İçme o sudan

İÇME DENDİ sudan, içme… Güç yitirici, güç düşürücü, güç kaybedici sudan içme. Şişersin, hareket kabiliyetini yitirir, kimliğini kaybeder, hedefini unutur, olduğun yerde mıhlanır kalırsın…

Sudan sebeplerle cihad ruhunu bırakır, hizmet aşkını kaybeder, suretlere kanar, sireti terk edersin… Sen, sen olmaktan çıkar başka biri olursun… İçme.

Oyuncakları sahi sanır, sanallığı gerçek gibi görür, hakikati görmez, oyunlara alet olursun. Araçları amaç haline getirir, varoluş sebebini unutur, unuttuğunu da unutursun… İçme.

Hayatı buradan ibaret görmeye başlar, şişelerle elmasları ayırt edemez, zevkleri terk edemez olur, avutulur, uyutulur, uyuşturulursun. İçme…

Hikmete körleşir, hakikati göremez olur, eşyanın dilini unutur, hadiselerin dediğini duymaz, gerçeği görmez olursun. Körelir, körleşir, köle olursun.

Düştüğün kuyu Yusuf kuyusu değil, yutulduğun yer Yunus karnı değil, büyütüldüğün yer Firavun sarayları değil. Sular bulanık, sular kirli, sular karmaşık; içme.

İçersen o sudan, nehrin karşısına geçer de düşmanınla savaşamazsın. Evet, içme.

Yağmur yağmıyor, sular çekilmiş; Nuh’un gemisi değil bindiğin gemi. Nefis gemi gevşek, alabildiğine ağız dolusu konuşuyor, bilmeden kişniyor, alabildiğine koşuyor karanlık çöllerde. Duyduğun şehitlerin şarkısı değil; kandırıcı sözler, zihin çelici kelimeler, akıl alıcı kavramlar.

Cellat Calut’larla savaşacağım, Firavun müsveddelerine karşı duracağım, Nemrut bozuntularını bozacağım, Deccallara dikleşeyeceğim, Süfyanlara alet olmayacağım dersen, içme o sudan, içme.

Calut’lar hep var ve o nehir hep akıyor… Talut’lar da var ve masum genç Davut’larda. İsimlere, resimlere, elbiselere kanma; hakikati ara, hakikati gözle, hakikati özle, hakikatle yan.

Hakikat suyu; Yusuf’un kuyusunda, Yunus’un karnında, İbrahim’in izinde, İsmail’in yolunda... Hakikat zemzemi akıyor; durmamacasına, kesilmemecesine, bitmemecesine akıyor; iç, bir daha iç; kanıncaya, kanın hakikat oluncaya, bedenin hakikat oluncaya, halin hakikat oluncaya, hayatın hakikat oluncaya kadar iç.

Çöller cennet, denizler sahil, karanlık Nur oluncaya kadar iç ve içir. İçirmek için koş; nefis gemini öyle sağlam tut, nefsi öyle kamçıla ki, koşuşundan firavunlar kaçsın, Calut’lar saklanacak yer arasın, Nemrutlar defolup gitsin, Süfyanlar kaçacak delik arasın, Deccallar delirsin. İç bir daha iç; coşkunlukla bir daha kamçıla nefsini. Coşkunluğun sel olup aksın, kurak yüreklere ümit, solmuş ruhlara ışık olsun.

O su da akıyor, hakikat zemzemi de. O sudan içmeyen Talut’un az ordusu, Calut’un çok ordusunu galip geliyor, genç Davud Calut’u öldürüyor.

Zamanın öldüremediği hakikat asırların sahillerinde dalgalanıp duruyor; Bakara Suresi, 246-252.

Hakikat denizinde yüzmeye hazır mıyız?

  03.03.2014

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut