Hira’mız var mı?

Zeyneb Hafsa

Kimi zaman tebessümle girdiğimiz yuvamız, kimi zaman göğe nâzır bir çalışma odası, kimi zaman da daracık bir balkon olabilir Hira’mız. Arayıp bulmaya ne dersiniz?


HİRA NEDİR bilir misiniz?

Bir mağaranın adıdır, değil mi?

Evet, ama bir yandan da bir mağaradan çok daha fazlasıdır Hira.

Peygamberimizin bozulmamış/korunmuş fıtratının etkisiyle toplumun, insanların arasında içi sıkıldığında kendi kabuğuna çekilebildiği yerdir çünkü.

İnsanların vurdumduymazlığı, ahlaksızlığı, birbirlerine ve etrafa kötü davranmalarından hem uzaklaşmak hem de yeniden yüklenebilmek için sığındığı yerdir de.

İnziva yeri…

Nitekim bir mağaranın bir mağaradan fazlası olduğunu anlatmak üzere hem bizde hem diğer kültürlerde ciddi bir mağara sembolizmi gelişmiştir, ya da var olan söze getirilmiştir.

Kehf ile gelen

Jung’un Kehf suresini yorumlayışını inceleyen İsmail Hakkı Altuntaş, şöyle demektedir: “Mağaranın, tarih öncesi devirlerden beri insanları etkilediği, ibadetler için kullanıldığı bilinir. Pek çok dinde mağaraya kutsallık atfedilmiş, İslâm dininde de özel bir yere sahip olmuştur.”

Evet, Kur’an’da mağaranın özellikle öne çıkarıldığı bir sure de vardır: Kehf…

Zamanlarının şartlarında Rabb’e bağlı, iyi bir insan olmanın çok zor olması sebebiyle sığınacak tek yer olarak bir mağarayı gören Kehf Ashabı’nın halinin anlatıldığı Kehf yani mağara suresi…

Kehf suresini kendince anlamaya çalışan meşhur psikanalist Jung’a göre mağara, yeniden doğuşun gerçekleştiği yer, insanın kuluçkaya yatıp yenilenmek üzere kapatıldığı gizli bir oyuktur.

Yine Jung’a göre Ashab-ı Kehf kıssasının anlamı şudur: Birey kendi içinde taşıdığı mağaraya ya da bilincin dışındaki karanlığa girerse, kendini önce bilinç-dışı bir dönüşüm sürecinin içinde bulur. Bilinçdışına girmesi, bilinci ile bilinç-dışının içerikleri arasında bir bağ kurmasını sağlar. Bunun sonucunda, kişiliğinde olumlu ya da olumsuz anlamda kökten bir değişim olabilir.

Kendisine sığınılan sadece mağara mıdır?

Kur’an’daki mağara atıfları yalnızca bununla da sınırlı değildir. Hz. Peygamber’in Hz. Ebubekir ile hicret sırasında saklanıp korunduğu ve aslında kendisine sığınılanın ‘O’ olduğunun nefis bir şekilde anlatıldığı bir örnek mevcuttur.

Mağaranın kendine sığınılıp dönüştürme özelliği, ana rahmine de benzetilmiştir. Zaten bu bağlantıya da atfen olsa gerek, “Kehfe” kelimesi kadın ismi olarak kullanılmıştır.

Tüm bunları düşününce diyorum ki aslında insanın, dış dünyanın dağdağasından sıyrılıp kendini dinlediği, dinlendirdiği ve toparlayabildiği her yer bir mağara, her yer bir Hira’dır.

Bu yüzden, hayat ve insanlar yorucu olduğunda yüzünüzde tebessümle girdiğiniz eviniz bir Hira’dır; penceresinden dışarıdaki ağaçların salınımlarını, gökyüzünün maviliğini seyredebildiğiniz çalışma odanız bir Hira’dır; evin dışarı açılan kısmı olarak şehrin heybetli dağına bakıp hayallere dalabildiğiniz birkaç metrekarelik balkonunuz bir Hira’dır; Türkiye’nin dört bir tarafından gelen bambaşka insanların kaldığı curcunalı bir yurt ortamında sınav vakti dışında pek de uğrak bir yer olmayan etüt odasında kitaplarla çevirdiğiniz masanız bir Hira’dır; ve yeri gelir, kelimeler olmaksızın dahi yüreğinden yüreğinize yol uzanan dostun muhabbeti bir Hira’dır –nitekim bundan olsa gerek, sıla-i rahim denmiştir eş-dost ziyaretine.

O halde ne mutlu Hira’larının farkında olanlara!

  25.07.2017

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut