Serbestiyet

Şiddeti hamiyet bilmek

Tarih, ‘hamiyet’ kılıfına büründürülmüş ‘şiddet’in, aklıselimi boğarak, güya ‘adına’ hareket ettiği milletin ve vatanın başına ne felâketler açtığına ve ne utançlar yaşattığına dair nice ibretle yüklü. Şiddet ayrı şeydir, hamiyet apayrı birşey. Şiddet, hamiyet değildir. Vatanseverliği şiddetin tasallutundan kurtarmak gerekir. Vatanseverliği ve hamiyeti ilimde, adalette, aklıselim ve itidalde aramak gerektir...


HAMİDİZM VE Kemalizm sarkacında nefesi daralmış şu ülkede, hem suiistimale uğradığı hem de sahipsiz kaldığı için doğru değerlendirilmeyen bir büyük imkândır II. Meşrutiyet. Eski istibdadın taşıyıcıları yeniden o düzene dönme fırsatı kollamasa, yeniler içinde rekabet halindeki zümreler ise onu kendileri lehine bir oligarşi inşası için fırsat gibi görmese, kuvvetle muhtemel ki, II. Meşrutiyetin ardından bu ülke demokrasiyle tanışacaktı. XIV. Louis’den miras katı bir otoriter yönetim geleneği adım adım Fransa’yı 1789 Devrimine ve sonrasında ‘kendi evlatlarını da yiyen’ devrimci şiddetin dehşetine maruz bırakır ve sonraki yüzyıl boyu Fransa cumhuriyet ile monarşi arasında gidiş gelişler yaşarken İngilizlerin 1688-89’daki ‘şanlı’ ve ‘kansız’ inkılab ile şiddete mahal bırakmaksızın demokratikleşmenin kanallarını açmasına benzer şekilde, II. Meşrutiyet de demokrasiye yumuşak geçiş için bir imkân niteliği taşıyordu.

Gelin görün ki bu büyük imkân, ilkenin egemenliği yerine sen-ben kavgası içinde heba edildi.

Bu şartlarda, Sultan II. Abdülhamid’in istibdadının son demlerinde, doğup büyüdüğü diyardaki şartların eğitim yoluyla düzeltilmesi umuduyla 1907’de İstanbul’a gelen Bediüzzaman bir türlü ‘ulaşamadığı’ sultana meramını gazeteler yoluyla eleştirel bir şekilde dile getirdiği için onun emriyle tımarhaneye gönderilmiş; ardısıra sultan tarafından tahsis edilen, kendisinin ise ‘sus rüşveti’ olarak gördüğü maaşı kabul etmedi diye Zaptiye Nâzırı Şefik Paşanın emriyle hapse atılmış; hürriyetine kavuştuğu II. Meşrutiyet günlerinde ise 31 Mart hadisesiyle irtibatlandırıldığı için sıkıyönetim mahkemesine sevkedilmiş ve 1911’de Divan-ı Harb-i Örfî başlığıyla yayınladığı savunmasının akabinde beraat etmiştir. İstibdat dönemini ‘akla husumet,’ zümrelerin hâkimiyet kavgası verdiği sonraki günleri ise ‘hayata husumet’ ile açıklar Bediüzzaman. Haklıdır; ilkinde tımarhaneye sevkedilmiş, ikincisinde idam talebiyle yargılanmıştır. Yaşadığı bütün bu olumsuzluklara rağmen, daha ilkgençlik yıllarından itibaren benimsediği meşveret-adalet-hürriyet merkezli düşüncelerinden ise asla vazgeçmeyecek; bilakis, gördüğü bu bed muameleye rağmen, beraatinden sonra gittiği memleketinde iki mevsim boyu aşiretler arasında dolaşarak, meşrutiyetin kıymetini yol kesicilerin gadrine uğramaksızın bilsinler diye onlara istibdadın kötülüğünü, meşrutiyetin ise gerekliliğini anlatmayı tercih edecektir.

Soru-cevap şeklinde ilerleyen bu diyaloglar, 1911’de Münazarat adı altında yayınlanır. Bu eserde kendisine aşiretler içerisinden yöneltilen soruların sonuncusu, ilgili eserde ayrı bir başlıkla bir zeyl gibi sunulan ‘zindan-ı atâlet’ bahsini hariçte tutarsak, İttihad ve Terakki’ye dairdir: “İttihad ve Terakki hakkında reyin nedir?”

Bediüzzaman bu soruya şu cevabı verir:

“Kıymetlerini takdirle beraber, siyasiyyûnlarındaki şiddete mu’teri­zim. Lâkin onların iktisadî ve maarifî olan -bâhusus şarkî vilâyetlerdeki- şubelerini bir derece istihsan ve tebrik ederim.”

Onun bu cevabının birinci cümlesine düştüğü bir hâşiye de vardır. Orada, ‘siyasiyyûnlarındaki şiddet’ten ne kasdettiğine ve buna neden itiraz ettiğine açıklık getirmektedir:

“Adaletin tevziinde adalet olmazsa, zulüm görünür. Bir hatır için, bin hatır kırılmaz. Şiddet ayrı, hamiyet ayrıdır.”

Hâşiyesiyle birlikte şu kısa cevabın gösterdiği üzere Bediüzzaman, İttihad ve Terakki içindeki özellikle eğitime, sosyal ve iktisadî faaliyetlere odaklanmış hamiyetli insanlara ilişkin takdirini ifade etmekle birlikte, istibdad günlerinde hürriyet istemiş iken şimdi zümre istibdadı için çaba gösteren ve bu uğurda şiddete başvurmaktan da çekinmeyen İttihatçılara...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  21.06.2022

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut