Parça ve Bütüne Dair Kısa Notlar

Oktay Gökkoca

PARÇA ve bütün aynasında adâlet

Adâletin tecellisi, parçaya bakarken bütünü gözden kaçırmamaya bağlıdır. Zerre hayrın da zerre şerrin de karşılıksız kalmayacağını beyân ederek parçanın hiç de önemsiz olmadığını söyleyen Kur'ân, son tahlilde adâleti bütün üzerinden değerlendirir.

Allah’ın adâleti, kullarına, hasenâtlarının seyyiatlarından keyfiyet olarak fazla olup olmaması üzerinden tecellî eder.

Yani toplamda kıymetçe/değerce hasenâtları seyyiatlarından fazla olanlar Allah'ın izniyle kurtulmuşlardandır. İyiliği kötülüğünden, hayrı şerrinden bir fazla olanlar necat ehlidir.

Parça ve bütün aynasında basîret ve ferâset

'Bir şey tamamıyla elde edilemediği takdirde o şeyi tamamıyla terketmek caiz değildir' diyor Bediüzzaman. Elde edilememiş parçalarını bahane edip o şeyin bütününü terketmek anlamına gelen tercihler, bize ne kazandırır, ne kaybettirir?

Odaklandığımız parçalar ister müsbet ister menfî olsun, onlara, ait oldukları 'bütünü gözden kaçıracak kadar odaklanmak', bütünün keyfiyetinden terettüb eden müsbet neticeleri elden kaçırmamıza veya yine bütünün niteliğine bağlı olan menfî neticelere muhatap olmamıza neden olabilir.

Bu bakış, ‘kusursuz ve her ciheti hayırlı şeylerin, meşreblerin, mesleklerin az bulunduğu’ bir dünyada ya hep ya hiç mantığını reddetmektedir. Ama bununla birlikte, asla, eğer tashih, tamir ve ıslah edilmezse zamanla bütüne sirâyet etmesi muhtemel ve hatta mukadder olan parçalardaki kusurları dikkate almamaya, duymazlıktan görmezlikten gelmeye çağıran bir düstur değildir.

Ferâset ve basîret, bu kâr/zarar hesabını doğru yapabilmektir.

Parça ve bütün aynasında tevhid

Tevhid’in biri parçaya diğeri bütüne bakan iki boyutu var. Parçaya bakan boyutu ehadiyet, bütüne bakan boyutu vâhidiyet. İkisi de tevhid hakikatinin olmazsa olmazı.

Bütüne bakıp vâhidiyetin tecellisini gören, aynı zamanda parçadaki ehadiyeti görmezse, kâinatın inkârına kadar gidebilecek bir kapı açılır. Bu kapıdan girilince parçadaki esma tecellileri gizlenmeye, görülmemeye başlar. Manzume-i Şemsiye’ye bakıp ondaki âzameti gören, pirenin midesindeki tanzimi göremez olur. Böylece esmâ’ya hakkı tam verilmez.

Parçaya bakıp ehadiyetin tecellisini gören, aynı zamanda bütündeki vâhidiyeti görmezse parçayı ilâhlaştırmaya kadar gidebilecek bir kapı açılır. Bu kapıdan girilince mâhlukatın Hâlık’la münâsebeti kesilir. Kâinat, birbirinden bağımsız ve hatta birbirine düşman vaziyetteki parçalardan ibâret olarak görülür. Sivrisineğin gözündeki san’atı gören, güneşin yaratılışındaki azâmeti göremez. Esmâ eşyaya verilir.

  06.06.2015

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut