Serbestiyet

Çocuklar neden ölür?

Savaşın sesi, uzaktan hoş geliyor nedense. Ölüm, bizim çocuğumuzu yakalamadığı sürece, hamasetin en ağır dozunu kullanmak; savaştan, fedadan, ‘bir ölüp bin doğmaktan’ söz etmek zor değil. Ama onsekizinde yahut yirmisinde bir gencin yerine koyalım kendimizi; bir de onun babasının yerine...


RUDYARD KİPLİNG ismini hepimiz bir şekilde duymuşuzdur. Ya bir ders kitabında karşımıza çıkan bir hikâye veya şiiriyle, ya bir takvim yaprağında gördüğümüz bir sözüyle, yahut bir yerlerde okuduğu bir yazısıyla. Doğrudan, kitaplarını okuyanlarımız da vardır muhakkak. En çok da, Cangıl kitabı ve Kim ile, “Eğer”iyle kalmıştır aklımızda. Üstüne üstlük, Nobel Ödülü sahibidir kendileri. 1907 Nobel Edebiyat Ödülü, ona verilmiştir.

Bütün bu bilgiler, Kipling’i zihnimizde örnek alınası bir büyük insan olarak canlandırmamız sonucunu getirir.

Sonra, biraz daha ayrıntılı bilgi edinme isteğiyle ansiklopediler arasına daldığımızda, aynı Kipling’in hiç de sevimli ve örnek alınası olmayan özellikleri de olduğunu öğreniriz. Kipling’in akılda kalan güzel şiirleri, öyküleri, sözleri vardır, çocuklar için okunası şeyler yazmıştır, tamam; ama aynı Kipling, diğer taraftan İngiliz emperyalizminin yılmaz savunucusu, beyaz ırkın ve beyazlar içinde İngilizlerin üstünlüğüne yürekten inanmış bir adamdır öte yandan. “Beyaz Adamın Yükü” başlıklı rezil ırkçı şiir ona aittir meselâ. Dahası, amansız bir savaş taraftarıdır.

Rudyard Kipling, bir İngiliz olarak 1865’te Hindistan’da doğmuş. Babası, İngiliz sömürge idaresine bağlı olarak, Lahor’da bir müzenin müdürü. Bir teyzesinin oğlunun, Stanley Baldwin’in ilerleyen yıllarda üç kere İngiltere başbakanı olduğunu da kaydedelim.

Anne-babasından uzakta, İngiltere’de öğrenim gören; birçok filme konu de olmuş katı ve sevgisiz İngiliz yatılı okullarından birinde okuyan Kipling, üniversiteyi bitirdikten sonra gazeteci olarak Hindistan’a dönmüş. Burada, üst düzey İngiliz sömürge yöneticileriyle kurduğu dostluğun yanısıra, bir ‘efendi’ psikolojisini yedeğinde tutarak Hint kültürüyle de ilgilenmiş. Kaynaklar, bu dönemden itibaren verdiği eserleri değerlendirirken, vasat bir şair ama iyi bir hikâyeci olduğunu, çocuk edebiyatında da büyük bir başarı kaydettiğini belirtiyorlar.

Bizi burada özellikle ilgilendiren ise, onun şiirlerine de konu olmuş ırkçı görüşleri. Kipling, kendisi Hindistan doğumlu, üstelik bir Amerikalıyla evli olmasına rağmen, İngiltere dışında doğan herkesin ‘aşağı soy’dan geldiğini düşünen bir ırkçı çünkü. Güney Afrika’yı sömüren ‘devlet adamı ve elmas tüccarı’ Cecil Rhodes’la özel yakınlığını takiben, bu ırkçı ve sömürgeci tutumu daha da keskinleşmiş. Dünya içinde Avrupa’nın, Avrupa içinde İngiltere’nin ve İngilizlerin üstünlüğü fikri onda öyle bir saplantı haline gelmiş ki, Birinci Dünya Savaşı çıktığında, sözümona ‘bütün savaşlara son verecek bu savaş’a oğlu Jack’in de katılması için ne gerekiyorsa yapmış.

Ki burada, Kipling’in herşeye rağmen takdir edilmesi gereken bir özelliği var. Gücü, imkânı ve ilişkiler ağı olanlar için bizde ‘başkasının çocuğu üzerinden vatanseverlik’ geçer akçedir; kendi çocuğunun askerlik yükümlülüğünden azade olması, değilse en rahat ve güvenli yerde askerlik günlerini geçirmesi için elinden geleni ardına koymayıp başkasının çocuğunun ölümü için “Biri gider, bini gelir” hamaseti üretenlere kıyasla; tutarlıdır Kipling. Başkalarının çocukları üzerinden değil, kendi çocuğunu da dahil ederek ortaya koyar tercihini…

Kipling’in onsekiz yaşındaki oğlu, görme problemi olduğu gerekçesiyle, iki başvurusunda da orduya alınmamış. Ama İngiliz üstünlüğü mührünü tarihe vurdurma aşkıyla kendinden geçmiş babasının telkinleri çocuğu o kadar etkilemiş ki, üçüncü başvurusunda orduya katılmayı başarmış.

Sonra?

Sonrasında bir hayat, bir ölüm ve bir dizi şiir var. Ancak oğlu öldüğünde başka bir açıdan da bakabilme yeteneği kazanmış bir babanın şiirleri…

Rudyard Kipling’in oğlu Jack, orduya katıldıktan az bir süre ...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  27.10.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut