Serbestiyet

“Sana ne?”

Herkesin birer ferd olduğu, herkesin iradesinin ve dolayısıyla tercih hakkının olduğu, başkalarının hukukuna ilişir şekilde sorumluluğu mucib bir yöne evrilmediği sürece dışarıdan buna müdahale hakkımız olmadığı, müdahale gerektiren durumlarda ise sınırın hukukla çizilmiş olduğu, bundan öte herhangi bir konuda sorulmadıkça yargı belirtmenin karşımızdaki kişiye saygısızlık anlamını taşıdığı, maalesef bu topraklarda genel kabul görmüş hususlar arasında değil.


BİR HAFTA kadar önce, eşim ve çocuklardan ikisi ile evden Cadde’ye doğru yürüyüşe çıkmıştık. Dönüş yolunda, iki kişi arasında bir diyaloga ister istemez şahit oldum. Yolun bir tarafında eşiyle Cadde’ye doğru yürümekte olan bir adama, yolun karşı tarafındaki küçük bir dükkânın önünde duran birkaç kişiden biri ismiyle hitap ederek seslendi. “Ooo, ne haber, hayırdır, nasılsın, nerelerdesin, ne yapıyorsun, epeydir görmedik birbirimizi” diye sıraya dizilen kısa cümlelerin ardından, eşiyle yürümekte olan kişiye seslenen kişi, tanıdığı olan kişinin o anki görünümü onu en son gördüğü güne göre epey farklı olmalı ki, sözü şuraya getirdi: “Şekil şemail de değişmiş yahu. Saçı uzatmışsın, sakal filan, abiciğim yakışmıyor bize, kes bence onları.”

Kendimi sâkin biri olarak düşünmeme karşılık, bu son cümle, ne yalan söyleyelim, sinirlerimi gerdi. Bir densizliği de ben yapmış olurum endişesi olmasa, dönüp “Sana ne?” demekten kendimi zor alıkoydum. Ama yolun sonraki adımlarında, bu kısa diyalogu ve hızlıca gelip dayandığı yeri içimde konuşup durdum.

Benim açımdan, bu toplumda her gün milyonlarca kez, hayır bu iyimser bir tahmin, arttırıyorum, on milyonlarca kez, hatta belki yüz milyon kere benzeri tekrarlanan bir zevzeklik ve had bilmezliğin örneğiydi o son cümle. Çocuklarımın bana da “Sana ne?” demesini göze alarak, eşime dedim: “Şu kısa diyalogda Türkiye toplumunun bir özeti var.”

Sonra, kendimi tutamayıp sinirime dokunan o cümle hakkında analizimi ilerlettim: Sen matruşsan, herkes öyle olmak zorunda mı? Dünyanın merkezi sen değilsin; sana göre en yakışanı o olabilir, ama bunu başkasına nasıl dayatabilirsin, dahası o bu konuda sana fikrini sormamışken sen görünümü hakkında nasıl değer yargısı içeren böyle bir cümle kurabilirsin? Bu yaptığın o kişiye karşı had bilmezlik ve ayıp olduğu kadar, yanındaki eşine karşı da ayrıca saygısızlık değil mi? Vs. vs.

İstanbul’un en ‘seküler görünümlü’ muhitlerinden birinde, Bağdat Caddesi’ne birkaç yüz metre mesafede ‘seküler görünümlü’ iki kişi arasında yaşanmış bu diyalog, daha doğrusu bu iki kişiden birinin maruz kaldığı ‘monolog’ üzerine epeyce düşündüm o andan sonrasında… Türkiye toplumuyla ilgili olarak zaman içinde edindiğim bazı izlenim ve kanaatlerin teyidini gördüm o konuşmada. Bu toplum için asıl ayrışmanın dindar-seküler ekseninde olmadığını ve olmaması gerektiğini; dindar-seküler denkleminde karşıt konumlarda gözüken pek çok kişinin, denklemi özgürlükçü-otoriter, demokrat-otokrat şeklinde kurduğumuzda ise aynı saflara düştüklerini Abdülhamid-Mustafa Kemal simgeleri üzerinden ilk kez yazdığımda, tarih çeyrek asır öncesiydi.

28 Şubat’ın gölgesinin üzerimize düştüğü o günlerde, görünüşte mesele, dindarlar ile sekülerler arasında gözüküyor; ‘gücün ellerinde, rüzgârın lehlerinde’ olduğunu düşünen sekülerler, özellikle de Kemalist olanları kendilerinde ‘dindarlar’ üzerinde ‘söz söyleme hakkı’ vehmettikleri için tesettürlü eşim yolda, otobüste, caddede, sahilde veya parkta ‘yargılayıcı bakış’lardan öte özellikle çocuğumuz üzerinden ‘yargı cümleleri’ne maruz kalıyordu. Buna karşılık, “Sizin çocuğunuz değil; çocuğum hakkında size birşey sormuş da değilim, siz ne hakla konuşuyorsunuz, haddinizi bilin lütfen” cümlesini defalarca dile getirmeye mecbur kalmak, sinir bozucu birşeydi elbet.

Ama eşimle şunu da konuşuyorduk: Bu, sadece bu seküler kimlikli kişilere mahsus bir durum değil. Bu ülkede, kendisini yaş, güç veya mevki bakımından azıcık yukarıda görenler veya kimliği-aidiyeti üzerinden kendisini otomatik biçimde üstün sizi ise mâdûn görenler, dindarmış veya sekülermiş ayırt etmeksizin, mütehakkimdir. Seküler de başkasının çocuğuna müdahale etme hakkını ke...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  07.06.2022

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut