Serbestiyet

Büyük resim

Hz. Musa ve Firavun kıssasındaki yeni farkettiğim bir detay, binlerce sene öncesinden bir olay gibi değil de, bugünün de bir gerçeği olarak gözüküyor gözüme... Koca bir topluma yönelik büyük bir zulmü örtmeyi hedefleyen ve aslında bu zulmün sonucu olarak ortaya çıkan münferit bir ‘iyilik’ fotoğrafı... O fotoğraf üzerinden oluşturulmak istenen bir izlenim ve yine o fotoğraf üzerinden üretilmek istenen bir borçluluk psikolojisi: “Sayemde...” “Sayemizde...”



AKILLARINDAN ZİYADE gözleriyle hüküm verenler sayıca çok olduğu sürece, ‘görüntünün iktidarı’ dediğimiz olgunun da hükmünü sürdüreceği aşikâr. Nitekim bugün reklam endüstrisinden halkla ilişkiler alanına, siyasal iletişimden her türlü propaganda yöntemlerine kadar uzanan geniş yelpazeye dikkatle baktığımızda, gözün akıl üzerinde tahakkümünü sağlamak için çaba gösterildiğini fazla zorlanmadan farkederiz.

Bunun belki en açık örnekleri siyaset alanında sergileniyor olsa gerektir. Verdiği savaş emriyle onbinlerce insanın ölümüne sebebiyet vermiş bir diktatör, bir çocuğun başını okşarken çekilmiş fotoğrafıyla ‘dünyanın en merhametli siyasetçisi’ izlenimi vermeyi de hedefler meselâ. Bir toplumun fakirleşmesine, hatta açlığına, hatta bir kısmının açlıktan ölmesine sebep olmuş bir başka otokrat, üç-beş yoksulun karnını doyurduğu, hatta bir ihtiyarı kendi elleriyle beslediği birkaç fotoğrafla bütün bu cürümlerini örtmeyi hesap eder. Kibir kumkuması bir siyasetçi, bir mizansenin ürünü olarak tasarlanmış birkaç kare ile ‘tevazuda dünya markası’ olmaya çalışır. Aldığı olumsuz kararlar ve alması gerektiği halde almadığı kararlar ile denizin dibindeki canlıların bile hayatını tehlikeye atan çevre katili bir yönetim, sahile vurmuş bir yavru balinanın kurtarılması için seferber ettiği imkânlarla ‘çevre dostu’ gibi görünmeyi başarır.

Bu gözbağcılığın ekonomi alanında da tezahürleri vardır. Tekelleşerek piyasaya hâkim olan ve bu sayede üretim zincirindeki kişileri âdeta ‘kuru ekmek pahasına’ çalıştırdığı köleler hale getirip kârını azamîye çıkaran kimi şirketleri, bir yardım kuruluşuna uzattığı çek ve bu kuruluşun doyurduğu bir çocuk üzerinden kendisini aklayıp paklarken görür gözlerimiz. Dünyanın bir tarafında ‘insan hakları’na dair destek ve duyarlılık üzerinden itibar devşiren bir çokuluslu şirket, dünyanın öte tarafında diktatörlerle akçeli ilişkiler yürütür. Hatta şirketin hangi ülkede insan haklarına duyarlı hangisinde ise kayıtsız ve duyarsız olacağını, ilgili ülkelerin yatırım ve pazarlama için şirkete bir avantaj temin edip etmediği belirler.

Gözün akla tahakkümüne, görüntünün iktidarına, gözbağcılığı ile gerçeğin üstünü örtmeye dair pek çok örneği birbiri ardınca sıralamak zor değil. Böyle yüzlerce, belki binlerce ‘göz boyama’ yahut ‘göz bağcılığı’ olgusundan haberdar olmak için internet üzerinden hızlı bir tarama bile yeterli olabilir.

İşin hayret verici bir tarafı ise, bu gözbağcılığı icra edenlerin, özellikle siyaset cenahında bu işi sürdürenlerin, ‘büyük resim’ söylemiyle sorgulama yeteneğimizi bir kez daha dumura uğratmaya yeltenmeleridir. Öyle ki, gizlenen bazı kabahatler, dahası kabahat ne kelime, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ortaya çıktığında dahi, ‘büyük resme bakmak gerektiği, bu olayı tam da şimdi ortaya atmakla kimin ne amaçladığını sorgulamak gerektiği’ gibi söylemlerle, tekil ‘insancıl’ görüntüler üzerinden yapılan göz boyamalarla örtülen cürümler, açığa çıksalar dahi örtbas edilmek istenir.

Olumlu tekil örnekler üzerinden olumsuz büyük zulümleri örtbas etmek, münferit bir merhamet fotoğrafıyla devasa bir zalimliği gizlemek, bu zalimliğin örtüsünü kaldıranları ise ‘büyük resim’ söylemi üzerinden kriminalize ederek olup bitene dair bir sorgulamayı her halükarda bertaraf etmek… Bir itirafta bulunayım: Yerel veya küresel ölçekte, siyasette ve ekonomide, çokça karşımıza çıkan bu taktikleri, iletişimin imkân, araç ve yöntemlerinin olabildiğince geliştiği modern dönemlerin bir özelliği olarak düşünüyordum doğrusu. Ama Hz. Musa ve Firavun kıssasına dair daha önce göremediğim bir hususu yakın dönemdeki Kur’ân okumalarımda farkedince anladım ki, bu taktikler sadece bugünün konusu değil. Küçük ...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  06.07.2022

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut