini yutarlar ve insanları affederler’ diye tarif eden âyetlerle…

  03.11.2009

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut