Tesanüd

Harun Pirim

‘ELBETTE, DÖRT fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.’[1]

İhlas risalesinde geçen yukarıdaki cümle, tesanüd ve hakiki ittihada muhtaç ve mecbur olduğumuzu ifade ediyor. Tesanüd ve hakiki ittihadın yolu ihlası kazanmaktan geçiyor. İhlasın özününde ise sıdk, doğruluk ve dürüstlük var. Tersten okuyacak olur isek, her an ve koşulda doğru ve dürüst olamadıkça, davranamadıkça ihlas sırrına erilemiyor; ihlas sırrı olmayınca bir dayanışma söz konusu olmadığı gibi hakiki bir birliktelik de gerçekleşemiyor. Kainat sarayındaki birlik ve düzene baktığımızda, karşılıklı yardımlaşma(teavün), dayanışma(tesanüd), kucaklaşma(teanuk) ve birbirine cevap vermeyi görüp akledebiliyoruz. Kepler(1571-1630), Harmonices Mundi(1619)(Dünya’nın uyumu) adlı eserinde, insanların müzik orkestrası gibi kurduğu uyumlu bir düzenin Yaratıcının gök cisimlerini düzenlemesinin taklidinden ibaret olduğunu ifade etmiş; müzik nota geçişleriyle, gezegenlerin yörüngesel hareketleri arasında ilişkiler kurmuştur[2]. Kainat ayetlerinin verdiği teavün ve tesanüd dersini Kur’an’dan da alıyoruz: ‘İyilik ve takva üzere yardımlaşın. Günah ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın.’[3]

Mahalle baskıları, görenek belaları, popüler kültür, sorgulanmamış kültler, niceliğin egemenliği, nefsin akli sorgulamalardan ziyade duygusal teslimiyetlere itmesi gibi sebeplerle görünüşte birbirine destek olan lakin hakikatte ‘iyilik ve takva üzere’ olamayan hatta ‘haddi aşmalar’ üzerine kurulu birlikteliklerin içindeyiz. Tuttuğu yalnız ama isabetli bir yol olsa da uyum gösterip destek olmak yerine, ‘bizden farklı dolayısıyla idare edilmeli’ samimiyetsizliği ile tesanüd ortaya çıkamıyor. Tuttuğu yanlış bir yol ise de koluna girip, şefkatle bedel ödeyerek sıkıntısını çekerek birinin yanlışından dönmesine yardımcı olmadıkça da tesanüd olamıyor. Kur’an hikmeti felsefe ile kıyaslandığında, dayanak noktası olarak kuvvete karşılık hakkı kabul eder. Gayesi ise menfaate karşılık, fazilet ve Allah rızasıdır. Faziletin neticesi tesanüddür.

Teavün ve tesanüdün, doğruluk, dürüstlükle, hakla, ihlasla ilişkisini düşündüğümde Asr Suresi gelir aklıma. ‘Hakkı ve sabrı tavsiye eden’ olabilmeye bağlarım tesanüdü. Hakkı ve sabrı tavsiye edebilmek de öncelikle hakkı tanıyabilmek cehdini taşımakla dolayısıyla kişi, olay ve fikirleri değerlendirebilme sabrıyla mümkün olabiliyor. Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin Fahreddin-i Razi hazretlerine yazdığı mektup, tam bir tesanüd örneğidir alemimde. Risale-i Nur’da da “Allah’ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır” alıntısıyla atfedilen mektup, besmele, hamdale ve salvalenin ardından dostane iltifat ve dua ile başlar:

‘Benim Allah yolundaki dostum Fahreddin Muhammed Râzî’ye de selâm olsun ve Allah onun himmetini yüceltsin!

Bundan sonra:

Senin için biz, kendinden başka ilah olmayan Allah’a övgüde bulunuruz (seni Allah’a medhederiz).

Allah Rasûlü(sav) buyurur:

“Biriniz kardeşini severse, bunu ona bildirsin: «Ben seni seviyorum.» desin!”

Zâten yüce Allah da:

“Birbirinize hakkı/gerçeği tavsiye ediniz” (el-Asr, 3) buyurmaktadır.

Ben, senin bazı telif eserlerine ve (bu eserlerde) yüce Allah’ın, seni tahayyül kudreti ve mükemmel düşünce bakımından desteklediğine vâkıf oldum.’[4]

Kardeşini sevdiğini bildirmekle, birbirine hakkı tavsiye etmeyi bir tutan bir girizgah. Kucaklayıcı ve destekleyici bir giriş. Belki de ‘birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız’ hadisini ‘birbirinize hakkı tavsiye etmedikçe kamil manada iman etmiş olmazsınız’ şeklinde anlayabiliriz.

------------------------------------------------------------

[1] Said Nursi, Lem’alar, 21. Lem’a

[2] https://en.wikipedia.org/wiki/Harmonices_Mundi#cite_note-Brackenridge-5

[3] Bkz. Maide:2

[4] http://www.edebifikir.com/hikmet/ibn-arabinin-fahreddin-raziye-gonderdigi-mektup.html

  08.04.2019

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut