ÇOCUKLARI KİTAPLARDAN DA UZAK TUTUN!

Öznur Çolakoğlu Cam

SON GÜNLERDE çocuk kitaplarında tuhaf, korkunç ve akıl almaz metinlere rastlamak hiçte zor değil. Yaklaşık 9 yıl önce tam da bu konu hakkında yazımızın başlığıyla müsemma bir yazı kaleme almıştım. Çünkü o zamanlarda çocuk kitaplarında acayip metinlere ve görsellere rastlamak mümkündü. Yaklaşık 9 yıl öncede benzer korkunçlukta kitaplar vardı. Yaşadıklarımı okuyunca hak vereceksiniz.

Okulların kapanmasına sadece bir kaç hafta kala, Haziran aynın en sıcak günlerinden biri. Hem şehirden uzaklaşmak, hem de güzel bir hafta sonu geçirmek üzere ablam, yeğenim, eşim ve ben ailemin yanına, bir sayfiye bölgesine kaçıyoruz birkaç günlüğüne.

vakit güneşin en tepede olduğu ve yer yüzüne ışınlarını dik açılarla gönderdiği vakit. Yaz günlerinin bayıltan sıcaklarından müzdarip herkes evin bir odasını mesken edinmiş kendine. Babam bizim ufaklığı öğle uykusuna yatırmış ve uyumaya ikna etmiş, kendi de uyumuş onunla birlikte, annem balkonda el işi ile hemhal bende sessizce evi kolaçan ediyorum. Başka bir oda da ablamı kitap okurken buluyorum. İki sohbet etmek üzere en müsait olarak onu gözüme kestiriyorum.

"Oo entel insan bu sıcakta kitapta okurmuş.." diyerek lafa giriyorum.

"NE o elinde okuduğun?" derken ablamın yüzündeki gergin yüz hatları neşemi kaçırmakla kalmıyor, sonradan herkesin inanmakta güçlük çekeceği dehşet bir gerçekle yüz yüze getiriyor bizi. Ablam elindeki çocuk kitabını gösteriyor, hayli gergin ve üzgün ve ekliyor..

"Bu elimdeki kitabı, yeğenine öğretmeni sınıf kitaplığından okuması için vermiş. Okuduklarım karşısında dehşete düştüm. Bir bak istersen."

Kitabı alıp inceliyorum. Kapağında Dünya Çocuk Klasikleri "Anka Kuşu" yazıyor. Alttaki kutucukta özel indirimle satıldığı fiyatının 3 liradan 1,5 liraya indiği belirtiliyor. Yayınevi olarak "Kitapark" diye bir yayınevi görünüyor. Sonra ablamın okumam için ısrar ettiği sayfayı açıp başlıyorum okumaya. Noktası virgülüne kitabın 39.sayfasında aynen şu ifadeler yer alıyor.

"-Kızımın cesedini alın. ona istediğini yapmakta serbestsiniz, dedi. ama onu diriltirseniz, dileyin benden ne dilerseniz.

Prensesin cesedini kapalı bir odaya götürdüler. iyilik perisi orada bir kazan su kaynattı. Ölünün bütün organlarını parça parça kesti. Kazanın içinde kaynamaya bıraktı. Etler kemiklerinden ayrılınca iskeleti oluşturan kemiler ortaya çıktı. İyilik perisi onları alıp masanın üstüne dizdi. bir süre uğraşarak hepsini yerli yerine koydu. bir iskelet oluşturdu. Sonra elini kemiklerin üzerine koyarak Şen Kardeş'in anlayamadığı bir dilde birkaç sözcük mırıldandı.

Bu sözleri üç kez yineledi. Üçüncüsünde iskelet kımıldadı. Kız canlı olarak ayağa kalktı.

Kral kızını eskisinden daha sağlıklı olarak karşısında görünce çok sevindi. onu kucakladı. Sevinç gözyaşları döktü....." hikaye devam ediyor.

Dehşete düşmüş bir halde, şaşkınlıkla ablama bakıyorum.

"Öğretmenimiz bu sene ekstra masraf olmasın, her veli iki üç kitap göndersin ve sınıf kitaplığımızı öyle oluşturalım demişti. Bu kitabı kim gönderdi bilemiyorum ama şu ana kadar bir çok çocuğun elinden geçtiği kesin." diye ekliyor üzgün bir ifadeyle..

Böyle duyarlı bir veli olup, çocuğunun kitaplarını okuma gayreti içinde olduğu için ablamı takdir ediyor, diğer taraftan böyle bir vahşeti sanki iyilikmiş gibi anlatan bir kitabın nasıl olupta sınıf kitaplığına kadar girdiğini anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. Sonradan bu hadiseyi ve kitabın içinde yazanları kiminle paylaşıp görüş istesem, herkes kanının donduğunu belirterek, şaşkınlık ve hayret içinde bakıyor kitaba.

Kitabı okumakla mükellef 3.sınıf öğrencisi yeğenime kitabını incelediğimi ve kendisine uygun bulmadığımı, öğretmeni sorarsa benimde bir eğitimci olduğumu ve kitap hakkında kendisiyle sonra özel olarak görüşeceğimi belirterek, kitabı alıkoyuyorum.

Tek avuntum yeğenimin o sayfalara henüz gelmeden kitabı alabilmiş olmamız. Hafta sonu tatilinden sonra oturup kitabı daha detaylı inceleme fırsatı buluyorum. Söz konusu kitabın hiçte iyi niyetle hazırlanmadığı her satırından belli oluyor. Zira ince ince satanizm öğeleri işlenen kitaba kılıf olarak Anka Kuşu hikayesi ilk hikaye olarak kitabın başına konmuş lakin, o hikaye içerisinde de inanılmaz argo bir dil hakim. Ayrıca dürüst ve iyi olan kahramanın adı tüm hikaye boyunca "Aptal Ahmet" olarak geçiyor.

Kitabın içerisindeki ikinci hikayenin adı "Yuvarlak Taş" bu hikayenin sonunda da saraya zarar verilen kedilerden bahsediliyor. Üçüncü hikayenin adı "Küçük Tavşan Kurt Avında" bu hikayenin sonu ise, "nasıl yapılacağını bilirseniz, hain kurdu öldürmenin bile zor bir iş olmadığını anlarsınız" cümlesiyle sona eriyor. Dördüncü ve son hikaye az evvel anlattığım dehşet sahnelerini ve daha nicelerini içeren kitabın içindeki en uzun hikaye. Hikayenin adı "Şen Kardeş". Az evvel anlattığım kazanda ceset kaynatma işi hikayenin bir yerinde daha aynen geçiyor. Hikayenin kahramanı, Şen kardeş cehenneme gitmek istiyor, şeytanlarla arkadaş olmak istiyor ve daha buna benzer bir sürü kavram karma karışık bir halde hikayenin çeşitli yerlerine ustalıkla serpilmiş.

Son olarak kitabın görsel öğeleri hakkında da söyleyeceklerim var. Kitabın kapağında bir Anka Kuşu resmedilmiş ki, gözlerinden nefret fışkıran bir kuş. Kitabın kapağında mor renk hakim. Her sayfanın dört köşesine küçük görsel öğeler yerleştirilmiş. Ara ara bazı sayfalarda da tam boy görsel öğeler kullanılmış. Tüm görsellerin hepsinde vahşet ve dehşet hakim. Korkak, ürkek, telaşlı, bir şeylerden kaçan ve paniklemiş yüzler hakim.

Mesela Anka Kuşu hikayesinde sayfa 10'da Aptal Ahmet ve Prenses ormanda karşılıklı dururken resmedilmişler. insan suretlerinin hepsinde kulaklar yukarı doğru çekik. Gözler iki kenara doğru çekik ve içlerinde göz bebeği yok. Figürlerinin hepsinin benizleri soluk, mutsuz ve ürkek!

Bunca detaylı incelemeden sonra hemen kitabın kapağında yer alan sözde yayın evine ait iletişim numaralarını aradım. Ne sabit numaralar nede cep numarası yanıt vermedi. Hatta kapakta yazan numaralar gerçekte olmayan numaralardı. Bu olayın üzerinden bir kaç zaman sonra aynı yayın evine ait kitapları bu seferde bir marketin kitap reyonunda kampanyalı kitaplar sepetinin içinde gördüm. Ömer Seyfettin'in hikayeleri basılmış aynı yayın evi tarafından. İçlerini şöyle kabaca inceledim. Yine enteresan vahşet sahneleri ve görsel öğeler hakimdi kitaplara. Firma yetkilisi ile görüşüp gerekli uyarıları yaptım.

Daha da ne yapabilirim diye düşünüp, böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim. bu zamanda velilerin ve öğretmenlerin çok uyanık ve teyakkuzda olması gerekiyor. Zira en güvendiğiniz kurumdan dahi hiç aklınıza gelmeyen tehlikeler kolaylıkla çocuğunuzun eline ulaşabiliyor. Üstelik çocuklara televizyon seyretmek yerine kitap okumalarını öğütlerken kitapların içinde böylesi vahşet sahnelerine tanık olmak insanı korkutmuyor değil. O yüzden herkesin bildiği, "Çocukları televizyondan ve televizyonun zararlı etkilerinden uzak tutmak gerek!" söylemini ben bir de bu tarz kitaplar için söylemek istiyorum..

Çocukları bu tarz yazarını, yayınevini vs. bilmediğiniz kitap ve eserlerden de uzak tutun.

Öznur Çolakoğlu Cam

İg; @okuryazaranne

  12.11.2017

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut