İslamofobik bir eylem olarak Gezi

Bebek Parkı’ndan bir eylemci diyalogu: "Yaz tatilimize de mal olsa, eylem için Taksim'deyiz." Bu ülke böyle fedakârlık görmedi!


BİRİLERİ ISRARLA Gezi'nin sadece "birikmiş öfke" tarafını görüyor. Bu öfkeden bir darbe girişiminin nasıl örgütlendiğini göz ardı ediyor. Oysa apaçık "Organize işler bunlar"! Komplo edebiyatıyla geçiştirilemeyecek kadar "açık" organize hem de!

Diğer taraftan darbeyi önleyen, darbe zemin etüdünü de yapacaktır. Anlama ve ön alma sürecinde ciddi eksiklikler olsa da öncelik elbette darbenin önlenmesi olmalıdır. Türkiye, İsrail değildir, asla bir güvenlik devleti olmayacaktır. Demokratik bir devlet olarak çoğulculuğu yaşatacak olgunluğa ulaşacaktır. Artık Türkiye birileri üfleyince oynayan bir ülke olmaktan çıkmıştır. Bundan geri dönüş olamaz! BBC ya da CNN hoparlörleri bunu değiştiremezler.

Gezi, İslamofobik bir darbe girişimine evrilmiştir

Salt olarak Gezi Parkı’nı anlamak elbette ki önemlidir. Ancak bunu İslamofobik bir darbe girişiminin devraldığını anlamak da en az o kadar önemlidir. Gezi itaatsizdi ama "sivil" değildi. Zira sivil eylem hedef kitlenin vicdanını harekete geçirmeyi hedefler. Gezi’deyse vicdanlarımız titredi, evet; fakat kaygıyla!

Gezi, hayat alanlarının daraldığını düşünen ya da kamusallıktan (yeterli) pay alamayan kesimlerin bir protestosu olarak kayda değer. Bunun dışındaysa Gezi'nin önerdiği bir şey yok, sadece istemediği “bağzı” şeyler var! Bunu da Gezi güzellemelerinden bağımsız ele almaya ihtiyacımız var.

Gezi’ye eleştirel bakmak AK Parti siperinde mevzilenmeyi gerektirmez. Hangi iktidar vicdanlara hükmedebilir ki? Her iktidar gelip geçicidir. Ama şunu kabul etmek gerek: Seçimle gelen ancak seçimle gider, sokakla değil! Birileri bu rüyayı görmüştü ancak ‘biber’in tadı üzerinden iktidarla tanıştı. Eğer demokratik bir muhalefet olsaydı bu, şiddet ve hakaret içermemesi gerekirdi. Çünkü Geziciler hayatı iktidar penceresinden okuyorlardı. Hayatı iktidar penceresinden okuyanların meseliyse, elinde çekiç taşıyanın her şeyi çivi sanması gibidir.

Tüm ülke genelinde Gezi’nin bazı İslamofobik yansımaları oldu. Birkaç örnek olarak şu ciddi soruları sormakta fayda var. Türkiye genelinde kaç cami saldırıya uğradı? Türkiye genelinde kaç caminin avlusunda alkollü içki tüketme ritüelleri sergilendi? Türkiye genelinde kaç başörtülü kadın saldırıya uğradı? Türkiye genelinde kaç tesettürlü kadın saldırıya uğrama kaygısıyla günlük hayatını yaşarken kendisini gönüllü kısıtlamalara tabi tuttu? Türkiye genelinde Müslümanlara karşı nefret söylemi içeren kaç pankart açıldı?

Haklı olmak yetmiyor, haklı kalabilmek gerek

Gezi’nin yansımaları olan bu İslamofobik eylem ve söylemleri red ve inkâra sapan çevrelerin hâkim özellikleri neler? Gezi üzerinden AK Parti iktidarına haklı eleştiriler yöneltenler, Gezinin İslamofobik yönünü neden görmezden geliyorlar? Önemsiz olduğu için mi?

Diğer yandan, "İncinsen de incitme” diyenler neden incitme yarışına girdi? Kırdıkları gönüllerin sayısını hesap edebiliyorlar mı? Acılarımızı ortaklaştırmanın yolu bu mu? Madımak’la Başbağlar hiç buluşmayacak mı?

Haklı kalmanın haklı olmaktan daha önemli ve daha zor olduğunu, hem Gezi militanları hem de Gezi kritiklerinin safında aynelyakin gözledik. Hakkın hatırını yüksek tutmanın, pozisyonel tavır alma kolaycılığı karşısındaki zorluğunu gördük. Zorlukla beraber olan kolaylık ne güzeldir oysa…

Hâsılı, Gezi hem aksiyoner hem de reaksiyoner boyutları olan bir hadise. Sadece hükümetle ilintili değil üstelik, reaktif zemin üzerinden gelişen proaktif bir eylemdi Gezi.

  14.01.2014

© 2021 karakalem.net, Ahmet Yıldız



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut