İttihad-ı İslam kuruldu

Abdullah Taha Orhan

İttihad-ı İslamı günde en az beş kez gerçekleştiriyoruz aslında. Tek yapmamız gereken namazda yakaladığımız o tevhid ruhunu namazın ardından da sürdürmeye çalışmak, halis bir niyetle tüm anlarımızı ibadete, hayatımızı aynı safta kılınan bir namaza dönüştürmek.


HAYATTA EN büyük hayallerimden biri farklı meslek ve meşreplerden mü'minlerin bir araya gelerek ümmet adına güzel şeyler yapabilmeleridir.

Çok şükür bunun nüvelerini de yaşadım, gördüm. Üniversite hayatımda kendimi içinde bulduğum o güzel çevre işte bu hayalimin en güzel örneklerinden biri olmuştu benim için.

Çok çeşitli mizaçlardan, değişik İslami gruplardan, cemaatlerden, çok farklı coğrafyalardan arkadaşlarla uyum içinde yaşamış, üniversite hayatımızda karşılaştığımız sorunlara birlikte çözümler aramıştık.

Bu birliktelikler, çoğunlukla camide gerçekleşen tanışıklıkların ardından geliyordu. Bizim için cami ittihad-ı islamın kalesiydi, kaynağı ve varacağı nihai zirvesiydi aynı zamanda.

Namazla içimizde yükselen tevhid ruhu, namazın ardından cami bahçesinde yapılan sohbetleri netice veriyordu. Namazda aynı safta, aynı kıbleye karşı, aynı Rabbülalemin’in huzurunda durunca tüm farklılıklarımızı bir yana bırakıp eşitleniyorduk. Hatta sadece kendi safımız ya da kendi camimizdeki mü'minlerle değil, dünyadaki tüm mü'minlerle birlikte günde beş kez aynı Allah’ın huzurunda eğiliyor oluşumuzu hatırlıyorduk namazda.

Sadece mü'minler değil, tüm mahlûkat bir safta…

Belki sadece insan kardeşlerimizi değil, o upuzun kâinat safında melekleri, ruhanileri ve sair mahlûkatı da yanımızda hissediyorduk namazda.

Üniversitede yaşadığım bu güzel anları, geçenlerde gördüğüm bir rüyayla tazelemiş oldum. Farklı mesleklerden, farklı meşreplerden çok güzel bir müminler cemaatinin içerisindeydim rüyamda.

Çok sevinmiştim bu hale. Birlikte ümmet adına harika şeyler ortaya koyacaktık belki de.

Fakat birden ne olduysa bu güzel grup birbirine giriverdi. Bir fitne yol bulup aramıza girmiş olmalıydı. Bu güzel insanlar önceki hukuklarını unutup birbirlerini öldürmeye başladılar ansızın…

Şok içinde olan biteni izliyordum sadece. Kendimi bir savaşın ortasında buluvermiştim sanki. Bense ne o tarafta ne bu tarafta olamamış, sadece ağlayabilmiştim.

Derken namaz vakti girdi.

Biraz önce birbiriyle kanlı bıçaklı olan bu insanlar yine sanki hiçbir şey olmamış gibi saf tutup namaza başladılar.

İşte bu rüya namazın ittihad ettirici yönünü bir kere daha derinden hissettirdi bana. Cenab-ı Hak bizleri günde beş kere bir araya getiriyor; fakat biz bu birlikteliği, bu kardeşliği unutup küçük hesaplarla birbirimize giriyorduk ardından.

Günde en az beş kez ittihad-ı İslam…

Bu şu demekti aslında: ittihad-ı İslamı günde en az beş kez gerçekleştiriyoruz dünya müslümanları olarak. Bu ittihadı sürekli hale getirmek için tek yapmamız gereken namazda yakaladığımız o tevhid ruhunu namazın ardından da sürdürmeye çalışmak, halis bir niyetle tüm anlarımızı ibadete ve hayatımızı da aynı safta kılınan bir namaza dönüştürmekti.

Hayatımızın bir ezanla başlayıp yine cemaatle kılınan bir namazla son bulması da bu açıdan manidar değil mi?

Tek mabud olan Rabb-i Rahimimiz bizi huzurunda sürekli bir araya getiriyor. Bizimse bu birlikteliği, bu ittihadı bozmaya hiç mi hiç hakkımız yok. İmanımız tevhidi gerektiriyor, tevhid de, namazda zirvesini gördüğümüz şekilde, ittihadı.

Bir diğer deyişle, bu dünyada ittihad-ı İslamın yolu namazdan geçiyor. İmandan sonra en değerli vazifemiz olan namaz, en önemli ittihad eylemimizdir aynı zamanda. Dolayısıyla müslümanlar için ittihad-ı İslam bir ütopya değil, bir hakikattir. Vakıa bunu açıkça gösteriyor; ittihad-ı İslam zaten ontolojik olarak kurulmuştur ve biz mü'minlere düşen bunun şuuruna varıp bu hakikati aksiyon boyutuna taşıyabilmektir.

  18.11.2013

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut