Kitabım Hayattır

Harun Pirim

HAYAT BİR arayıştır. Sürekli pedal çevirmektir. Olgun insanlar, zaman döngülerinde boşluk ya da dinlenmeye salık verecek zorlama uğraşlar yerine kabiliyetlerini keşfetme, keşfettikçe marifet yolunda mesafe kat etme uğrunda şevkle aralıksız pedal çevirirler. Sonunda anlarlar ki Abraham Lincoln ifadesiyle hesaplanması gereken hayatın içindeki yıllar değil, yılların içindeki hayattır. Cahit Sıtkı’nın taşın sert olduğunu geç fark etmesi itirafı, Tolstoy’un bir şey kendisini yok etmek için var olamaz deyip hayatın bir anlamı olması gerektiğini itiraf edişi gibi hayatın sürekliliği anın kıymetini, olağanların biricikliğini fark etmeyi gerektirir.

Hayat kıymetlidir; kıymeti içindeki tecrübelerle daha da artar. İnsan da hayatın tam merkezinde olayların perdesinde yansıyan esma tecellilerine ayna olabildiği nispette kemalinde yol alır. Bu yüzden hayat tecrübeleri bizim için adeta mürşid-i kamildir. Tecrübe edilmemiş teorik bilgiler, yanlış idraklere ve hatalı pratiklere götürebilirken, mücerreb bilgiler bireyin içselleştirebileceği, hayatına yansıtabileceği, hayatını olumlu anlamda dönüştürebilecek kıvamdadır. Peygamberin(asm) sohbetindeki iksiri yürüyen Kur’an oluşuyla

ilişkilendirebiliriz. Risale-i Nur müellifinin sanıyorum beni en çok etkileyen yönlerinden birisi budur. Hayatı yaşamıştır, arayış insanıdır[1], hayatın dışında kalan bir tefsir yazmak yerine hayati bir tefsir telif etmiştir ki arayan her insan için hayatın içinde yaşarken kendi Kur’an’ını tefsir edebilme yolunu gösterebilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Rus esareti sonrasında İstanbul’a dönüp Dar’ul Hikmet’de vazifeli iken telif ettiği Lemeat risalesinin girişindeki kısa ifade benim için uzun süredir düşündürücü:

‘Şu eserimde üstadım Kur'ân'dır, kitabım hayattır, muhatabım yine benim.’

Bu cümle benim için başlı başına bir risale. Hayatı kendine Kur’an eşliğinde okuyabilmeyi ifade ediyor ilkin. Yaygın olan, Kur’an’ı kendi dışına hayatının eklektik yorumlarıyla okumaktan çok farklı olarak. Lemeat satırları hayat kitabının kainat okumaları faslıyla başlar; Bediüzzaman’ın üstadı Kur’an, kainat okumalarını muazzam bir tevhid tersine dönüştürmüştür. Kainat, parçacığından bütününe ‘la ilahe illallah’ı zikreder lisan-ı haliyle. İhlas suresi üstadı, anlam katmanlarıyla kainatta şirke yer olmadığını fısıldayarak güneşin kendisini de göstermesi gibi tevhide delil olur.

Lemeat’in devamındaki başlıklar bize Bediüzzaman’ın Kur’an üstadlığında hayat okumalarına dair ipuçları verir. Felsefi içeriklerde bulunan sebeplere tesir verme, tabiatçılık, kendi kendine olma gibi düşünceleri okur. Üstadı Kur’an sebeplerin zahiri oluşu, yaratılıştaki birlik, parça bütün mülkiyetindeki teklik, küçük büyük irtibatı, her şeyi yapamayanın bir şeyi de yapamayacağı hakikatlerini bildirir. Postmodern epistomolojilerle gelen göreceliliklere ve bulanıklıklara karşılık, peygamberliğin olması gerekliliğinden, hristyanlığın değişiminden, bakış açısı problemlerinden, Kur’an’nın vekil gerektirmeksizin berraklığından bahseder. İlim, din, hayat birlikteliğini akıl-kalp bütünlüğü, dimağdaki mertebeler ontolojileriyle irdeler. Sosyal karmaşaların kaynağı olarak faiz ekonomisini ve zekatın yaygınlaşmamasını gösterir. Medeniyet eleştirisinde gücün hakka hizmetkar olması gerektiğini söyler. İnsanlığın sosyal sınıflandırılmalarında, insanın köle olamayacağı gibi modern paralı köle olmayı da istemeyeceğini belirtir. İslam tarihi okumalarında mutezile ve cebriye diyalektiğindeki hakikat paylarını analiz eder, buluşturur. Bireysel gayreti ön plana çıkarır, çözüm arayışına kamçılar, çözümsüzlüğe ceza kestirmeyerek ümidi canlı tutar. Hayatın içinde hayat için dürüstlüğü, güzel düşünmeyi, hüsn-ü zannı yalanın, ümitsizliğin, su-i zannın karşısına çıkarır. Kur’an medeniyeti ile ruhu Roma ve Yunan dehası olan güncel medeniyeti tutundukları kökleri ve ortaya çıkardıkları neticeleri ile kıyaslar. Bireyin hakkını gözetemeyen siyaseti Allah’a sığınılması gereken bir konuma koyar. Çeşitlilikteki rahmeti, güzellikleri, zıtların birlikteliğindeki hikmeti okur. İsraf ve hazcılığın yıpratıcılığını gösterir. Niyet ve nazarın dönüştürücülüğünü anlatır. Ve dahasını…Hayatı okuyabilmek, hayatı Kur’an üstadlığında kendine okuyabilmek! Lemeat yazabilmek!


[1] 24. Mektup’da masnuatın gayelerini anlamaya çalışırken gösterdiği çaba ve daha ileri sorgulamalar, ayrıca Mesnevi-i Nuriye, Zeylü’l Habbe’nin girişinde eserleriyle büyük bir şeyin etrafını kazdığını lakin keşfedebildiğinden emin olmadığını, veya sonra ortaya çıkabileceğini ifade etmesi, keşfine yol açıp gösteriyor oluşunu belirtmesi arayış örnekleridir.

  30.04.2019

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut