SİHİRBAZLAR DERHAL secdeye kapandılar. “Âlemlerin Rabbine iman ettik” dediler, “Mûsâ ve Hârûn'un Rabbine”. Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!” Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz. Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” A’râf, 7/120-126. |
YUKARIDA MEALLERİNİ iktibas ettiğimiz ilgili ayetlerde zikredilen, Musa aleyhisselamın kıssasını hepimiz biliriz. Firavun’un mahir sihirbazları, Hz. Musa’nın eliyle gösterilen ilahi mucizelerin insan işi sihirler olamayacağını en iyi bilenler oldukları için bu mucizeler karşısında secdeye kapanıp mucizelerin sahibinin rububiyetinin birliğini ve onun elçisi Musa aleyhisselamın risaletini kabul ederler. Huzurunda yaşanan bu ağır ‘mağlubiyet’e öfkelenen Firavun sihirbazlarını en ağır işkencelerle öldüreceğine dair tehditler savurur.
İşte tam burada dikkat çekici bir hadise cereyan eder. Firavun’un dehşet verici tehditleri karşısında -ki bu tehditlerin tabir-i caizse blöf olmadığını, Firavun’un bunları yapacak kadar zalim olduğunu sihirbazlar gayet iyi biliyor olsa gerektirler- taze mümin sihirbazlar alışık olmadığımız bir şekilde dua ederler rablerine:
“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” |
Oysa böyle bir durumda onlardan ya sözle Firavun’u bunları yapmamaya ikna etmelerini çalışmalarını, ya da onun öfkesine öfkeyle karşılık vermelerini; bu da olmazsa, rablerine kendilerini bu zalimden kurtarması için dua etmelerini bekleyebilirdik. Duaları örneğin şu şekilde olabilirdi:
“Ey Rabbimiz! Bizi bu zalimin elinden kurtar (ve/ya onu kahreyle).” |
Fakat öyle olmuyor. Yasin sûresinde zikredilen “şehrin öte yakasından koşarak gelen adam”, “sizden hiçbir ücret talep etmeyen bu elçilere uyun” dedikten sonra kavmi tarafından acı bir şekilde katledildiği gibi (Yâsîn, 36/19-27), muhtemelen bu yeni müminler de Firavun tarafından hakikaten işkence ederek öldürülürler.
Peki bu eski sihirbaz yeni müminleri “üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak canımızı al” diye dua etmeye sevk eden hakikat nedir?
Bu dualarından anlıyoruz ki Firavun’un tehdidi karşısında ölümü kabulleniyorlar. Daha da önemlisi ölümden korkmuyorlar. Ölümdense, Firavun’un edeceği işkenceler sonrasında Hak’tan dönmekten, yani kendi nefislerinin saptırmasından korktukları için belki de “üzerimize sabır yağdır” diyorlar, sabır yağdır ta ki işkenceler karşısında zaaf gösterip de yüzümüzü Hak’tan çevirmeyelim…
Öyleyse onlar indinde ölüm, bizatihi korkulacak bir şey değildir. Ölümden daha korkunç olan nefsin hevasına uyup manen ölmektir. İmansız bir hayat, ölümden beterdir, imanlı bir ölüm ise ölümsüz hayatın ta kendisidir.
Bu şehitler, son anlarında yaptıkları korkusuz dua ile bizlere ders vermeye, berhayat olmaya devam ediyorlar.