Milletlerini helak yurduna konduranlar

Nuriye Çakmak

Diliyorum Allah toplumumu bu günahın vebalinden merhametiyle arındırsın. Yoksa çok iyi biliyoruz ki, nimet şükür bulamazsa gider. Nimete yapılan hareket gayretullaha dokunur. Ve insanı en çabuk mazlumun ahı bulur. Gerçekten utanç duyuyor ve ciddi şekilde endişe ediyorum zira yüce Allah bizleri uyarıyor


ÇEŞİTLİ VESİLELERLE çöp ve ekmek kelimelerinin birlikte geçtiği, içerisinde oldukça büyük rakamların yer aldığı cümleler okuyoruz ne zamandır. Kimi zaman ekmeğin gramajı tartışmaları, kimi zaman ekmeğe zam haberleri, bazen fırıncılar odasının duyuruları ağırlıyor bu cümleleri. Belki inanılmaz geliyor birilerine, belki kanıksandı. Ama böyle bir vakıa var ve bizi yakından ilgilendiriyor. İlgilendirmesi de gerekiyor.

İstanbul Ekmek Fırıncıları, Sanatkarları ve Ekmek Satıcıları Esnaf Odası Başkanı Fahri Özer, sadece İstanbul'da günde yaklaşık 2 milyon ekmeğin çöpe atıldığını söylemişti. Şehrimin böyle bir cümlenin içinde yer alıyor olmasından utanç duymuştum. Tarih boyunca nice ulaşılmaz güzelliğe ev sahipliği yapan İstanbul, -nüfusuna bağlı olarak- bu konuda ulaşılması güç bir rekoru elinde bulunduruyormuş artık.

Peki neden diye soruyor hatta inliyor insanın vicdanı. Bu sayıyı açıklayacak bir cümle var mı. Ne yazık ki var ve bu her şeyi daha korkunç hale getiriyor. Fahri Özer bu durumu ekmek gramajlarının yükseltilmesine bağladığı konuşmasına şöyle devam ediyor; ‘Gramaj artınca 1 ekmek 1,5 ekmek oldu dolayısıyla diğer yarısı ertesi güne kaldı. Ertesi güne kalan ekmeği bizim vatandaşımızın yüzde 90'ı tüketmez.’

Satış noktalarında satılmayan ekmeklerin sadece yüzde 10'u galeta unu yapılıyor, geriye kalan yüzde 90'ı ise çöpe atılıyormuş. Çöpe atılmak için bekleyen dağ gibi ekmek yığıntılarını görseler, herkesin içi parçalanır diyor yetkili. Keşke parçalansa diyorum bense.

BM’ye göre bu rakam Türkiye geneli için günde 5 ila 6 milyon ekmek. Konunun rakamsal boyutuna dikkat çeken Gıda, Tarım ve Hayvancılık bakanı Mehdi Eker de bu rakamları doğruladı ve Türkiye'de her sene 2 milyar, her gün 6 milyon ekmeği çöpe atıldığından yakındı. Ekmek israfının ekonomiye maliyetini 1,5 milyar lira olarak açıklayan Eker, "Bu meblağ ile 500 kilometre (km) daha duble yol, onlarca havaalanı, 100 yataklı 80 hastane ve pek çok okul yapılır." dedi.

Haberin kenarında bir küçük fotoğraf var. Hiç dokunulmamış bütün ekmekler, yarım olanlardan fazla bu karede. Bir çöp tenekesinin kenarındaki kaldırıma dizilmişler fotoğraf çekimi için. Damarlarımda kanımın donduğunu hissediyorum. İçimi haşyet kaplıyor, uzun zamandır hissetmediğim kadar hissediyorum Allahın celalini. Rakamlar uçuşuyor gözlerimin önünden ve Afrika’da açlıktan can veren kardeşlerimin rakamsal değerlerini düşünüyorum. Bir ekmek için dilenen Suriye’li kardeşlerimi. Kamplardaki ekmek kuyruklarını. Ertesi güne kalan ekmeği yemeye tenezzül etmeyen milyonla insanın yaşadığı bu şehirde geceleri çöpleri karıştıran kardeşlerimi bir de..

İnsanların nasıl bu hale geldiğini anlamaya yetmiyor beynimin çapı. Zevke ve sefaya düşkünlüğüyle ünlü Doğu Roma, Bizans hatıratlarında okusam veya Firavun, Nemrut saraylarında günlük yaşamın hikaye edildiği bir metinde görmüş olsam bunları daha kolay anlayabilirdim belki. ‘Sarayın ocaklarında pişirilen ekmekler hükümdar ve eşrafına sunulur, geriye ne kadar ekmek kalırsa kalsın onlar çöpe atılarak ertesi gün yeniden ekmek pişirilirdi.’ Bu cümleler buraya yakışıyor değil mi?

Ekmeğin her zaman ana besin maddesi olduğu bir coğrafyada, ekmeğin azizliği üzerinde büyük bir kültürel portföyü olan bir ülkede bu rakamlara tavan yaptıran fikriyatın temeli nedir acaba. Bu bir üstünlük göstergesi mi, burjuvaizmin bir gerekliliği mi? Kendi isteğiyle bir de üzerine para vererek aldığı ekmeği bayatladığında kendine layık görmeyerek üstünleşiyor mu birileri. Bu ne nefistperestlik, bu ne enaniyet, bu ne insanlık dışı bir hareket. Peki ya İslam? İsrafın haramlığı, nimete saygısızlığın vebali zihinlerimizden ve kalbimizden silindi mi?

Bu rakamlar bizleri rahatsız etmeli artık, bu cümlelerin kurulmaması için çaba sarf etmeli. Ertesi güne kalan ekmeği kızartmak, üzerine sos yapıp fırına sürmek, küçük parçalar halinde tereyağı ile kızartıp çorbalara eklemek, köftelerde vs kullanmak için dondurucuya koymaktan başlayan bayat ekmek değerlendirme tarifleri de diğer yemek tarifleri kadar gündeme gelmeli. Topluluk olarak imza attığımız şu görüntü en basit haliyle şükürsüzlük ve nankörlüktür. Bu ekmeği siyah ekmeğe katık yapıp da yedi bir zamanlar bu millet. Karneyle sıraya girdi. Ne darlıkta ne bollukta hürmetsizlik etmedi. Kırıntısını zayi etmeyelim, üzerinden geçmeyelim diye tembihlene tembihlene büyümedik mi? Öpüp de başımıza koymadık mı?

Diliyorum Allah toplumumu bu günahın vebalinden merhametiyle arındırsın. Yoksa çok iyi biliyoruz ki, nimet şükür bulamazsa gider. Nimete yapılan hareket gayretullaha dokunur. Ve insanı en çabuk mazlumun ahı bulur. Gerçekten utanç duyuyor ve ciddi şekilde endişe ediyorum zira yüce Allah bizleri uyarıyor;

Allah'ın nimetlerine nankörlükle karşılık veren ve sonunda milletlerini helak yurduna konduranları görmedin mi? (14 – 28)

Vesselam.


* Bu yazı ilk kez Sancaktar dergisinde yayınlanmıştır.

  19.09.2013

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut