Koruyucu hekimlik ve manevi hastalıklar

Veysel Türk

Namazda yakalayamadığın manevi huzuru, namazı terk etmekle bulacak değilsin. Sen manen hastasın. Hasta ilaç kullanmalıdır, kullanmamakla iyileşecek değilsin.


NAMAZ KILMAKLA ilgili problemlerim oluyor. En yüce ibadet olan namaz bazen bana çok zor geliyor. Beş dakika sürecek bir ibadet gözüme beş saat gibi görünüyor.

Al işte, yine birazdan ezan okunacak, abdest alacak müsait bir yer yok, üstelik yakınlarda mescid de görünmüyor. Nefsim zaten tembel, bahane arıyor.

Sonra mı kılsam acaba? Çorabımın ucu da delinmiş. Cemaate ayıp olmaz mı? Çorapsız kıl. Ama ayağım üşür. Ayakkabılarımı daha yeni aldım, gıcır gıcırlar, ya çalınırsa! Ayakkabını görebileceğin bir yere koy. O zaman da aklım namazda değil, ayakkabıda olacak. Böylece git gide namaz kılmak meşakkati gözümde dağ gibi büyüyor.

Gerçi rahat zamanlarımda namaz kılmakta zorlanmıyorum, ancak öyle zamanlar oluyor ki, mesela, çok sıkışık bir zamanda veya müsaadesiz bir mekanda abdest almak iyice zorlaşıyor. Mesela çorabı çıkarmak zor oluyor, hele ayağımı yıkadıktan sonra ıslak çoraplarımı tekrar giymek bir felakete dönüşüyor. Tek ayak üstünde çorabı giymek için gösterdiğim çabayı bir görseniz, sendeleyerek eğiliyorum, bir ayağımı karnıma çekiyorum, göbeğim müsaade etmiyor, yere basan ayağım yalpalıyor, sanki buz pistinde gibiyim, ha düştüm ha düşeceğim nerdeyse!

Neyse, önünde sonunda nefsimi ikna edip namaza duruyorum. Fakat nefsim yine boş durmuyor. İsterse en uygun bir zamanım olsun, hemen en kısa sureleri oku ve bitir şu namazı diyor. Halbuki uzun surelerden bilmiyor değilim. Kısa sureleri de okusam, bu defa çabuk çabuk oku diyor. Sanki namazı bitirince çok önemli bir toplantıya yetişecekmişim gibi, bana acele ettiriyor. Namazı alelacele kılıyorum, eee noldu şimdi? Hiçbir önemli işim yok, oturuyorum. Otur işte, rahatına bak.

Nefsime dedim, ne oluyor sana? Derdin ne senin? Hele bir deyiver.

Nefsim dedi ki: "Beni yanlış anlıyorsun. Ben namaz kılmaya karşı değilim. Kılmayı istiyorum ama zor geliyor işte. Üstelik kılarken manevi bir huzur duymuyorum. Demek ki Allah'ın huzuruna çıkacak kadar temiz kalpli değilim. El alem görsün diye de namaz kılıp riyakarlık yapamam. Hiç olmazsa bu konuda dürüst olayım.

Açıkçası kendimi namaz gibi yüce bir ibadete hazır hissetmiyorum. Galiba buna layık değilim. Üstelik namaz kıldıkça günaha meylim de azalmıyor. Hani namaz kötülüklerden alıkoyardı? Beni alıkoymuyor işte. Namaz kılan adam günahlardan uzak durmalı. Hem namaz kılıp hem günah işlemek doğru mu sence? İşte bu yüzden namazla ilgili sorunlarım var"

Nefsimin bu itirazlarını ve hezeyanlarını uzun bir süre düşündüm, sonra karşısına çıktım ve dedim ki:

Ulan nefis! Sen bu dersleri hep şeytandan alıyorsun, biliyorum. Senin fikir baban lanet olası o şeytan. Ama yine de seni susturmam lazım. Öyleyse beni can kulağıyla dinle!

Ey akılsız nefsim!

Namazda yakalayamadığın manevi huzuru, namazı terk etmekle bulacak değilsin. Sen manen hastasın. Hasta ilaç kullanmalıdır, kullanmamakla iyileşecek değilsin. Gerçi ilaç acı olabilir, ama tedavi eder; acıdır diye ilacı kullanmaktan vazgeçmediğin gibi, sakın namazdan da vazgeçme. Namaz bir ilaçtır. Sen ağzının tadı bozuldu diye yemek yemekten vazgeçiyor musun? Zor gelse dahi günde beş öğün o ilaçtan kullanmalısın.

Namazın seni kötülüklerden alıkoymaması meselesine gelince.

Ey kör nefsim!

Bunu iyi bil, hastalar sadece ilaçla tedavi edilmezler. Koruyucu hekimlik denilen bir uygulama vardır ki, prensibi hastalık olmadan önce hastalıkla mücadele etmektir. Şu da var ki, koruyucu hekimlik uygulamaları kişi hasta olunca da yine aynen geçerlidir. Yoksa tek başına ilaç tedavisi yeterli olmaz. İlacın etkisini destekleyici yöntemler ilaçla birlikte kullanılmazsa ilaç gereken etkiyi göstermez. Mesela, öyle hastalıklar var ki, doktor hastaya kesinlikle dinlenmesini salık verir. Hasta eğer ilaçları kullanır ancak dinlenmezse iyileşemez. Bazen de doktor o hastaya perhiz verir. Yemesini içmesini sınırlar. Yağlıdan, tuzludan, ekşiden uzak durmasını ister. Şunu ye, bunu yeme der.

Özet olarak koruyucu hekimliğin üç aşaması vardır.

1- Hijyen

2- Perhiz

3- Karantina

Yine çok kısa olarak bunları sana izah edeyim. Hijyen, yani temizlik, hastalıklara davetiye çıkaran mikroplarla mücadele etmek için çok önemli bir uygulamadır.

İkinci olarak perhiz, hem mideyi rahatlatan hem de hassas dönemdeki bünyeyi korumak adına ağır yemeklerden uzak durmayı ifade eder.

Karantina ise bizdeki mevcut rahatsızlığın başkalarına sirayet etmesini önlemenin en etkili metodudur.

Şimdi bu maddeleri tek tek maneviyata uyarlayalım.

Ey ahmak nefsim dinle!

Hijyene dikkat etmelisin. Sadece namaz kılmakla manevi huzuru elde edemezsin. Abdest alarak maddi kirlerden temizlendiğin gibi, manevi bir abdest alarak manevi kirlerden dahi temizlenmelisin. Yalandan, hasetten, riyadan, gıybetten uzak durmalısın. Gözünü, kulağını, elini, dilini, belini sakınmalısın.

Perhiz yaparak bünyendeki yükü hafiflettiğin gibi, manevi perhiz yaparak da maneviyatını güçlendirmelisin. Yani sadece haramlardan uzak durmakla yetinmemelisin. Mekruhlardan dahi uzaklaşmalısın. Perhiz budur. Hatta bazen mübahlardan dahi kaçınmalısın ki, asıl perhiz budur, takva budur.

Her bir günahta küfre giden bir yol var, dikkat etmelisin. Edeb dindir. Edeb sadece haramlardan uzak durmakla değil, mekruhlardan uzak durmakla elde edilir. Sınırlarını korumak için sadece haram dairelerini gözetirsen, yine sınırda gezinmiş olursun ve hala tehlikedesin demektir. Fakat mekruhat dairesini de gözetirsen selamete erersin. Bütün bunlar ise sünnete sımsıkı yapışmakla elde edilir, bilesin.

Karantinaya alınmış hastalara gelince, onlara yakın olmak nasıl hastalığın bulaşmasına sebebiyet veriyorsa, kötü ahlaklı arkadaşlardan da kendini karantinaya almalı, muhafaza etmelisin. Onlardan uzaklaşmalısın. Hal sirayet eder, etkilenirsin. İyi bir söz nasıl sende güzel duyguları harekete geçiriyorsa, kötü sözler dahi menfi tesirler meydana getirir. Elden geldiğince içinde bulunduğun duruma dikkat etmelisin.

Ey nefsim! Yaptığın veya yapacağın bu manevi koruyucu hekimlik vasıtasıyla inşallah namazın da kemaline erecektir bir gün, sabret.

Namaz yeri gelince ilaçtır, vazgeçme; huzuru elde ettiğin zaman ise, vitamindir, devam et.

Nefsim bütün bunları dinledi, ve şimdilik sustu. Elhamdülillah.

  21.08.2017

© 2021 karakalem.net, Veysel Türk



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut