Kapalı Kapıların Ardından(II)

Harun Pirim

GEÇEN YAZIMIZIN sonunda, yaratılış maksatlarının tahakkuk etmesi için kainat gibi her tuğlasında başka bir kainat yazılı muhteşem bir sanat ve ilim eserinin, ondaki bütün incelikleri görüp, anlayıp gösterecek bir rehberi olması gerektiğinden ve aklının olgunlaşması ile yaratılışı anlamlandırma çabasına giren insanın böyle bir rehberin mesajını işittiğinde akıl ve gönül rahatlığıyla rehberin söylediklerine kulak verip, getirdiklerini kabul etmesi gerektiğini ifade etmiştik.

Peygamberi dinleyip, Kur’an’a kulak verince; her türlü ibadetin fihristi olan namaz ile ‘yakınlaşabilmek için namaz’ yazısında ifade ettiğimiz üzere insanın nazarı kainatı bir saray ve bir kitap olarak görebilmeye, ince nakışlarındaki, iç içe sayfalarındaki derin manaları işaretleri anlayabilmeye kalibre oldu. Namaz ‘gözün nuru’ oldu. Kapılar açıldı. Kainatta en büyük hakikatin iman, imandan sonra namaz olması bu sırdan olsa gerek.

Dünyevi akıl, namazı arkaik bir ritüel olarak görse de, insanın nefsi ‘Allah’ın benim namazıma ne ihtiyacı var?’ gibi menfaatperverane bir soru üretse de nefsi ilzam, dünyevi aklı teslime götürecek namazın cilt gibi kabuğunun içinde insanın ontolojik sorularına cevapların, gündelik yaralarına şifaların kodlanmış olduğunu anlıyoruz:

‘Eğer namazı kılsan, o namazınla o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden, sana bakan âlemin tenevvür eder. Adeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümâtını dağıtır ve o hercümerc-i dünyeviyedeki karma karışık perişaniyet içindeki tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve mânidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.’[1]

Namazın hareketleri, içinde zikrettiklerimiz, insanın vazifelerini ve makamlarını tafsilatıyla gösteriyor. ‘Allahu ekber’ başlangıç tekbiri ile adeta kainatın içindeki eserlerin işaret ettikleri Allah’ın isim, sıfat, şe’nlerinden Allah’ın rububiyetinin azametini takdir ediyor insan. Böyle muhteşem bir rububiyet için insan gözlemci makamında tesbih ve tekbir vazifesini ifa ediyor.

Sonra, Allah’ın güzel isimlerini ilancılık makamında insan elinde her ne kadar güzellik varsa Allah’dan, her ne kusur varsa da kendinden bilerek tahmid ve takdis vazifelerini yerine getiriyor. Sonra, Allah’ın rahmetinin hazinelerinde depolanmış nimetlerini, kendisine verilen maddi(zahiri) ve manevi(batıni) duygular ile tadıp anlama makamında şükür ve sena vazifesini eda ediyor.

Sonra, Allah’ın isimlerindeki cevherleri insana verilmiş manevi cihazların ölçüleriyle tartıp bilmek makamında tenzih ve medih vazifesine başlar. Sonra, kader kalıbı üstünde kudret kalemiyle yazılan rabbani mektupları inceleme makamında tefekkür ve istihsan(güzel bulma) vazifesine başlar. Sonra, yaratılıştaki, sanat eserlerindeki sanatın inceliklerini, güzelliklerini seyretme makamında Fâtır-ı Zülcelâl, Sâni-i Zülcemâllerine muhabbet ve iştiyak vazifesine girer.

Bu şekilde dolaylı olarak eserlerden, kainattan çıkarımlarıyla tefekkür, istihsan, tahmid, takdis, tenzih, tekbir gibi kulluk vazifelerini yerine getirdikten sonra, doğrudan Allah’a hitap derecesine yükselir. Eserlerden anladığıyla Allah Rahmandır, Rahimdir dolaylı hitabından, sen münezzehsin Allahım, yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz doğrudan hitabına çıkar. Allah’ın kendisini şuur sahiplerine tanıtmasına karşılık, insan da marifetle, kendince tanıyarak ‘seni hakkıyla tanıyamadık’ der. Sevgiye muhabbetle, nimetlenmeye şükür ve hamd ile karşılık verir.

Ezan, bir mekana, mescide çağrıdan çok namazın kendisine, içeriğine, insani ayarlara geri dönmeye çağrıdır. Manidardır, namaza çağrı ifadesinden sonra, felaha çağrı ifadesi gelir. Felah(kurtuluş) nasıl olur? Şems Suresi 9. Ayete geri dönüyoruz: ‘nefsini arındıran kurtuluşa(felaha) ermiştir.’ İşte ene-namaz-insanın ve kainatın yaratılış maksatlarının gerçekleşmesi bütünlüğü.




[1] Said Nursi, Sözler, 21. Söz

  01.02.2019

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut