İNSANLAR BİLSİNLER veya bilmesinler, iman etsinler veya etmesinler, eğer melekler olmasaydı (ya da insanoğluna bu nurani canlılardan hiçbir bilgi verilmemiş olsaydı) insanların hemen tamamı, deni olan şu dünya hayatından çabuk pes edip daha ergenlik çağlarında hayatlarına son verirlerdi..
Meleklere imanın insana bakan en önemli faydası, dünya hayatına tahammül gücünü artırmasıdır. İşaret-ül İcaz’ın son sayfalarında Bakara suresinin 30. ayetinin tefsirini okurken fark ettim bu bağlantıyı. Meleklerle Allah’ u Teala’nın konuşmasının zikredildiği ayetten bahsediyorum:
“Hani düşün o zamanı ki; Rabbin melaikeye hitaben ‘Ben yerde bir halife yaratacağım’ dedi. Melaike de, ‘yerde fesat yapacak, kan dökecek kimseleri mi yaratacaksın? Halbuki, biz hamdinle Seni tesbih ve takdis ediyoruz’ dediler. Rabbin de, ‘sizin bilmediğinizi Ben biliyorum’ diye onlara cevap verdi..” |
Cenab-ı Hakkın müşavere (danışma, istişare) şeklinde melaike ile yaptığı muhavere (karşılıklı konuşma), melaikenin beşer ile fazla irtibat ve alaka ve münasebetleri olduğuna işarettir. Çünkü, melaikenin bir kısmı insanları hıfzediyor (koruyor), bir kısmı kitabet (katiplik, yazmak) işlerini görüyor. Demek, insanlarla alakaları ziyade olduğundan, insanların ahvaline (vaziyetlerine) ehemmiyet (önem) veriyorlar (1).
Cennet gibi bir mekandan ve makamdan olan Hz. Adem’ in şahsında tüm ademoğlu için bu dünya hayatı, meleklerin yardım ve hıfzı olmadan çekilmez bir deni alemdir. İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, ruhudur. Onu zayi olmaktan ve fenadan korumak için kuvvetli ve emin bir ele teslim etme ihtiyacı duymaktadır (2).
Mahşer ve ahiret tasavvurlarını her daim besleyen yegane talep budur. Çünkü melaike meselesi, insanlığın yakından bildiği kati delil ve emarelerle dolu bir konudur. Eğer bunda şüphe olursa, beşerin yakiniyatında (kesin olarak inandığı konularda) emniyet kalmaz (3).
Yine meleklerin, levh-i mahfuza cenabı Hakk’ ın izniyle bakmaları (4) ve insan için gerekirse a’ta kanununun (5) işleyebilmesi için bir nevi yalvarmaları, ayrıca insanoğlunun menfaati için de çalışmaları gösteriyor ki, insanın “şart’ a bağlı kaderinin” de (6) en önemli faktörlerinden biridir melekler.“A’ ta kanunu” nun işlemesinde, ehli imanın kusur ve hatalarının örtülmesinde, meleklerin dua ve yakarışlarının pek büyük bir rolü bulunmaktadır..
Mesela, zigot aşamasındaki bir insanı ele alalım. Yani onun kaderiyle ilgili verilerin nakledilme evresini.. Şuurlu ve akıllı bir mahluk olan ve insanın hayrı için çırpınan bu nurani canlıların, imamı mübin’ den ve kitabı mübin’ den cenabı hakkın izniyle “copy” yaptıkları hengamda, adeta birer satır boşluk bırakarak öylece kader bilgilerini nakledişleri gösteriyor ki, gerekirse atâ kanunu kolayca işlesin de insan af-u mağfiret olunabilsin murad ediyorlar. İnsanın şu deni aleme gönderilme evresiyle birlikte, neden sonra insan için bu alem anılır ve tahammül edilir olmaya başlıyor. Değilse dünya hayatı, insan için sadece cennetten kovulduğu bir sürgün yeri olmaktan öteye hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Oysa melekler, tövbe ve istiğfar kapısının bekçileridirler. Burayı bir sürgün diyarı olmaktan çıkarıp, ilgi ve alakanın had safhada yaşandığı bir okula çeviren varlıklardır.
İnsanlığa rehber olan peygamberler için bile bir hazırlık dönemi yaşatıyor melekler (7). Eğer Allah doğrudan varlığını müşahede ettirseydi hepsi de Musa (a.s) gibi bayılacak ve tahammül edemeyeceklerdi. Hatta Hz. Musa bir hazırlık döneminden sonra bile yine de dayanamayıp bayılıyor. (8). Resulullah (s.a.v), Cebrail’i görmeye bir müddet dayanamıyor. Evine dönüp “beni örtün” diyor (9).
İnsana Allah’ tan haber veren büyük kainat kitabındaki tesbihatlardan mahrum olmak nelere mal olurdu bir düşünsenize.. Dünya hayatı anılmaz ve çekilmez olmaya başladı mı, bu hayatı devam ettirmenin bir anlamı da kalmamaya başlayacaktı. Dolayısıyla, insanın mahşer ve ahiret tasavvurları da silinecekti. Sanırım bu durumda da, kişi kolaylıkla önüne çıkan her meşakkatte hayatına hemen son vermenin yollarını aramaya başlayacaktı.
Ünsiyet kayboldukça dünya hayatı çekilmezleşir. İnsanı korkularından arındıran, dünyanın çekilmez çilelerine, bela ve musibetlerine karşı “meleke” (10) kabilinden ünsiyetlerle tahammül etmesini kolaylaştıran, ehli imana dost ve imanlarının devamına şuurlu destekleriyle yardımcı olan melekler, yaradılışın en önemli gayesi olan “hayat” ın abesleşmesine ve yitip gitmesine de engel oluyorlar (11). Melekler hayatlarımızın sigortalarıdır. Bizim adımıza bizim duacılarımız ve merhamet çağırıcılarımızdır.
Hayatında meleklere iman hakikati bulunmayanlar için dünya hayatı, ölümden beter bir yaşam tarzı olmaya her zaman mahkumdur ve çok kolaylıkla riske edilebilen bir kavramdır. Toplumların sinesinden meleklere iman hakikatini çıkardığınız ölçüde, intiharların her çeşidine dehşetle tanık olmaya başlayacaksınız demektir.
Netice : madem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını su-i istimal (kötüye kullanma) etmeyenler, dar-ı bekada (sonsuzluk yurdu, ahirette) ve cennet-i bakiyede hayat-ı bakiyeye (sonsuz hayata) mahzar olacaklardır. Amenna!.. (12).
aykuttanrikulu@karakalem.net
( 1 ). İşaret-ül İcaz, syf 249
( 2 ). Şualar, 11.şua, 11.mesele, syf 231
( 3 ). İşaret-ül İcaz, syf 247
( 4 ). İşaret-ül İcaz, syf 252
( 5 ). Mesnevi-i Nuriye, 10. risale, syf 206
( 6 ). Sözler, 26. söz, kader risalesi
( 7 ). Peygamberimizin Hayatı, 1. cilt, syf 137 - 138
( 8 ). Tefsiru İbn-i Kesir, 1:505 ; Mu’cemü’t- Taberani el- Evsat, 1:991
( 9 ). Peygamberimizin Hayatı, 1.cilt, syf 140 – 141
( 10 ). Tecrübe neticesi elde edilen maharet ve istidat..olarak tanımlanan “Meleke”, meleklerden edindiğimiz kazanımlarımızdır.
( 11 ). İşaret- ül İcaz, syf 246
( 12 ). Sözler, 10. sözün zeyli, syf 101
© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu