Her şeyden evvel lazım olan (2)

Harun Pirim

“İşte ben, hem benim, hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı yoktur ki, Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.”, Bkz. Hud:56



SINANMANIN EN kuvvetlisi, doğru ile yanlışın arasındaki sınırların şeffaflaştığı, iyi ile kötünün ayırt edilebilmesinin zorlaştığı, hak görünümlü batılların sahiplenildiği zamanlarda ortaya çıkıyor. O zaman en büyük hidayet/nimet, "hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, batılı batıl göstermektir"[1]. Kehf ve Hud surelerini hususan Cuma günü okuma vurgusu yapan rivayetler, manidardır ki kıyametin kainatın Cumasında kopacağı rivayetiyle bütünleşir. Kıyametimize, ahir zamanımıza yaklaştığımızı hissettiren kargaşalar içerisinde Kehf ve Hud surelerinin hidayetine muhtacız.

İstikamete emreden Hud suresinin ikliminde dolaşırken insan istikametten şaşmamak için sunulan yol levhalarıyla karşılaşıyor. Bu levhaları bir nebze anlamaya hazırlık olabilmesi için Fususu'l Hikem'e bakalım. İbn Arabi(ks), Fususu'l-Hikeminin Hudiyye fassında, "ahadiyya" hikmetinden bahseder ve bu yazının girişindeki ayeti referans verir. Hud(as)'ın, Allah'ın her bir isminin terbiye ediciliğini(rububiyetini) görüp, tek bir rububiyet müşahede ettiğinden bahseder: "...Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." Hud(as)'ın hikmetinin "rububiyet ahadiyyat"ına dayandığı ifade edilmektedir. Rububiyet fiilerde görünmektedir. Dolayısıyla fiillerin birliği(ahadiyyatı) söz konusudur.

Ehadiyet(ahadiyat) bireye bakar, fiile iner, özele yolculuktur, doğruluk resminin tuvalidir. Her bir mahluka özel muamele yapmayı gerektirir ehadiyet. Keyfiyetin kemiyete her zaman ve zemin içinde öncelenmesidir. Küçük de büyüktür, az da çoktur, tane de yığındır, tekil de çoğuldur, birey de toplumdur, parça da bütündür, damla da denizdir, hücre de bedendir.

Rabb'in doğruluk üzerinde tecellilerinin bulunması (Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir) anahtarımızdır. Fıtrat bu anlamda tamamen terbiye edilmektedir ve doğruluk üzerinedir. Doğrulukla güzellik burada birleşir ki "esma" "hüsna"dır. Allah'ın isimleri güzeldir, güzelleştirir; doğruluk üzeredir, doğrultur. "Hilkatte israf ve abes yoktur. Ve hikmet-i ezeliye, kısa ve müstakim yolu terketmez. Uzun ve müteassif(doğru yoldan sapan) yolu ihtiyar etmez."[2] Bediüzzaman'ın "fıtratın şehadeti sadıkadır"[3] ifadesi de bu minvalde anlaşılabilir. "Fıtratta yalan yoktur, ne dediyse doğrudur."

Işıkla karanlık bir arada bulunamadığı gibi, ışıklı bir cevher olan doğruluk da yalan karanlığını yok eder; o karanlıkta ortaya çıkan sapkınlıkları düzeltir: "Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali." Hal dilinin, dile kıyasla daha tesirli olmasının sebebi de doğruluktur. Hal dili doğru söyler. Dualar içinde istidat dili, ızdırap hal dili ile yapılan duaların makbuliyeti de doğruluktan kaynaklanır. Bu anlamda lisan-ı hal sıdktır: "Evet, fıtratın şehadeti reddedilmez. Delâlet-i hal ise, hususan çok cihetlerle gelse, şüphe getirmez."[4] O zaman dürüstlüğümüz/doğruluğumuz nispetinde fıtratımızı yaşayabiliriz, ehadiyete ayna olabiliriz. Hud suresini de bize bir ehadiyet talimi olarak görebiliriz...


[1] Said Nursi, İşarat'ül İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri

[2] Said Nursi, Muhakemat

[3] Said Nursi, Lemaat

[4] Said Nursi, Sözler, 33. Söz, 13. Pencere

  02.07.2019

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut