BÜTÜNLÜK ARAYIŞI, içimizde ekilmiş; adeta akla hikmet, kalbe tevhid, ruha fikir yoluyla genişlik olmuş. Belki bu yüzden hep kaldığımız yerden devam etme meylindeyiz. Biraz öncesinden alıp tetebbuatlarımızı genişleterek, derinleştirerek, sağlamlaştırıp arındırarak sonralara taşımaya salık veriyoruz. Diğer bir ifade ile birikim dediğimiz biriktirdiğimiz parçacıkları birleştirmek, entegre etmek suretiyle hakikat bütününe ayna olmak/tutmak istiyoruz.
Eksik bırakmak istemiyor insan, kendi noksanlığı ile paradoks oluştursa da. ‘Kaldığım yerden başlayayım’ diyor, hiçbir şey kararında kalmaz fıtratta iken. Sebatsız, kararsız meskenlerde sabitliği, aynılığı arıyor. An, tetiklenmiş mermi, içinde taşıyor insanı. Ve insan anın dışına çıkmaksızın sabitliğin ilüzyonunda ‘sağlam’ kademler basıyor. Hâlbuki, baktığı bir görselin ardı sıra iki saniyelerdeki görüntüleri aynı değil. Olsa olsa benzer. İki farklı insanın yan yana bakıp gördüğü gökkuşağı aynı değil. Hatta, her insanın gördüğü gökkuşağı farklı. Robert Lanza’nın Biocenterism kitabında ifade ettiği üzere “...gözleriniz güneşe ters yönde bakıyorsa, su damlacıkları 42 derecelik mesafeden baktığınız boşluğu kuşatan bir gökkuşağı üretecektir. Fakat gözleriniz gereken geometriyi tamamlamak için o su damlacığının içinde kırıldığı güneş ışığının çakıştığı boşluğa bakmalı. Bu nedenle yanınızdaki bir insan farklı bir gökkuşağı görüyor olacaktır. Hatta güneş ışığının içine girdiği damlacıklar kişiye çok yakın ise, gökkuşağı görmeyedebilir. Gördüğünüz gökkuşağı yalnızca size aittir.”
Bizin için eşsiz manzaralar yaratılıyor. Ehad ve Samed olan Rabbimiz, farklılığı bir mühür kılmış. Zaman makinesi ile an be an tecelli eden bir mühür. Diğer taraftan Vahid olan Sani-i Kadir, rahmetiyle farklı yaratışlarını zaman ipine dizer iken, bize eşyayı benzer görünür kılıyor. İbda ve inşasıyla gözümüze munis manzaralar dokuyor. Atom altı parçacıkların değişim, dönüşümleri ile muhteşem var oluş dokunuyor. Böylesine dinamik bir kainat, basiretli gözlere, kulaklara hayret semaları yaptırırken, gevezeleşmiş bir akıl, sersemleşmiş bir ruh böylesine bir dinamizme determinizm kelepçesi takmaya çalışıyor. Akışkanlık asıl/esas iken, donukluk hakim oluveriyor. Eğriselliği doğrusal yaklaşımlarla açıklamaya duruyoruz.
Neticede içinde var edilegeldiğimiz hassaslık, nazeninlik, biriciklik kaba yaklaşımlarla tefsir edilemiyor. Her şey o kadar hızlı değişim içinde ki, ‘şimdi gördüklerimiz’ aslında yakın bir geçmişte gördüklerimizden ibaret. An/şimdi seyyal. Işık hızıyla gözümüze girip, zihin süreçlerimizle işlenen görüntü ve görüntü algımız belirli bir zaman sonrasına tekabül ediyor. Bir yönüyle hep geçmişi görüyoruz. Mesela, 30 cm uzağımızdaki kitaba baktığımızda, kitaptan yansıyan ışığın gözümüze ulaşması yaklaşık bir nano saniye (saniyenin milyarda biri) sürüyor[1]. Bu hakikat, yıldızlara bakışımızda daha da tebarüz ediyor. Güneşten sonra dünyamıza en yakın yıldız olan Proxima Centauri, dünyamıza dört ışık yılı uzaklıkta[2]. Yani şu an o yıldızdan bize ulaşan ışık dört sene önce yola çıkmış. Yıldızlarla süslenmiş gökyüzüne bakmak geçmişte rahmetle paketlenip gönderilmiş bir tabloya bakmak aslında. İşte zihnimize bir değişim/akışkanlık paradigması daha.
Bu dinamizmi insana, hayata dair her olguya genelleyebiliriz. Mesela, sağlığa bakışımıza. Sağlık sabit, hastalık onun önüne bazen ket vuran bir süreç değil. Aksine, sağlık değişim dönüşüm içinde olan insan memleketinin, sürekli DNA gen değişimleri trafik ışıklarından, protein sentezleri sanayi düzenine, kana hormon salınımları kontrol mekanizmalarından, sinirsel haberleşme kanallarına duyguların uzayında/atmosferinde, ruh kanunları ile bütüncül etkileşimlerin bir anlık(yani an-ı seyyale) resmidir.
Bu okumalar ile böylesine bütüncül incelikli, hayretefşa var edilişin, nazarı en yüksek ve parlak muhatabı olan Peygamber Efendimiz(asm)’in şu güzelim hadisini zamanın, sağlığın dinamizmi ekseninde anlıyorum:
“İki nimet vardır ki insanların çoğu aldanmıştır: sağlık ve boş zaman”[3]
Yani dikkat edelim, sağlık an itibarı ile değişiyor. Kıymetini bilelim her sağlıklı anın. Bir an sonrasında sağlık hastalık haline dönüşebilir. Meşgul olmadığımızı düşündüğümüz boş zaman bir an sonra bizi bambaşka hallere taşıyabilir. Bu dinamizmden biricik anlarımızda fiillerimizle niyetlerimizle ahiret tarlamıza sürekli ekin ekmekte olduğumuzu fark edelim. Hatta hemen şimdi ‘kalamadığımız yerden’ başlayarak…
[1] https://www.pbs.org/wgbh/nova/article/there-is-no-now/
[2] http://curious.astro.cornell.edu/about-us/133-physics/general-physics/general-questions/835-why-is-looking-out-into-space-the-same-as-looking-back-in-time-beginner
[3] Buhari, Rikak, 1
© 2021 karakalem.net, Harun Pirim