Serbestiyet

İyilik ‘ben’den, kötülük ‘gen’den!

Bir topluluk kötülüğü hep dışarıya süpürüyorsa; kendi içinde ve kendi eliyle gerçekleştiği aşikâr durumlarda dahi, irtikap edilmiş kötülüğü kendisine yakıştırmayıp ‘dış güçler’den ‘soy-sop karışıklığı’na, ‘sütü bozuk’luktan ‘içimizdeki hainler’e kadar bir dizi açıklama modeliyle meselesini ‘çözüyor’sa, o topluluğun yaşanandan ders çıkarma ve aynı hatayı tekrarlamama imkânı ellerinden kayıp gidiyor demektir.


“BEN NEFSİMİ temize çıkarmam, nefis bütün kötülükleri emreder, Rabbimin korudukları müstesna.”

Kur’ân’da bu sözler, onun durumundaki hemen herkesin istisnasız kapılacağı çok kuvvetli bir ‘günaha çağrı’ durumunda hayır diyebilmiş Hz. Yusuf’un sözleri olarak bildirilir.

Şiddeti gittikçe artan, hatta zor kullanma düzeyine kadar ulaşan bir günah çağrısı karşısında genç Yusuf sonuna kadar direnmiştir oysa. Başkalarının koşarak icabet edeceği o davetten ısrarla uzak durmuş, bu çağrının çekim alanından kaçmak için verdiği mücadelenin bir delili olarak da gömleği arkadan yırtılmıştır. Arkadan yırtılan gömlek gibi masumiyetine dair apaçık bir delilin de varlığına rağmen, nefsini temize çıkarmaz Hz. Yusuf. Bilakis onun ‘bütün kötülükleri emreden’ niteliğine dikkat çeker ve “Rabbimin korudukları müstesna” diyerek, kendisi o ağır sınanmadan yüzünün akıyla çıkmışsa bunun O’nun yardımıyla olduğunu bildirir. Çünkü Yusuf sûresinin ilgili âyetlerinden anlaşıldığına göre, insanın içindeki böyle bir çağrıya kapılma potansiyelini hissetmiştir: “Yusuf da ona özenip gitmişti, eğer Rabbinin burhanını görmese idi…” (Yûsuf, 12:24).

İşte bu sebeple, sonucu kendine yazmak yerine, insanlık durumuna dikkat çeker Hz. Yusuf. Her insan nefis taşıdığına ve nefis de insanı daima kötülüklere davet ettiğine göre, insana düşen içindeki bu yönelime karşı daima teyakkuzda olmaktır, kötülüğe daveti ‘sadece dışarıdan gelen’ bir çağrı olarak almamaktır, içteki bu potansiyelin de farkında olmaktır.

Bu örnek, kötülüğü ‘nerede’ ve ‘nereden’ gördüğümüzün ondan uzak durabilmenin önemli bir şartı olduğunu da bize gösterir. Kişi, kötülüğü nerede görmektedir? Topluluklar kötünün ve kötülüğün adresini nasıl tarif etmektedir? Kötülük ‘ben’den ve ‘biz’den ötede birşey olarak mı görülmektedir? O, apaçık içeride gözüktüğü durumda bile başkalarının üstüne süpürülen birşey midir? Yoksa kişi kendi içinde kötülüğe açık bir damarın varlığını kabul ederek, teyakkuz halinde ve bir özeleştiri gayreti içerisinde midir?

Yusuf kıssası, “Ben nefsimi temize çıkarmam” diyen Hz. Yusuf örneği üzerinden, bize şu mesajı verir: Kişi, paradoksal biçimde, ancak nefsini/kendisini/aidiyetini temize çıkarmamak suretiyle temiz kalabilir veya temizlenebilir. Buna karşılık, nefsini/kendisini/aidiyetini kirden azade görme ve gösterme çabası bizzat kirli bir haldir ve böylesi bir çaba devamlılığı ölçüsünde daha da ağır bir kirlenme haline bizi yöneltir. Yusuf peygamberin söylediği gibi her nefis kötülüğü emreder; ama ancak kendisindeki bu potansiyeli görüp bilip kabul ederek özeleştiri yapabilen, yanlışta sorumluluğunu kabul edebilenler bu duruma karşı korunabilir.

Bu sebeptendir ki, çok ağır bir çağrının çekimine düşmemiş olduğu halde “Ben nefsimi temize çıkarmam, nefis daima kötülüğü emreder” sözüyle Hz. Yusuf’u bize örnek gösteren Kur’ân’da, diğer taraftan, “Andolsun” diyerek, ‘kendini ayıplayan nefse’ yani ‘kusurunu görebilen nefse’ yemin edilmektedir (bkz. Kıyâme, 75:2). Nefsine toz kondurmayan kişinin ise, nefsinde/kendinde/aidiyetinde kusur görmesi, dolayısıyla özeleştiri denilen imkândan istifade ile kötülükten uzak durma yahut arınma çabası içinde olabilmesi mümkün değildir.

Kişiler için geçerli olan bu durum, topluluklar için de geçerlidir. Bir topluluk da kötülüğü hep dışarıya süpürüyorsa; kendi içinde ve kendi eliyle gerçekleştiği aşikâr durumlarda dahi, irtikap edilmiş kötülüğü kendisine yakıştırmayıp ‘dış güçler’den ‘soy-sop karışıklığı’na, ‘sütü bozuk’luktan ‘içimizdeki hainler’e kadar bir dizi açıklama modeliyle meselesini ‘çözüyor’sa, o topluluğun da yaşanandan ders çıkarma ve aynı hatayı tekrarlamama imkânı ellerinden kayıp gidiyor demektir.<...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  14.09.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut