Serbestiyet

ÇOCUKLARLA KONUŞURKEN | Bizim evin futbol halleri

Bize göre, izlediğimiz maçlarda, pozisyon gereği oluşan bir faulden sonra faulü yapan oyuncunun faul yaptığı oyuncudan özür dilemesi ve kalkmasına yardım etmesi, faul yapılan oyuncunun da jest veya mimikleriyle özrü kabul ettiğini göstermesi, bir maçın en güzel sahnelerinden idi meselâ. Emek hırsızlığına yeltenmeden dürüstçe oynanan bir maçtan sonra, sonuç ne olursa olsun, iki takım oyuncularının birbirlerini tebrik etmeleri de öyle.



‘DEMOKRAT’ DİYE tanımlamanın mümkün olduğu ev ortamında, zihnimi dinlendirmek istediğim vakitlerde benim öncelikli tercihim, bir spor karşılaşmasını izlemek oluyor. Her spor dalına meraklı değilim gerçi. Dahası, ‘boks’ gibi ‘şey’lerin spor olarak tanımlanmasına karşıyım. Futbol, basketbol ve bisiklet yarışları, bir izleyici olarak benim öncelikli tercihlerim. Bisiklet yarışları, yarışın yapıldığı mekânlara dair bir seyir imkânı da verdiği için cazip geliyor bana. Basketbolu futbola tercih ettiğim söylenebilir. Ama benimkisi, birşey izleyerek bedenen ve zihnen dinlenme noktasında bir izleyicilik. Dolayısıyla, abonesi olduğumuz yayın platformunda neye ulaşabiliyorsam, o kadarı yetiyor. Basketbolda, uygun bir saate denk gelmişse, NBA maçları; futbolda, Premier Lig veya Bundesliga’dan platformun izin verdiği bazı maçlar… Maksat da sabah-akşam maç izlemek olmadığından, dinlenmek için bu kadarı kifâyet ediyor.

Yeri gelmişken söyleyeyim, tuttuğum bir takım yok, hiçbir takımın taraftarı değilim. Çocukluğumdan itibaren tuttuğum bir takım vardı gerçi; ‘demokrat’ bir ailenin ferdi olarak oğlum ise başka bir takımı tutuyordu. Sebebi basit. Benim çocukluğumda bir takım, onun çocukluğunda başka bir takım şampiyon oluyordu. Çocukluk işte, insan kazanan tarafta olmak istiyor demek… Ama oğlum erken bir vakitte, çocukluktan gençliğe geçerken ‘profesyonel izleyici’ olmaya karar verdi ve takım tutmayı bıraktı. Demişti ki bana: “Oyuncular yenilseler de ücretlerini alıyorlar, üstelik fazla ücret aldıkları takıma hiç tereddütsüz gidiyorlar; bir yenilgi durumunda üzülmek, hem de bedavaya üzülmek bize kalıyor. Ben de olaya profesyonel bakacağım.” O sonradan hepten bıraktı spor izleyiciliğini. Ben ise, hayli geriden, ‘taraftarlık’tan ‘profesyonel izleyici’liğe doğru yol aldım. İçimdeki ‘taraftarlık’ ve ‘takım tutma’ hissinden arınmamda, bir ‘oyun’ olan futbolun, basketbolun ve diğer spor dallarının bu ülkede ‘oyun’ olarak algılanmaktan iyice çıkıp bir hınç biriktirme sebebine dönüştürülmesinin; maç içi kavgaların, tribün olaylarının, yönetici konumundaki koca koca adamların söylemlerindeki irtifa kaybının, metro ve metrobüsler ile vapurlarda maça giden taraftarların topluca sergiledikleri rezil tutum ve söylemlere bizzat şahit olmamın ciddi bir payı oldu.

Eşimin, izlediğim az sayıda spor müsabakasında bana eşlik ettiğini söyleyemem. O benim bir holigana dönüşmeden ve yaşama amacı haline getirmeden müsait vakitlerde spor izleyicisi olmama saygı duyuyor; ben böyle bir durumun ona yabancı gelmesine saygı duyuyorum. Daha önce söylemiştim; spor izleyicisi olmak, oğlumun da uzaklaştığı bir durum. Kızların da pek ilgili olduğunu söyleyemem.

Bunun yakın dönemdeki ilk istisnası, bu yılın Şampiyonlar Ligi finali oldu. Büyük kızım, maçın tarihinden bir şekilde haberdar olmuş, bana “İzlemeyi düşünüyor musun?” diye sordu. “Abonesi olmadığım bir platform, sırf bu maçlar için abone olmayı da düşünmüyorum, ama şifresiz olsa belki bakardım” dedim kendisine. O da, bu maçın şifresiz yayınlanacağı bilgisini edinince, beraberce izlemeye karar verdik.

Maç öncesinde, bir futbol maçı izlerken öncelikle neye dikkat ettiğimi sormuştu kızım. Ben de, hücuma ve gole odaklanarak maç izlemekten zevk almadığımı; üç şeyin bana daha cazip geldiğini söyledim: savunma, atağa hazırlık, takım oyunu. O yüzden, forvet hattı kadar göze çarpmasalar da, oyunun iki tarafında da kilit unsur olarak en çok saygı duyduğum oyuncuların ‘ön libero’ olduğunu söyledim. “Bu durum, belki işimizin ‘editörlük’ olmasıyla ilgilidir” diye de ekleyerek…

Bu yılın Şampiyonlar Ligi finali, yani Manchester City-Chelsea maçı böylece evde çocuklarla beraberce izlediğimiz bir maç oldu ...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  10.07.2021

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut