Serbestiyet

Görmemiz gereken gözbağı

Trump’ı, Putin’i ve Çin’i aklayanların veya en azından onların yaptıkları mezalim karşısında suskun kalmayı seçenlerin, onlar yaptığında suskun kaldığı şeyler üzerinden Avrupa Birliği’ni ‘kötünün kötüsü’ olarak resmetmesinin makul bir izahı olamaz. Bu, gözbağcılıktır; toplumu bir noktaya kilitleyip el çabukluğuyla bir iş kotarmaktır.


FUTBOLA ‘AYAKTOPU’ denilen günlere denk geldi çocukluğum. ‘Ayaktopu’na futbol dediğimiz günler daha sonra geldi. Simite gevrek, çınara kavak, elektrik sigortasına asfalya denilen bir diyarda doğup büyümüştük zaten. Veya şöyle diyelim: Başka diyarlarda gevreğimize simit, kavağımıza çınar, asfalyamıza sigorta denilirmiş; sonradan öğrendik.

Her ne ise… O çocukluk günlerinde kullandığımız, meramını güzelce ifade ettiğini düşündüğüm bazı kelimeler var ki, genel kullanımda ya hiç olmamalarına veya zaman içinde geriye düşmelerine üzülürüm.

‘Gözbağcı’ o kelimelerden biri. Sihirbaz kelimesine feda edilen veya daha uygun lâkin ithal bir kelimeyle ‘illüzyonist’ diye karşılanan şeyi sanırım en doğru şekilde bu kelime anlatıyor. Sihirbaz uygun kelime değil, çünkü ‘gözbağcı’ sihir ile kastedilen şeyi yapmıyor. Ortada bir ‘illüzyon,’ yani yanılsama olduğu için ‘illüzyonist’ uygun, ama yine de bu kelime sözkonusu yanılsamanın nasıl gerçekleştiğine dair bir ipucu vermiyor. ‘Gözbağcı’ ise, herşeyi açıkça ve bir bütün halinde ifade ediyor. Gözbağcılık: Gözü bir noktaya odaklayıp bağlamak suretiyle, el çabukluğuyla gözden kaçırarak yapılan şeyler vasıtasıyla yanlış şekilde oluşturulan olağanüstülük algısı… Böyle diyebiliriz herhalde gözbağcılık için; zira ortada bir olağanüstülük yok aslında, sözgelimi olmayan bir tavşan var ediliyor değil, bilakis göz bir noktada kilitlenmek suretiyle olmayan tavşan şapkadan çıkarılıyor izlenimi oluşturuluyor. Dikkatin kasıtlı şekilde bir noktaya yöneltilmesi, başka noktaların ise gözden kaçırılması suretiyle, farkına varılmadan başka şeyler icra ediliyor; göz bağcılığıyla, olmayan olmuş gibi ‘yanılsamalar’ üretiliyor.

‘İllüzyonist’in, yani yaygın ama yanlış kelimeyle ‘sihirbaz’ın bir oyun olarak sergilediği bu gözbağcılık hüneri, bakıldığında, hayatın oyun dışı alanlarında da sergileniyor diyebiliriz. Siyaset, medya ve eğitim bu alanların belki de en önde gelenleri… Nitekim, ‘başarılı’ her popülist siyasetçide usta bir gözbağcılık boyutu da görmek mümkün. O sayede, kitleleri olmayanın varlığına, olanın olmadığına inandırabiliyorlar. Veya dikkatleri bir noktada toplamışken, yapmayı düşündükleri şeyi el çabukluğuyla yapıp toplumlarını hedefledikleri çizgiye yönlendirmeyi başarabiliyorlar. Şahsen yarım yüzyılı aşan hayatıma bakıyorum da, medyayı ve eğitimi de bu uğurda kullanmayı başaran siyasetçiler eliyle ne tür ‘gözbağcılıklara’ maruz kaldığımızı; gözümüz bir noktaya odaklanmışken görmemiz gereken asıl şeyin nasıl gözden kaçırılarak icra edildiğini, vukuundan epeyce sonra da olsa, görebiliyorum.

Çok şükür, vukuu esnasında veya vukuundan önce uyanabildiklerimiz de yok değil. Nitekim, şimdi de maharetli bir gözbağcılık hüneriyle, mantık ve iz’an terazisine vurulduğunda tutarsızlığı aşikâr şekilde görülecek bir istikamete toplumun ustalıkla yönlendirilmekte olduğunu seziyor gözlerim.

Bu son gözbağcılığı birazcık çözebilmek için, kişi kültüne feda edilmek suretiyle ‘tek kişilik cumhuriyet’e dönüştürülmüş anlatı üzerinden gerçekleşen vesayet inşasına, bu vesayeti aşma yolunda iç dinamiklerin ne gibi engellerle karşılaştığına, 60-71-80-97 derken yaşanan ihtilal veya darbelerle vesayetin yeniden tahkimine; sonra da bu vesayetin 2000’lerin ilk on yılında nasıl adım adım geriletildiğine bakmamız gerekiyor. Gerçeği dürüstçe görelim ve söyleyelim: Türkiye’de bu vesayetten muzdarip olan farklı eğilimlerden sivil unsurların 2000’lerin ilk yıllarında oluşan büyük koalisyonu dahi, kökleri epeyce derinlere inmiş ve çok farklı alanlara dal-budak salmış bu vesayeti aşabilmek için tek başına yeterli değildi. Bu, 28 Şubat darbesi ile mütedeyyin kesimin, 2002 ekonomik kriziyle de ...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  21.09.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut