ÖNCEKİ ÜÇ yazıda Türkiye siyasetinin kabaca üç büyük gücü olan ‘cemaat’, seküler elitler ve AK Parti’yi, ‘öteki’leriyle olan ilişkileri bağlamında irdelemeye çalıştım. Aradaki farkları gördük. Seküler elitler ve cemaat kendilerinden olmayanları dışlarken, küçük görürken ve hatta ontolojik güvenliğini tehdit ederken, AK Parti’nin AK Partili olmayan çok geniş bir kesimin gönlünü hoş ettiğini, maddeten memnun ettiğini, kimlik anlamında da hürmet ettiğini gözlemliyoruz.
Öte yandan yazıda ele almadım ama bir cümleyle değineyim. Siyasî/silahlı Kürtçülerle, siyasî/silahlı Türkçülerin ‘öteki’lerine nasıl muamele ettiği sanırım izahtan vareste. Bu ülkede nefes alan herkes bu sorunun cevabını biliyor.
Peki, öyleyse bu vakıanın sebebi nedir?
İnsana göre elbise değil, elbiseye göre insan
Bu da yine ayrı ve uzun bir tefekkür-çalışma konusu ancak herhalde şurası açık. İlk iki kuvvet, yani, cemaat ve seküler elitler, kendilerinden menkul ve gayrimeşru yöntemlerle elde ettikleri bir kuvveti, sorumsuzca ve hesap verme düşüncesi olmadan kullandılar, kullanıyorlar. Ve hayal ettikleri, projesini çizdikleri bir yapıya insanları sığıştırmaya çalışıyorlar. Bir başka tabirle, elbise bedene uymadığında, elbiseyi tamir etmek yerine, insanı kesip biçiyorlar. Bu muameleye maruz kalan kişinin ise bu faşist terziyi seçme, belirleme veya seçmeme ya da gönderme hakkı yok.
Bütün diktatörlük eleştirilerine rağmen, son zamanların gördüğü en karizmatik lider olan Tayyip Erdoğan hala kamuoyu yoklamalarını ciddiye alıyor. Hükümet ederken politika belirleyiciler, sadece seçimlerde değil, diğer icraatlarla ilgili olarak da devamlı surette tabanda anlamlı bir destek ya da reaksiyon olup olmadığını araştırıyorlar. Karar oluşturulurken de bu halk tepkisi ciddi bir parametre olarak öne çıkıyor. Zira son tahlilde beş sene sonra aynı kişilerden oy isteyeceğini biliyor bu parti. Bunun için ille çok ahlaklı olmaya bile gerek yok. Hesap verme duygusu ister istemez böyle bir neticeyi hâsıl ediyor.
Kazanımlar, ‘ötekiler’in de kazanımı, kayıplar da öyle
Bu zaviyeden baktığımızda meselenin aslında bir demokrasi sorunu olduğu tesbitini yapabiliriz. Ayrıca önce Gezi, arkasından ondan çok daha sarsıcı 17–25 Aralık operasyonlarına rağmen bu kadar güçlü halk desteğini belki de şöyle anlamalıyız:
AK Parti giderse çok fazla toplum kesiminin çok fazla kaybedeceği şey var.
Maalesef ki, cumhuriyetin başından beri ötelenmiş bu kesimlerin kazandığı hakların hiçbirinin müktesep olmadığını da biliyoruz. Bu darbelerden herhangi birinin başarılı olması ya da muhtemel bir CHP-MHP iktidarında eski düzenin restorasyonu en fazla bir hafta on gün alacaktır.

Twitter: @ahmetabdallah
© 2021 karakalem.net, Ahmet Abdullah