Nemrud’u Şaşırtan

Oktay Gökkoca

“Sakın ‘Ben tam bir kudret sahibiyim, emrederim, itaat ederler’ deme. Şayet elindeki kudret sana bir büyüklük ve tahakküm hissi verirse üstündeki melekûtun büyüklüğüne şöyle bir bak ve kâinatı sevk ve idare eden o muazzam ve muhteşem ilâhi kudreti ve senin kendi nefsine bile güç yetiremeyeceğin şeylerde Allah’ın nasıl bir mutlak kudret sahibi olduğunu düşün. Bu, senin o yükseklerde gezen bakışlarını yere indirecektir.” (Hz. Ali (r.a))



YILDIZLARI BEN de parlatırım, koca koca gezegenleri o muazzam boşlukta direksiz ben de gezdiririm, Zühâl’i kendi yörüngesinden alır Müşterî’nin yörüngesine yerleştiririm diye iddia eden, buna benzer iddialarla gizli ya da aşikâr ilâhlık dâvâ eden birini duydunuz mu hiç? Muhtemelen duymadınız. Ben de duymadım.

Peki nefis nerede rol çalmaya çalışıyor Rabb’inden. Nerede sokuyor karanlığa başını? Hangi kuyuda boğuluyor? Hangi vehim ona Nemrud gibi İbrahim’in (a.s) Rabb’ine meydan okuma cür’etini veriyor?

Hz. İbrahim aleyhisselâm “Benim Rabbim diriltir ve öldürür” dediğinde Nemrud “Ben de diriltir ve öldürürüm” demiş, hayat ve ölüm üzerinde hak iddia etmişti.

Rivâyete göre Nemrud, huzuruna getirttiği iki kişiden birinin boynunu vurdurup diğerini affetmek suretiyle iddiasını ispatlamak istemiş, bunun üzerine Hz. İbrahim aleyhisselâm,“Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” diyerek Nemrud’un iddiasını boşa düşürmüştü.

Boşa düşürmüştü, zîrâ Hz. İbrahim’in bu iddiayı ispat dâveti karşısında âyetin belirttiği üzere Nemrud şaşırıp kalmıştı.

Çünkü Hz. İbrahim bu dâvetle ona, ancak güneşi doğudan getirebilen birinin insanın hayatı ve ölümü üzerinde hak iddia edebileceğini söylüyordu. Madem zaten doğudan getiriliyordu güneş, kudretini ispat için onun da batıdan getirmesi beklenirdi.

Parça bütünden ayrılamazdı çünkü. Parçada hak iddia eden bütünün de sahibi, kural koyucusu olmalıydı.

Pirenin midesini tanzim eden, ancak manzûme-i şemsiyeyi tanzim eden olabilirdi. Sivrisineğin gözünü yaratan ancak güneşi yaratan olabilirdi. Çünkü “Bir zerreyi icad etmek için, bütün kâinatı îcad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahî lâzımdı.”

Öyleyse ancak parçanın ait olduğu bütündeki tanzimi yapabilmekle/değiştirebilmekle parçada sahiplik iddiasında bulanabilirdi Nemrud. Ya güneşi batıdan getirecek ya da şaşırıp kalacaktı. Onun şaşırıp kalmaya gücü yetti. Çünkü bu işten mutlak âciz olduğunu o da biliyordu. Nefsi böyle bir iddiaya cür’et edemedi.

Nefislerimiz de birer nemrud potansiyeli taşıyor. Güç yetirmekte âciz olduğumuzu teslim ettiğimiz şeylere dair değil zaten nefislerimizin iddiası. Güneşin dönüşünde hak dâvâ etmiyorlar meselâ. Güç yetirebildiklerini vehmettikleriyle, ellerinin tutabildikleriyle, “benim” diye bildikleriyle ve “benim” diyebildikleriyle nefislerimizin imtihanı.

Nefislerimizin böyle gizli/aşikâr nemrudâne iddiaları karşısında onu şaşırtıp haddini bildirmek için İbrâhimî sorulara muhatap etmek gerekiyor.

Ey büyüklük dâvâ eden nefsim, sen güneşi batıdan getirebilir misin?..

  23.02.2016

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut