İslâm 'Türk' olsun!

Abdullah Taha Orhan

Asabiyetlerimiz, sadece geçmişimizi nasıl “icad” ettiğimizi göstermiyor esasen.

Geleceğimizin inşasında da bizi geriye çeken, nesillerimizin önünde, yüzleşme bekleyen büyük anlatılar bırakıyor.



Tasavvuf deyince de, bir Ahmed Yesevî’dir tutturmuştuk. Evet, o da bir tasavvuf büyüğüydü. Ama o silsilede, Maruf-u Kerhî’den Cüneyd-i Bağdadî’ye, Bişr-i Hâfî’den İbn Arabî’ye, Ebulhasen-i Şâzelî’den Abdülkâdir-i Geylânî’ye... Daha nice nuranî sima söz konusuydu. Onlar bir yana, Ahmed Yesevî bir yana idi bizim için. Türktü ne de olsa.

BU SATIRLAR Metin Karabaşoğlu’nun “İslâm’a Karşı Türk-İslâm” başlıklı uzun ve derinlikli yazısından.(*1) Maalesef bu yazıda da ifade edildiği gibi bir “Türk” saplantımız var. Neredeyse İslâm’ın dahi Türk olanını icad edecek denli tehlikeli bir saplantı... Bir aralar duvarlara dahi yazılan “Dünya Türk Olsun” sloganı, ne yazık ki bir anda üretilmiş bir söylem değil, bunu Türk-İslâm ‘icadında’ da açıkça görüyoruz.

Türk-İslâm’ın ‘icadı’

Bu yazıda, meselenin sadece tasavvufa dair kısmına ilişkin birkaç alıntıyla bu “icad”ın tarihsel olarak da ne kadar temelsiz olduğunu ifade etmeye çalışacağız.

İlk olarak TDV İslâm Ansiklopedisi’nin, Haşim Şahin imzalı “Vefâiyye” maddesine bir bakalım (*2):

Anadolu’nun dinî yapısının şekillenmesinde birinci derecede öneme sahip Vefâiyye’nin bu tesiri, başta M. Fuad Köprülü olmak üzere çok sayıda bilim adamı tarafından ileri sürülen Anadolu’daki İslâm anlayışının Orta Asya ve Yeseviyye kökenine dayandığı yönündeki görüşlerine eleştirel bir yaklaşım getirmeyi zaruri kılmaktadır. Dede Ğarkın başta olmak üzere Baba İlyas, Şeyh Edebâli, Geyikli Baba, Âşıkpaşazâde, Seyyid Velâyet gibi şahsiyetlerin tarikat silsilelerinin Yeseviyye’ye değil Irak coğrafyasında yetişmiş şeyhlere uzanması, Anadolu’da yaygınlaşan İslâm anlayışının köklerinin bir kısmının Türkistan sahasından ziyade Arap coğrafyasına dayandığını göstermektedir.

Buradan şunu anlıyoruz. Şimdiye kadar gelen yaygın tarihsel söylem, üzerinde oldukça çalışılmış, inşa edilmiş, ideolojik bir tarihî kurgu aslında.

Burada Haşim Şahin’in bahsettiği meseleyi biraz daha açan bir örnek de Necdet Tosun’un Tasavvuf dergisinin 31. sayısında yayımlanan araştırma notundan (*3):

Netice olarak Bektâşîliğin Yeseviyye ile silsile yönünden bir alâkasının olmadığı ve Irak’ta kurulan Vefâiyye’nin bir kolu durumunda bulunduğu anlaşılmaktadır. Yûnus Emre’nin silsilesi de Rifâiyye tarîkatına ulaşmaktadır. Yani mûteber kaynaklara göre Yûnus Emre Rifâî, Hacı Bektaş Vefâî’dir.

Anadolu’ya İslâm’ı kim getirdi?

Türk-İslâm’ın kalesi olarak görülen Yûnus Emre de, Hacı Bektâş da Orta Asya'dan gelen silsilelere müntesip değiller hâsılı. İki kanal da, Arap-İslâm’dan geliyor yani. Gerçi Efendimiz aleyhissalatuvesselamı, hatta Âdem aleyhisselamı dahi birilerinin Türk yapmaya çalıştığı bir asabiyetin İslâm’ın Anadolu’ya Araplar tarafından getirildiğini kabul etmesini beklemek zor gerçekten.

Diyarbakır’ın, ta 639 yılında, henüz Türkler Müslüman dahi değilken, Halid b. Velid komutasındaki İslâm ordusu tarafından İslâm’a açıldığını da kabullenmekte zorluk çekecek, bu yüzden Anadolu’ya İslâm’ın girişi dendiğinde 1071 Malazgirt’i gösterecektir bu asabiyet.

Ne yazık ki, Yahudilerin son peygamber “biz”den olmalıydı asabiyetine benzer bir asabiyet aslında bu. Asabiyetlerimiz, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, sadece geçmişimizi nasıl “icad” ettiğimizi göstermiyor esasen. Geleceğimizin inşasında da bizi geriye çeken, nesillerimizin önünde, yüzleşme bekleyen büyük anlatılar bırakıyor. Bu asabiyetlerle, sadece kendimize değil, hem geçmişimize hem de geleceğimize zarar veriyoruz maalesef.


1. Bkz. Metin Karabaşoğlu, “İslâm’a Karşı Türk-İslâm”, http://www.karakalem.net/?article=500

2. Bkz. Haşim Şahin, “Vefâiyye”, DİA, C. 42, s. 600-603,
http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c42/c420408.pdf

3. Bkz. Necdet Tosun, “Yûnus Emre Rifâî, Hacı Bektaş Vefâî”, Tasavvuf, 2013:31, s. 109-115. https://www.academia.edu/4077488/Yunus_Emre_Rifai_Haci_Bektas_Vefai

  06.05.2014

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut