Bu da Kocamın Yeni Süprizi

Öznur Çolakoğlu Cam

“AY ŞEKERİM!! Bu da kocamın yeni süprizi!”

Aynen böyle diyordu, sohbet meclisindeki bir kadın. Parmağındaki bilmem kaç taş olan pırlanta yüzüğünü şöyle bir savurtarak herkesin görmesini sağlarken. Şaka mı yapıyordu? Hali ciddi miydi? Şöyle bir bakındım. Kadın gayet ciddiydi bunu söylerken. Amacının karşısındakilerini kıskandırmak olduğu gayet açıktı.

Ne kadar garip, ne kadar sonradan görme ve ne kadar da başkalarının gıpta damarına dokunacak bir hareketti bu yaptığı. Ne nezaket, ne de insanlık kaidelerine sığmıyordu. Üstelik yüzüğüyle övünen bu kadıncağızın çok bonkör olan kocasıyla yaşadığı farklı büyük sıkıntıları vardı. Ama gıpta damarına bastığı ve üzerine haset bakışlarını çektiği karşındaki arkadaşının kocası böyle sürprizler yapmıyordu karısına ama huzurları ve ağız tatları gayet yerindeydi. Maddi varlığı ile hava atan, çalım satan kadının bunu yapmaya hakkı var mıydı? Bunları düşünürken zihnimde bir sürü görüntü arka arkaya yığılmaya başladı.

Sosyal paylaşım sitelerinde birçok insanın kocasından gelen çiçekleri fotoğraflayıp aynı özenle paylaşmasının, orada burada yenilip içilenlerin en profesyonel makineler ile çekilmiş fotoğraflarının sürekli gözümüze sokulurcasına yayınlanmasının da aslında bu yazdıklarımdan pek farkı yoktu.

Yukarıda anlattığım olay ne kadar garip ve kaba bir davranış.. Oysa, hepimiz her gün ilk başta hepimize garip gelen bu vakaların onlarcasına maruz kalıyoruz.. Yer bildirimleri, o yer bildirimlerinde yenilip içilenler ve daha neler neler.. Hepimizin az çok dahil olduğu sosyal paylaşım sitelerinde yemeğin masaya servis edildiği hali, yenilirkenki hali, yendikten sonraki haz hali.. Önceden yemeğe başlamadan önce çekilen “bismillah”ların yerini, çekilen ”fotoğraf”lar almaya başladı ne yazık.

Geçenlerde gördüğüm bir karikatürde de bu yemek paylaşımlarının farklı bir boyutuna değinmişti çizer. Karikatür iki bölümden oluşuyordu. Bir tarafta lüks ve şık mekanda yenilen yemeklerin fotoğraflarını paylaşanlar, diğer tarafta yediğinden aç olan komşusuna da bir tabak ayırıp verebilen bir aile vardı. ikinci karenin yüzünde daha samimi bir tebessüm ve daha belirgin bir huzur resmedilmişti. Karikatürün altında şu müthiş ifade yer alıyordu. Keşke insanlar yediklerinin resmini paylaşmak yerine, yemeklerini ihtiyaç sahipleri ile paylaşsalar!!!

Bu yemek ya da yemeklere donatılmış masaları fotoğraflamak işinin iyice suyu çıktı diye düşünüyorum. Yemeğin her türlü hali, mekanın ne kadar da şık ve pahalı bir mekan olduğu ayrı ayrı fotoğraflanıp gözümüze sokulurcasına servis ediliyor bizlere.. Hem de yabancı dergi sahipleri ya da reklam verenler tarafından değil. Bizzat arkadaş olarak gördüğümüz insanlar tarafından yapılıyor bu nispet!

Eskiler, "yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat" derlermiş. Ne kadar da isabetli bir laf. Yediğin içtiğin sana kaldı, ne kadar anlatırsan anlat o gıdanın damağında bıraktığı lezzeti anlamam mümkün değil benim. Sadece bu anlatışın benim nefsime hitap edecek ve muhtemelen canım çekecek ama ben senin gittiğin o ülkeye ya da o mekana gidecek durumda değilim belki..

Üstelik onu da bırak, belki de senin o paylaştığın ve ballandıra ballandıra anlattığın fotoğraftaki gıdaya bakan kişinin çok özel bir durumu da var. Belki hamile, belki de emziren bir anne ve belki de hasta, belki bir çocuk.. Örnekleri uzatmak mümkün.. O gıdaların ya da o sofranın öyle müthiş fotoğrafını çekip paylaşırken bu hakkı nasıl ödeyeceğini hiç düşündün mü?

Bebek bekleyen bir arkadaş başka bir arkadaşın paylaştığı tatlı fotoğrafı yüzünden pastane pastane dolaşmak zorunda kalmıştı. Bu anne adayını böyle dolandırmaya hakkın var mıydı? Allah'ın yememiz için nasip ettiği gıdayla başkalarına böyle nispet etme hakkımız var mı gerçekten? Ya canı çeken herkesin oralara gitme, alma ve yeme imkanı yoksa? Eskiden insanlar bakkaldan aldıklarını dahi görünmeyecek poşetlerde götürürlermiş evlerine sırf sokakta oynayan çocukların, oturan kadınların canı çekmesin, haklarına girmeyelim diye..

oysa şimdi insanlar, hatta şartlarını zorlayarak, en güzel yerde en özel yemeği yemenin ve bu hali en iyi şekilde fotoğraflayabilmenin derdine düştüler. Ne de olsa sanal alemde paylaşıp, cümle aleme, sözüm ona ne kadar elit yaşadıklarını ispat edecekler. Beş altı arkadaş toplanmış, güzel ikramlar hazırlanmış, masa baştan başa donatılmış. Ne güzel otur, hem sohbetini yap hemde afiyetle doy işte. Ama yok herkes oturmadan önce illa o masanın bir fotoğrafı cümle alem ile paylaşılmalı.. Peki paylaştın, bu sana ne kazandırdı? O fotoğrafa bakıp haset eden ya da gıpta eden insana ne kazandırdı? Bu işten kimsenin kazancı yok vesselam!

Abartılı doğum günü partileri, diş buğdayları ve daha niceleri de keza böyle.. Hemen alt komşumuzda açlıktan bebekler ölüyor. İnsanlar, bebekler çadırlarda donuyor.. Çok özel olması için hem vakit, hem nakit israfı yapılan bu partilerden, gezmelerden, gereksiz lükslerimizden feragat edip ihtiyaç sahibi insanlara da bir pay ayırabilsek keşke..

Parti için alacağımız ya da kiralayacağımız süslemeler, dekorlar, abartılı pastalar ve daha nice ıvır zıvırın yerine açlıktan ölmek üzere olan insanlara şifa olabilsek. çıkardığımız bütçedeki gereksiz detayların masraflarını bir hayır kurumuna aktarabilsek.. Arada yardım derneklerinin sitelerini ziyaret etmekte fayda var. Yediğimiz yemeklerin fotoğraflarını paylaşmak yerine o yardım sitelerindeki insan fotoğraflarına pür dikkat bakmalı ve yeniden kendimizi sorgulayıp bazı kararlar almamız gerek diye düşünüyorum..

bir gün hiçbirimizin o fotoğraflarda gördüğümüz insanların haline düşmeyeceğimize dair garantimiz yok. Sevdiklerimizin sürprizlerini kendi mahremimizde, kendi özelimizde yaşayalım.

Gelin, yediklerimiz-içtiklerimiz, hediyeleştiklerimiz bize kalsın; biz gördüklerimize yardım eli uzatma gayretinde olalım.. Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim'de infak, yani düşmüş kardeşine yardım eli uzatmak, en az namaz kadar yinelenen bir konu. Hem de bunu kimsenin gıpta damarına basmadan, kaç tweet-retweet, kaç yorum almış diye bakmadan; sadece Allah'ın vereceği mükafatı umarak sessiz sedasız, sabırla yapalım..

Neticede Hud Süresi 115. ayet bizi müjdeliyor. "Sabret! Çünkü, Allah iyilik edenlerin mükâfatını zayi etmez."

  20.03.2014

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut