Arşiv

 İntisap Hikâyeleri

I. BİR varmış, bir yokmuş

İki cam parçası varmış. Bir çöle doğru uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Ama maalesef iki zavallı cam parçası, geceleyin başladıkları yolculuğun ortasında, güneş doğmak üzereyken "Biz ayrı dünyaların camlarıyız" deyip ayrılmışlar. Bunlardan biri güneşe karşı gözünü açıp bakarak ona bağlanmış. Güneşe teslim olmuş; kendini hem ısıtmış, hem de ışıtmış. İstediğinde o güneş ışığından elde ettiği yedi renkli bir yelpazeyle serinlermiş. Tek başına kalsa hiçbir şey yapamayacağını farketmiş ve zamanla kendi acizliğini, sırtı karalığını anlayıp ‘ayna’ olmaya karar vermiş. Güneşe memur, mensup, muhatap ve ayna olduğu için, güneşin yaptığı ve ulaşabildiği herşeyden yararlanmış. Ve sırtınaóbir kimlik kartı hariçóhiç yük almamış.

Ama gelin görün ki, diğer cam parçası "Ben başkasına bağlanıp özgürlüğümü kısıtlamam" diye söylenerek yoluna devam etmiş. Karanlıkta yolunu bulabilmek için ve iddia ettiği gibi başkasına muhtaç olmamak için, sırtına iki adet pil ve bir anahtar almakla ‘fener’ olmaya karar vermiş. aslında fener her tarafı aydınlatmaya yetmezmiş ya, ancak bu kadar yük taşıyabildiği için çaresiz yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş, gittiği uzak bir yerde ansızın her tarafı sel basmış. Yapabileceği birşey yokmuş. Bütün telaş ve koşuşturma bir fayda vermemiş. Fenerleşen cam parçası sel altında bozulup sönmüş. Akıntı onu bir o tarafa, bir bu tarafa sürüklemiş. Acı bir akıbet yaşamış. Selin kendisi üzerine geldiğini gören aynalaşmış cam parçası ise, fenerleşen arkadaşı kadar olmasa da, bir panik ve koşuşturma yaşamış ama, en sonunda yolunu bulmuş. O güne kadar ışık parmaklarıyla gösterdiği güneşe, ondan gelen ışıklara tırmanarak yükselmiş. Böylece, selin suları altında can vermekten kurtulmuş.

II. Bir varmış, biri daha varmış

İki kardeş varmış. Bunlardan biri hem cesurmuş, hem de kendine çok güvenirmiş. Diğeri ise, gayretli olduğu gibi, vatan ve milleti için kendini feda edebilen biriymiş. Günün birinde savaş çıkmış. Seferberlik zamanında kendine güveneni devlete bağlanmak istememiş. Çünkü kendi başıyla iş görmek istermiş. Bu yüzden de güç kaynaklarını sırtlanıp cepheye taşınmak zorunda kalmış. Cephane ve teçhizatını kendi kuvvetine göre çekmeye mecbur imiş. Tek başına sahip olduğu güç oranınca, yani düşman ordusunun bir onbaşısını yenebilecek kadar mücadele edebilirmiş. Fazlası elinden gelmezmiş. Öteki kardeş ise pek kendine güvenmezmiş. Ne kadar güçsüz ve zayıf olduğunu bilirmiş. Bu nedenle de padişaha bağlanmış ve askere kaydedilmiş. O bağlantısı ve kaydoluşu nedeniyle, koca bir ordu ona dayanak noktası olmuş. Gerektiğinde koca bir ordunun onun arkasında yardıma hazır olduğunu düşünmekle, psikolojik olarak güçlenip savaş meydanına atılmış. Savaş meydanında çarpışarak ilerlemiş. Tâ en sonunda bir generale rastgelmiş. Onu kendi padişahı, yani başkomutanı namına esir edip getirmiş. Kendine güvenen kardeşi ise kendi yükünüócephanesini, yiyecek-giyecek vs.siniókendisi taşımaya mecbur olduğu için çok az başarılı olabilmiş. En fazla, bir bölük komutanına meydan okuyabilirmiş. Ama askere kaydolan kardeş ise savaş mühimmatını kendi başına taşımaya mecbur değilmiş. Çünkü onu padişah adına ordu zaten taşıyormuş. Böylece, kendisini padişahın ordusuna bağlamakla, ordunun kuvvetini kendine bağlamış ve kendine güvenen kardeşten çok daha başarılı olmuş.

III. Biri var olmuş, biri yok olmuş

İki araştırmacı arkadaş varmış. Hiç görmedikleri bir ülkenin coğrafhi ve demografik yapısı üzerine istatistikî bir çalışma yapmak istemişler. Bu arkadaşlardan biri o ülkenin devlet başkanıyla temasa geçip gerekli bağlantıları kurmuş. Çok küçük bir masrafla ülkenin telekomünikasyon ağına bağlanmış. Kendi bilgisayarını ülkenin ‘infoban’ına abone yaparak her yer ile görüşme, iletişim kurma ve bilgi sağlama imkânına sahip olmuş. Ülkenin her yerindeki ilgililerle görüşerek çok kısa sürede ve çok az bir masrafla o ülkenin coğrafî ve demografik atlasını çıkarmış. Öteki arkadaşı ise ülke yönetimini takmamış. Kendisini bir türlü kendine yeterli olma iddiasından kurtaramamış. Bu yüzden de, önünde iki yol varmış. Ya onlarca sene sürekli gezip ilgili her türlü bilgiyi edinmek ve gözlem yapmak zorundaymış, ya da milyarlarca para harcayıp o ülkedeki iletimiş ağının yaptığını yapabilecek bir donanımı kurması gerekiyormuş. Ne ki, buna ne ömrü, ne de sermayesi yeterli imiş. O yüzden, ömrünün ancak birkaç yılını harcayabildiği tarama çalışmaları kapsamlı olamamış. Neticede, yaptığı istatistikî çalışma bütün yansıtmaktan uzak kaldığı için başarısız sayılmış.

  28.12.2003

© 2021 karakalem.net, Mücahid Bilici

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut