Arşiv

 Bir Göz Dünyaya Bedeldir

UFAK BİR alışverişe ne dersiniz? Gelin, sizinle bir pazarlık yapalım bugün. Ne mi pazarlıyorum? Tamam, sizi bekletmeyeceğim. Size bir ‘göz’ satacağım. Hepsi bu. Hani ufak birşey; sivrisineğin gözü. Şayet sivrisineğin gözünde anlaştıysak, artık fiyata geçebiliriz. İstediğim fiyat, herşey...

Umarım pazarlığımı bir şaka olarak algılamazsınız. Gerçekten, size sivrisineğin gözünü satabilseydim, fiyatım bu olacaktı. Ve sizi temin ederim, en sonunda siz de fiyatımı abartısız bulacaktınız.

İsterseniz şimdi pazarlığımıza bir parantezle ara verelim. Size küçük bir tanım yapmaya çalışacağım: ‘göz’ün tanımını. Herkesin tanıdığı bir tanımla, göz, ‘görme organı’dır. Farklı ışık kaynaklarından çıkan ve objelere çarparak yansıyan ışınlar sayesinde, objelerin şeklini, boyutlarını, rengini ve sair özelliklerini tanımamıza yardımcı olan duyu organıdır. Gözün tanımı aşağı-yukarı böyledir. Siz bu tanımı uzatıp kısaltabilir; hâsılı değiştirebilirsiniz. Lâkin benim fiyatı değiştirmeye pek niyetim yok. Anlayacağınız, istediğim fiyatta ısrarlıyım.

Niye mi?

Evvelâ, sizi kandıramam. Meselâ, size görmeyen bir göz önerseydim, muhtemelen pazarlığa devam edemeyecektik. Çünkü o zaman size satacağım şey, ‘göz’ olmazdı. Olsa olsa minik bir et parçası olurdu. En azından göz olmazdı. Oysa, siz gören bir göz istiyorsunuz. O halde, size ışık da vermeliyim. Ve elbette, kaynağını da. Yani güneşi de.

Henüz bitmedi. Size, göze gelen imajı anlamlandıracak bir kafa ve bu kafayı taşıyacak bir vücut gerekli. Dahası var; bu vücudu barındıracak bir gezegene ve bu gezegeni uzay boşluğundaóRabbinden aldığı emirleótutacak bir güneşe, bundan da öte bu güneşi göğe çakacak bir çekice ihtiyacımız var. Sonrası için bir galaksiye, galaksimiz için de... Sanırım daha fazla uzatmaya gerek yok.

Uzun sözün kısası, ‘sivrisineğin gözü,’ çok pahalı. Karşılığında güneşi mi vereceksiniz? Güneş, anlaşabilmemiz için yeterli değil. Ama, güneşsiz bir anlaşmaya da ben razı değilim. Sahi, güneş olmadan gözlerimiz, sivrisineğin gözünü görebilecek miydi? Yahut, görme eyleminden bahsedebilecek miydik? Elbette hayır! Üstelik, bunun tersi de doğru. Sivrisineğin gözü olmadan güneş bildiğimiz güneş olmayacaktı; güneş dışında birşey olacaktı.

Sakın, sivrisineğin gözüne biçilen fiyatı pahalı bulmayın. Kâinat dükkanında ucuz yok çünkü. Herşeyin fiyatı eşit burada. Sözgelimi, benden bir elmasın yahut bir yakutun olmasın, alelâde bir maddenin küçük bir partikülünü isteseydiniz bile, fiyatım gene ‘Herşey’ olacaktı. Zira o partiküle, o zerreciğe sahibim diyebilmeniz için, onun gezdiği her yere, dahası doğrudan veya dolaylı biçimde onunla alâkadar herşeye sahip olmalıydınız. Aksi durumda o zerreye sahip olmuş olamazdınız. Ya da sahip olduğunuz ‘o zerre’ ortada olmazdı.

Kısacası, kâinattaki her ‘birşey’in fiyatı, bir ‘herşey.’ Çünkü birşey herşeysiz olmaz. Artı; herşeysiz birşey, bir başka şey olur.

Olayı özetlersek, kâinattaki her bir mevcut, içinde bulunduğu ortamla, kendisini diğer mevcutlarla bağlayan atkı ipi misali bağlarla düşünüldüğünde kendisidir. Yani, kâinat içinde kendisidir. Ve ayrıldıklarında ne kendisi ‘kendi’ kalır, ne de kâinat kâinat olmaya devam eder. Ayrılamaz çünkü. "En küçük şeyler, en büyük şeylerle bağlıdır."

İşte bu sırdandır ki, kâinatı elinde tutamayan, zerreyi yaratamaz. Kâinatta yaratıcılık iddiasında bulunamaz. Ya hep, ya hiçtir. Yine bundan dolayıdır ki, "sivrisineğin gözünü halkeden, güneşi dahi o halketmiştir." Güneşin ışığı olmadan, görmenin ve dolayısıyla gözün bir anlamının olmayacağı ortadadır. Ben açlık duymadığım sürece yiyeceklerin benim için bir anlamı olamaz. O halde, bir elmayı yaratan, bende o elmaya yönelmiş iştahıóya da o iştahı taşıyan benióyaratmadıkça, ‘o elma’yı yaratmış olmaz. Gören gözü yaratan, gözün gözü olan ışığı da yaratmıştır. Zira ışıksız göz kördür, gören bir göz değildir. Güneş, sivrisineğin gözünün gözüdür. Güneşi yaratamayan sivrisineğin gözünü yaratamaz.

Hâsılı kelâm,óbaşka yerleri bilmiyorum amaókâinat bir bütündür ve hiçbir şekilde parçalanamaz. Kimse bir parça koparamaz; hırsızlık, hiç yapamaz. Sahiplenmeye niyeti olanlara bütün yaratılmışların ortak bir cevabı vardır: "Ya hep, ya hiç. Ya hepimizin yaratıcısı olabilirsin, veya hiçbirimizin."

Bu cevabı ben sivrisineğin gözünden okudum. Belki de siz gözün gözünden okudunuz. Bir başkası, başka bir yerden... Ama hepimiz aynı şeyi okuduk.

Tıpkı İngiliz şair Francis Thompson’ın okuduğu gibi:

"Herşey\

Uzak ya da yakın\

Birbirine bağlanmış\

Gizlice\

Ölümsüz bir El tarafından\

Bir çiçeği bile koparamazsın\

Yıldızları yerinden oynatmadan!"

  28.12.2003

© 2021 karakalem.net, Mücahid Bilici

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut