Arşiv

 Değişen Ne?

MODERN HAYATIN tâbilerinin, ilâhî emirler karşısında sabit bir itiraz gerekçeleri vardır. ‘İlerlemeci’ bir zaman anlayışıyla, geçen her zamanı ‘geride’ görüp, o zaman var olan ölçüleri ‘o zaman’a münhasır bırakmaya çalışırlar. İlâhî emirlere baştan muhalif olanların mü’minleri ‘gerici’ diye damgalaması; modern zamanda inançları ile modernizmi arasında kişilik bölünmesine uğramış kimi inanmışların ise ‘tarihsellik’ gibi sözümona ‘tez’ler üreterek sırtlarının kamburu gibi hissettikleri Kur’ânî hükümlerden kurtulmak istemeleri, hep bu sırdandır.

Fakat düz bir zaman anlayışıyla, meselâ Asr-ı Saadet’i ‘geride’ gören, ve o zaman ‘geçerli’ olan Kur’ânî ölçüleri bugün ‘geçersiz’leştirmeye çalışan insanların düştüğü basit mi basit bir dikkatsizlik vardır.

Tesettür emrine de, faiz yasağına da, namaza da, zekâta da; kısacası ellerinin yetiştiği her ilahî hükme ilişenlerin atladığı bu ‘basit’ nokta, insan fıtratıdır.

1400 yıl önce insanlar deveyle giderken bugün uçağa biniliyor olmasını, 1400 yıl önce insanlar deriler üzerine akid yazarken bugün bilgisayarlar, disketler, CD-ROM’lar kullanılmasını o günün ‘geri’liği ve bugünün ‘ileri’liğine me’haz edinip Kur’ân ve sünnete ilişenler, acaba o günden bugüne ‘insan’ın da değiştiğini gösterebilmişler midir? Teknoloji her geçen gün değişirken, insan fıtratı da mı değişime uğramıştır?

Meselâ, 1400 yıl önce açık-saçık giyinen bir kadın erkeklerin aklını uçkuruna indirirken, bugünün erkekleri bu şehevî duygulardan arınmış, cinsî yönden hissiz hale mi gelmiştir? 1400 yıl önce ziynetini gizlemek yerine açıp saçan kadınlara sahip olmak uğruna kıskançlık komasına giren erkekler birbirini öldürmeye dek uzanırken, bugün insan denen nesnede kıskançlık diye bir duygu kalmamış mıdır? 1400 yıl önce insanlar “Sen çalış ben yiyeyim” zihniyetiyle sermayesini faize yatırırken, bugünün insanları bu işi “iyilik olsun” diye mi yapmaktadır? 1400 yıl önce zekât emri gelmişken, bugün insanlar böyle kesin bir ilahî hüküm olmaksızın da kendi mallarından başkalarına minnet ve karşılık ummadan verir hale mi gelmişlerdir? 1400 yıl önce, fıtratı bozulmuş birileri elini başkasının malına uzatırken, bugün yeryüzünde ‘hırsızlık’ diye birşey ortadan mı kalkmıştır? 1400 yıl önce birileri haksız yere cana kastederken, bugün kimse kimsenin kılına dokunmamakta mıdır?

Hayır. Bu soruların hiçbirine verilecek cevap, “Evet” değildir. İnsan, Hz. Musa ve Hz. İsa zamanlarında ve de Asr-ı Saadette ne ise, bugün de odur. O gün olduğu gibi, bugün de nefis taşımaktadır. O gün olduğu gibi, bugün de imtihan sırrı gereği duygu ve arzularına sınır konulmadığı için, haricî bir sınır konulmazsa, çok zulümler ve tecavüzler edebilir durumdadır. Ve, insan insan kaldığı müddetçe, Fâtır-ı Hakîm’in semavî emirlerine yönelik yaftalama ve itirazlar, dünyayı bu itirazların sahiplerine de dar eden boş ve anlamsız saçmalıklar olarak kalacaktır.

Hayret ki, birileri saçmalıklarını ‘hikmet’ diye âleme ilan edecek kadar eblehçe bir cür’et taşımaktadır.


Metin Karabaşoğlu, Yeni Asya, 27 Mayıs 1998

  31.12.2003

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut