Serbestiyet

Emaneti ganimet bilmek

Her savaş cihad değildir. Siyasî mücadele savaş değildir. Siyasî rakip düşman değildir. Siyasî muhalifler, küffâr ordusu değildir. O halde devlet yönetimi ve siyasî iktidar, bir savaş sonrasında ele geçirilen ganimet gibi değil, mucibince amel etmek ve hıyanet etmemek üzere tevdi edilen bir emanet olarak görülmeyi gerektirmektedir. Emaneti ganimet bilmek bir felâket davetiyesidir.


HEM TARİH boyunca hem de günümüzde en fazla suiistimale uğrayan kelimeler sıralaması yapılacak olsa, cihad kelimesi herhalde ilk sıralarda yer alır. Geçmişte ve bugün bu kavramı istismar edenlerin başında ise, giriştiği herhangi bir mücadeleyi ‘cihad’ tanımı içine sokarak meşrulaştırmaya çalışanlar gelir. Özellikle günümüzde, böylelerin sözümona ‘cihad’ diyerek irtikap ettiği fiilleri doğrudan ‘cihad’ kavramını şeytanîleştirmek için bir fırsat olarak görenler ise, istismar ve suiistimalin öteki cephesini oluşturmaktadır.

Halbuki, irtikap ettiği eylemleri cihad olarak tanımlayanların ve onlar üzerinden cihadı kötüleyenlerin hilafına, cihad mutlak surette bir çatışma ve savaş haline karşılık gelmez; kelime, daha geniş anlamıyla, Allah yolunda sarfedilmiş her türden cehdi, yani çabayı içerir. Öyle ki, kişinin onu kötülüğe yönlendiren nefsine karşı kendi iç dünyasındaki mücadelesi de ‘cihad’ tanımı içine girdiği gibi, Hz. Peygamber tarafından zalim sultana hakkı söylemek ‘en faziletli cihad’ olarak nitelendirilmiştir. Cihadın yerleşik anlamıyla savaşı içerdiği durumlar da elbette vardır; ama her savaş cihad olarak görülebilir durumda değildir. Bir savaşın cihad tanımı içinde olabilmesi için ya dıştan gelen bir saldırıya karşı bir savunma savaşı niteliğinde yahut İslâm’ın anlatılması ve yaşanmasının önündeki bir engeli kaldırma amaçlı olması gerekir. “Size karşı savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez” (Bakara sûresi, 2:190) âyeti, (a) ancak karşı tarafın saldırısına karşı, (b) ‘Allah yolunda’ (yani O’nun belirlediği ölçüleri gözeterek), (c) sınırları aşmadan, kuralları çiğnemeden savaşa izin vermektedir.

Dolayısıyla, Müslümanlarla savaş halinde olmayan, Müslüman topraklarına yönelik bir saldırıda bulunmayan, öte yandan kendi topraklarında İslâm’ın anlatılmasına ve kabul edenlerce yaşanmasına da imkân tanıyan gayrimüslim bir ülkeye karşı dahi ‘cihad’dan söz edilemez. Bir ülke, içinde sırf gayrimüslimler yaşıyor diye ‘savaş’ anlamı içeren boyutuyla cihadın konusu olmaz. Meselâ, Müslümanlara karşı düşmanca bir tutum sergilememiş gayrimüslim bir topluluğa sırf ganimet hesabıyla savaş açılamaz; açılırsa bu ganimet savaşı olur, cihad olmaz.

Bediüzzaman Said Nursî, Kur’ân’ın ve sünnetin belirlediği ölçüler dahilinde cihadın fıkıhta belirlenmiş bu sınırlarından hareketle, modern zamanlarda din ve vicdan hürriyetinin anayasal teminat altına alındığı bir siyasî zeminin ‘din için kılıçla cihad’a mani olduğunu; böyle bir ortamda cihadın ancak ‘Kur’ân-ı Hakîm’in elmas kılıçlarıyla,’ yani sözle, hakikatin en güzel şekilde ifade edilmesi suretiyle gerçekleşebileceğini söyler. Bu, Said Nursî’nin tarifiyle ‘manevî cihad’ kavramıyla ifade edilir. Böylesi şartlarda cihad tanımı içinde bir savaş, ancak dıştan gelen saldırıya karşı savunma ile sınırlı kalmaktadır. Laiklik ilkesi, din ve vicdan hürriyeti dahilinde İslâm’ın anlatılması ve yaşanması hukukî teminat altına alındığı halde uygulamada bunun önüne engeller çıkarılıyorsa mücadele hukukî-idarî-siyasî zeminde sürdürülecek; hukukî teminatın fiilen sağlandığı durumda ise cihad dinin en güzel şekilde söz ile anlatılmasıyla gerçekleşecektir.

Yaşadığımız günler hakikat-ı halde bize ‘sözün gücüne’ dayalı böyle bir cihad zemini temin ederken, ne yazık ki Müslüman dünyada ve bu arada Türkiye’de, dünü bugünde yaşamaya çalışan, değişen şartları ve dolayısıyla cihadın kapsamı ve sınırlarında gerçekleşen değişimi göremeyen, hâlâ daha dinin anlaşılması ve anlatılmasını ‘maddî cihad’ üzerinden tanımlayanlar bulunuyor. Dahası, dün de bugün de ‘cihad’ tanımı içine girmesi imkânsız eylem veya savaşlarını cihad olarak görenlere...


Bu yazının tamamını,
serbestiyet.com’da okuyabilirsiniz.

  08.12.2020

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut