Serbestiyet

Gençlerden öğrenmek

Kendi namıma, olayların da teyidiyle, ellisinden sonra ‘gençlerden öğrenme’ diye birşeyin de var olduğunu öğrendim. Açık söyleyeyim, bu, iyi de geldi bana; bakışımı, düşünüşümü, duruşumu iyileştirdi.


BU TOPRAKLARDA inananı da inanmayanı da kuşatan ağır yanılgılardan biri, geleneksel olan ile dinî olanın iltibas edilmesi, yani aynı şey zannedilmesi ve birbirine karıştırılmasıdır. Uzunca zamandır var olan, dolayısıyla ‘gelenek’ haline gelmiş şeylerin, İslâmın da çok uzun zamandan beri bu toplumun büyük çoğunluğunun dini olması dolayısıyla, din böyle söylediği ve Kur’ân’da böyle emredildiği için var olduğu zannedilir. Sonuçta, gelenekte olan o şeyi inananlar din gayretiyle, yani onu savunmayı dini savunmakla eş tutarak savunur; inanmayanlar ise, aynı şekilde dinden zannettikleri o şey üzerinden dini yargılamaya girişir.

Oysa Kur’ân’ın indiği zamanın ‘geleneği’ ile mücadele etmesi, ona itiraz edenlerin ‘atalarının dini’ni buna gerekçe kılmaları, inen âyetlerin ise onları sırf atalarından gördükleri bu diye yanlış bir yolda ve itikadda sorgusuzca yürümekten vazgeçmeye çağırması bir yana; Kur’ân’ın indiği zamandan bugüne ‘gelenek’ olarak intikal etmiş birçok şey de ‘Kur’ân sayesinde’ değil, ‘Kur’ân’a rağmen’ mevcut durumdadır. Meselâ geleneksel yönetim biçimi gibi gözükmekle birlikte saltanat rejimleri ile saray hayatını Kur’ân’ın ne öngördüğü söylenebilir, ne de hoş gördüğü… Keza kadınlar hakkında oluşan, düşüncenin ötesinde eyleme dönüşen birçok yerleşik yargı ve tutum, Kur’ân sebebiyle değil, Kur’ân’a rağmen varlığını sürdürmektedir.

Tıpkı bu örnekler gibi din sayesinde değil, dine rağmen var olup yerleşik hale geldiği halde, onlar kadar dikkat çekmeyen bir tutumun da gençler hakkında sözkonusu olduğunu düşünüyorum. İlle de Müslüman dünyada olması da gerekmez, genel olarak gençliğe dönük yerleşik yaklaşımın onu bir sorun alanı olarak gördüğü bir vâkıa. Milat öncesinden bugüne, hayata ve zamana dair yargıları büyüklerin oluşturduğu, tarihi de ekseriya onların yazdığı bir çerçevede, ‘dün’ün daha güzel, gidişatın ise kötü olduğu ve bundan gençlerin sorumlu olduğu söylenegelmiş, söylenmeye de devam ediyor. Sıradışı tarihçilerden Marshall G.S. Hodgson’da ilk kez okuduğum bir ayrışma idi bu. Genç adamın zaman tasavvuru, daha yaşlı olanların zaman tasavvuru… Yaşlılar dünü idealize edip güne ve geleceğe dair karamsar cümleler kurarken, gençler düne dair bir eleştirel bakışın beraberinde güne dair bir gayret ve geleceğe dair bir ümit yüklü. Yaşlılar “Çok şey yaptık, yeni kuşağa yapılacak birşey bırakmadık, muhafaza etsinler yeter” anlatısını tercih ederken, gençler “Yapılacak ne çok şey kalmış üzerimize ve değiştirilmesi gereken ne kadar da çok şey var” telaşında…

Neticede, yaşı daha ileri olanların belirleyici olduğu bir zeminde gençliğin bir problem alanı olarak görülmesi, dolayısıyla gençlerin sürekli gözetim ve vesayet altında tutulması gereken problem unsurları olarak kurgulanması ‘geleneksel’ bir bakış ve tutum olmakla birlikte, dönüp Kur’ân’a baktığımızda, aynı zamanda sorgulama ve itiraz çağı olarak gençliğin hakikatle temas açısından taşıdığı imkâna çekiyor dikkatlerimizi. Henüz çocuk yaşta köleleştirilmiş Yusuf’un Mısır’da azizin sarayında gençlik dönemine geçişini, “O tam erginlik çağına gelince, kendisine hikmet ve ilim verdik. İşte Biz, muhsinleri (güzel iş yapanları) böyle mükafatlandırırız” (Yûsuf, 12:22) diye anlatıldığını görüyoruz meselâ. Henüz bebek iken evlatlık olarak alındığı Firavun sarayında büyüyen Musa için söylenenlerin de neredeyse birebir aynı olduğunu görüyoruz: “Musa yiğitlik çağına girip olgunlaşınca, Biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte Biz, muhsinleri (güzel iş yapanları) böyle mükafatlandırırız” (Kasas, 28:14). İki peygamberin gençlik çağına erişmesi bu şekilde anlatılırken, peygamber olmayan gençler için de yine gençliğin içerdiği imkâna atıf yapıldığını, mağaraya sığınan genç...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  24.11.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut