'Allah’ım neden ben?'

Oktay Gökkoca

O Allah ki, şu ağacı, şu kuşu, şu taşı değil, özellikle seni ademden (hiçlikten) çıkarıp eşref-i mahlûkat olan âdem yapmış. Senin varoluşun, insan olarak yaratılışın tesadüf değilken, başına gelen hâdiselerin tesadüf olması sana göre de mâkul değildir.


BÜTÜN DÜNYA sırtındaymış da taşımaya mecâlin yokmuş gibisin bugünlerde.

Sağına soluna, etrafındakilere bakıyorsun. İsyan ve çaresizliğin kesiştiği yerde ‘Allah’ım neden ben?’ diye soruyorsun. O kadar insan içinden niye ben? Sanki biri ya bundadır ya şunda yapmış da milyarlarca insan içinden tesadüfen sana vurmuş piyango. Buna isyan ediyorsun.

Belli ki ‘ağır’ bir musibet düşmüş hissene. Tam olarak ne olduğunu anlatmıyorsun ama sana ağır geldiğini her halinden, her sözünden anlayabiliyorum. Neden ben? noktasına gelmişsin ya, bir hastalık mı başındaki ya da sevdiklerinle mi ilgili derdin, ne fark eder değil mi? Anlıyorum seni. İnan senin gibi düşünseydim ben de aynı soruyu sorardım.

Bak sana bir şey söyleyeyim. Sır değil bu, belki sen de biliyorsundur. Ama bir daha duymaktan zarar gelmez.

Musibet, isabet eden şey demekmiş. İsabet ise hedefe varma, hedefi bulma anlamına geliyor. Hedef ise bir kasd, bir irade, bir tercihe işaret ediyor. Onca şey arasından birini kasdetmek, birini tercih etmek yani. Tesadüfen değil özellikle ve bilerek.

Öyleyse musibet, o kadar insan içinden tesadüfen bize gelmiyor. Biri, bilerek ve özellikle bize gönderiyor musibeti. Demek bize isabet eden musibetin arkasında bize özel bir mesaj var. O musibeti gönderen Zat, bize bir şey anlatmak istiyor.

Düşünsene Rabbinden sana özel bir mesaj gelmiş. Belli ki o mesaj, başkası değil ancak sen okuyabileceğin için ve cevabını ancak sen verebileceğin için sana gelmiş. Demek sende senin bile farkında olmadığın bir kabiliyet var. O musibet sana gelmese bunu keşfedemeyecektin. Bunu iltifat olarak gör bence. Başındaki musibetin arkasında gizlenmiş o mesajı gör ve oku.

Zaten sen de neden ben? diye değil, Allah’ım neden ben? diye soruyorsun. O Allah ki, şu ağacı, şu kuşu, şu taşı değil, özellikle seni ademden (hiçlikten) çıkarıp eşref-i mahlûkat olan âdem yapmış. Senin varoluşun, insan olarak yaratılışın tesadüf değilken, başına gelen hâdiselerin tesadüf olması sana göre de mâkul değildir diye düşünüyorum.

O zaman gel, şu isyan ve ümitsizlik kokan Allah’ım neden ben? sorusunu teslimiyet, edeb ve ümit çağrıştıran ‘Rabbim bu musibetle benden ne istiyor olabilir? sorusuyla değiştirelim.

Kendi ağırlaştırdığımız yükü sabır ve tevekkülle Rabbimizin kudretine havale edelim. O'nun takdirine ve rahmetine itimad edip yükümüzü hafifletelim. İsyan ve ümitsizlikten kurtulalım.

  14.07.2014

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut