Serbestiyet

‘Devlet aklı’na karşı ortak iyi

Özgür bir müzakere zemininde kamuoyunun denge ve denetlemesinin en ziyade gerekli olduğu konularda farklı yelpazelerin neredeyse hepsinin devletin durduğu yerde hizalanması, çok sesliliğin asıl olduğu kamusal alandan kritik anlarda hep tek bir sesin yükselmesi… Neden ‘sözkonusu devlet ise herşey teferruat’ oluveriyor?


HERKESİN BİLDİĞİ basit gerçeklerle başlayalım: İnsanlık tarihi, devletler tarihine mukaddemdir. Yani insanlık için henüz devletin olmadığı bir zaman dilimi mevcuttur. Ama zamanla insan toplulukları arasında bir düzenin oluşması ve bu düzeni sağlayan hukukun korunması ihtiyacının görülmesiyle, gücün kendisinde temerküz ettiği ve düzenin sağlanması için gerektiğinde şiddet kullanma yetkisi de verilen devlet adlı tüzel kişilik bu şekilde oluşmuştur.

Lâkin gücün yozlaştırıcı bir etkisi de mevcuttur. Güç edinen, bunu mutlaklaştırma, dolayısıyla gücün kullanım alanını belirleyen ve sınırlayan ölçü ve ilkeleri yok sayma eğilimi içine girebilmektedir. Dolayısıyla devletin, daha doğru ifadesiyle ‘devlet’ adına güç kullanma yetkisine sahip kişilerin, hukuk içinde kalmaları için hem dengelenmeleri hem de denetlenmeleri gerekir. Bir denge ve denetleme mekanizması sözkonusu olmadığında güç doğru şekilde kullanılmaz, zulümlere ve istismarlara yol açar, en sonunda gücü kullananları dahi mahveden bir canavara dönüşür.

Çok farklı ‘devlet’ ve ‘yönetim’ tecrübelerinin de ışığında demokrasi mevcutlar içinde insanlık için en iyi ve en uygun yönetim biçimi olarak belirmişse, bu, onun kusursuzluğu sebebiyle değil, başka özelliklerinin yanında denge ve denetlemeyi de diğer seçeneklere kıyasla daha iyi şekilde başarması sebebiyledir.

Çoğunluğa dayalı olmak bir devleti ‘demokratik’ yapmak için yeterli değildir; demokrasi, çoğulculukla gerçekleşir. Bu ise, azınlığın da hukukunun teminat altına alınmasını gerekli kılar. Ancak bu sayede, çok farklı yelpazeleri temsil eden kişi, oluşum ve eğilimler kendi görüş ve tercihlerini özgürce müzakereye açabilir ve denge ve denetleme kanallarının böyle bir müzakere zemininde gerektiği şekilde açık kalmasıyla hem karar alma hem uygulama sürecinde gücü elinde tutanlar dengelenir ve denetlenir. Güçlü bir sivil toplumun varlığı ve kamusal alanda bütün renklerin ve seslerin temsilini mümkün kılan bir özgürlük ortamı bu sebeple kritik önemdedir. Güçlülerin sesi her rejimde işitilir, ama en zayıfları dahil herkesin sesinin ve sözünün duyulması ancak demokrasilerde mümkün olur. ‘Kamuoyu’ dediğimiz olgu böylece zuhur eder; ‘ortak akıl’ yahut ‘ma’şerî vicdan’ denilen olgu da böyle bir zeminde gerçekleşir.

Ancak, sivil toplumun bütün renkliliği, çeşitliliği ve çok sesliliği içinde ortak aklın ve ma’şerî vicdanın işlemesiyle dengelenen ve denetlenen ‘devlet’in de eli boş değildir. Devlet gücünü elinde tutanlar bir an önce kendi istediklerini yapmak için başına buyruk olmak, hesap vermemek, kendisini hukukun üstünde görmek, gücü keyfince kullanmak eğilimi içindedir; ve ortak aklın karşısına ‘devlet aklı’nı, ma’şerî vicdanın karşısına ‘hikmet-i hükûmet’i koyarak kamuoyunun denge ve denetleme yeteneğini bertaraf etmeye çalışır.

Bu kadarla kalmaz, daha fazlasını da yapar. Kendisini denetleyen güçlü bir sivil toplumdan hoşnut olmadığı için, sivil toplumu da biçimlendirmeye, manipüle etmeye çalışır; tek sesliliği başaramadığı yerde, ‘çok sesliliği’ kakafoniye dönüştürmek üzere provokatif işlere girişir. İşte burada, ‘sivil görünümlü devlet unsurları’ diyebileceğimiz aparatçikler ortaya çıkar. Baksanız, karşınızda bir sivil toplum unsuru vardır; ama bu görünüşte ‘sivil’ oluşum gerçekte devletin sivil toplum içindeki uzantısı, gözü veya eli mesabesindedir. Bu şekilde devlet nezdinde ‘makbul’ dernekler, vakıflar, cemaatler, fikir akımları, eğilimler, kişiler, kimlikler olgusu çıkar karşımıza. Devleti yöneten unsurları temel ilke doğrultusunda dengeleyip denetlemek yerine, toplumu devletin istediği yöne, yönelime kanalize etmeye çalışan; devletin dediğinin sorgusuz ve hesapsız bir şekilde tahakkuk etmes...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  28.09.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut