Ebedî namazlar

Abdullah Taha Orhan

Din ile dünyayı, sekülerle dinî olanı ayırmaya ve bu şekilde mükellefiyetlerinden sıyrılmaya çalışan nefsimiz bize amelleri “iman” tanımından uzaklaştırtarak “ibadet”lerimizin derinlik kazanmasına ve imanımızın tazelenmesine engel olur.


"ES-SALÂTU IMÂDU'D-DÎN". Namaz dinin direğidir. (Tirmizi, İmân: 8)

Hepimiz biliriz bu hadisi. Fakat hadis kitaplarında, buradaki örnekte olduğu gibi örneğin Tirmizî’de imân bahsine konulduğunu bilmeyiz herhalde.

Çünkü biz namazı ve daha pek çok ameli “ibadet” olarak tanımlayıp, sanki “iman”la ayrıştırır, aralarını açarız. Din ile dünyayı, seküler alanla dinî alanı ayırmaya ve mükellefiyetlerinden bu şekilde kendince bir nebze olsun sıyrılmaya çalışan zihnimiz ve nefsimiz belki de bize amelleri “iman” tanımından uzaklaştırtarak “ibadet”lerimizin derinlik kazanmasına ve imanımızın tazelenmesine engel olur.

İbadet, imandan gelip imana gider

Hâlbuki ibadet imandan gelir ve sonrasında yine imana dökülür, imanı kuvvetlendirir, iman kuvvetlendikçe ibadet de kuvvetlenir, derinleşir. Birbirini besleyen, karşılıklı bir ilişki vardır aralarında.

Belki de bu yüzden, bu inceliğe dikkat çekmek için namazla ilgili bu hadis, iman bahsine dâhil edilmiştir.

Bediüzzaman’ın bir iman manifestosu olarak nitelendirilebilecek külliyatı olan Risale-i Nur’unun da, besmelenin tefsir edildiği Birinci Söz ve ardından gayba imanın anlatıldığı İkinci Söz, takiben kulluğun elzemiyetini anlatan Üçüncü Söz ve ardından namazın ontolojik temellerinin ele alındığı Dördüncü ve Beşinci Söz’lerle başlaması da, bu açıdan manidardır.

"...namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyetle ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü âhirete mal edebilir; fani ömrünü bir cihette ibka eder" der Bediüzzaman Dördüncü Söz’de.

Yani namaz insanın bütün bir hayatını, zamanının tümünü onarıyor, her dem yeniden inşa ediyor. Bediüzzaman’ın algısında ibadet olan ve olmayan ameller ayrımından ziyade salih olan ameller ve olmayan ameller, hatta salih ve halis olan ve olmayan niyetler kavramsallaştırması olduğunu görebiliyoruz buradan ve Risale-i Nur’un sair bahislerinden hareketle. Zira salih ve halis bir niyetle, namazımız diğer tüm salih amellerimizi ibadet hükmüne geçirebilir.

“Güzel bir niyet” nasıl olur?

Diğer taraftan, namaz insanın diğer amellerine kendi ruhundan üflediği gibi, diğer ameller de, namazın ruhuna tesir eder, onu besler. Aynen iman ve islam, iman ve amel-i salih arasındaki ilişki gibi. Arada çok boyutlu ve karşılıklı bir ilişki vardır.

Kritik nokta, Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “güzel bir niyet”tir. Güzel bir niyet de ancak ihlasla, amelde rıza-yı ilahiyi gözetmekle olacaktır.

Buradan şu sonuca varabiliriz; eğer namazın da farzlarından biri olan niyetimizi sağlam tutarsak namazlarımız hiç bitmez, yukarıda Üstad'ın da dediği gibi, "bir cihette ibkâ olur", ebedileşir.

Ebedî namazlara...

  04.12.2013

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut