Kardeş destanı

Nuriye Çakmak

Umutluyuz. Parmaklıklar arkasında olsa da özgür olan, Allaha bağlandığı için nefsinin kölesi olanların asla hükmedemeyeceği kardeşlerimiz yine destan yazacak. ‘Arap Uyanışı’ bu olaylardan darbe alarak değil, daha da güçlenerek çıkacak inşallah.


BU KAÇINCI Ramazandı katliam haberlerinin gölgesinde karşıladığımız? Gazze’den, Filistin’den gelen kara haberler, Afrika’da kıtlık, içler acısı Patani, Doğu Türkistan, Suriye’de akıl almaz ve bitmek bilmez katliam ve Arap Uyanışı öncesi kışın çetin şartlarıyla mücadele eden tüm ümmet kardeşlerimiz.. Kaçıncı bayramımız kim bilir, birimiz ağlarken gülemediğimiz..

Cennetin Nil’ine yine firavun zalimliğinin kanı karıştı. Anlaşılan Nil ağlamadan, bahar gülmüyor. Mısır selamete çıkmadan bölgeye huzur gelmesi ise mümkün değil. Muhammed Mursi’nin yemin ederek göreve başladığı gün olarak gösterilerin hedefindeki 1 Temmuz tarihinde haber7.com sitesi bir haber yayınlandı. Mübarek’i deviren Tahrir ile Mursi’yi devirmek isteyen Tahrir aynı değildi. Buna göre iki resim arasındaki 7 farkı bulduğunuzda mesele çözülmüş oluyordu.

30 HAZİRAN 2013 itibariyle Tahrir şeması şöyleydi; Meydanda 300 bin kişi var. Göstericilerin protesto ettiği Mursi'ye halk desteği yüzde 73. Tahrir’de bulunan yabancı medya çalışanı 263 kişi. Mursi karşıtları kumanya dağıtımında bulunuyor. Akşam, yüzde 50'si evine gidiyor. Göstericilerin yüzde 30'u işsiz ve yüzde 15'i yabancı. 14 NİSAN 2012 tarihindeki Tahrir’de ise; Meydandaki insan sayısı 700 bin. Protestoların odağındaki Mübarek'e destek yüzde 10. Gösterileri takip eden yabancı medya sadece 12 kişiyle başladı. Meydandakilere herhangi bir dağıtım yok, çoğu günlerce aç kalarak meydanı terk etmedi. 4 ay alandan hiç ayrılmadılar. Yüzde 90'ı işsiz ve hepsi Mısır vatandaşı.

Bu veriler gayet net bir özet sunuyor durumla ilgili. Birkaç özel ayrıntı daha var ki, demokrasi havarisi kostümlü tek dişi kalmış canavarların gerçek yüzünü görmek için birebir. Olaylar sonrası sevincini gizlemeyen malum kesimlerin, Mursi için ‘Tayyib’in kardeşi’, ‘Mısır’ın Tayyibi’ benzetmesini yapması boşuna değil. Gezi parkı olaylarında hayalini kurdukları şey tam olarak buydu. Oyun aynıydı ama Erdoğan’a tutmamıştı. İkinci perde Mısır’daydı ve –şimdilik- başarıya ulaşmış olması onlara rahat bir nefes aldırdı. Bu sevinci paylaşanlar bu kadar değil elbet. Onların kimlikleri de çok ilginç. 2 Temmuz tarihli günlük İsrail gazetelerinde tam boy resmi vardı darbeci Sisi’nin. Hatta bu gazetelerden birinin manşeti şuydu, ‘Kahraman Sisi Mısır'ı İslamcıların Elinden Kurtarmayı Becerdi’. Sanırım bu jeste bir jestle karşılık vermek isteyen Mısır’ın asırlar sonra tepeden indirilen ilk Hristiyan başkanının ilk icraatı Refah sınır kapısını kapatmak oldu. Dahası günlerdir gözaltında tutulan Mursi için bir suçlama hazırlayamayan darbeciler sonunda şunu ürettiler; ‘Darbeci general Eymen Selama BBC'ye yaptığı açıklamada "Biz Mursi'ye tüm tünelleri kapat dedikçe o Gazze'nin buna ihtiyacı var dedi ve Gazze'ye yardım yaparak Mısır'ın güvenliğini riske attı." dedi.’ İsrail’in sevincini anlayabiliyoruz.

İran ziyareti sırasında Esed destekçisi Ahmedijat’ın ‘huzurunda’ Esed’e zalim diyen, katliamlar nedeniyle Suriye ile ilişkilerini kesip büyükelçiliği kapatan Mursi’nin durumuna İsrail’den sonra en çok sevinen de Esed’di. Tebrik mesajı gecikmedi. Halkına reva görmediği zulüm kalmayan Esed’in Mursi’den duyduğu rahatsızlığı ve kendi geleceğini gördüğü Mısır’ın mücadelesinde onun karşısında olmasını da anlayabiliyoruz elbet.

Gelelim sevincini ilk paylaşanlardan, tebrik etmekte hiç gecikmeyenlerden Suud kralı, Emirlikler ve Arap birliği cephesine. Afrika Birliği görevini yaparak durumu şiddetle kınarken, Arap Birliği Genel Sekreteri Arabi, darbeyi kınamak şöyle dursun nasıl kutsasın bilemedi ve şöyle de bir açıklama yaptı; "Mısır halkı tarihi bir başarı gerçekleştirmiştir". Biber gazından gözü yanıp hassaslaştıkça hassaslaşan Amerika, Almanya, Avrupa Birliği vs gibi tüm oyuncuların ağız birliğe etmişçesine darbeye darbe diyememesi bile bu kadar trajikomik değildi. Bahsi geçen zat-ı muhteremlerin sevincini, tepkisini anlamak istediğimizde karşımıza garip ayrıntılar çıkıyor. İslami bir alt yapıdan gelip, yüksek bir seçim başarısıyla –adil bir seçimde- halkın seçtiği ilk Arap lider! Kulağa korkutucu geliyor olsa gerek. Bir ev sahibi olamayıp kirada oturduğu bilgileri geliyor Mursi’nin. Çok rahatsız edici. Devlet dairelerinde veya başka yerlerde boy boy fotoğraflarının asılmasını istemeyen hatta bunu engelleyen bir lider. Korkunç..

Açıkçası Muhammed Mursi, ‘darbeyi kabul etmiyorum’ dediğinde oldukça umutlanmıştım. Basının ve ordunun ambargosu altındaki Adeviye meydanından cılız da olsa haberler geldikçe umutlanmıştım. Bana göre bu başarısızlıkla sonuçlanmış bir başka kara senaryo, kara leke olarak raflarda yerini alacaktı. Almalıydı, yoksa Arap Uyanışı en büyük darbeyi bu şekilde alacaktı. Ama erken karar veriyordum. Mısır’da bazı taşlar yerine oturmamıştı. Ve Mısır ayağa kalkmadan hayalini kurduğumuz günlere ulaşmamız imkansızdı. Tvnet gibi bazı haber kaynakları ‘Red Cuması’nın devamındaki gece için sokaklardaki insan sayısını 30 milyon olarak verdi. Adeviye meydanından yapılan canlı yayınlar, naklen verilen muhteşem namazlar, dualar içimizde depremler yaptı. Bunlar doğacak olan büyük bir hakikatin ayak sesleriydi ama bedel istiyordu..

İlk günler Tahrir meydanında darbe kutlayanların içinde yer alan bazı dindarlar başlarına gelen şeyin 28 Şubat olduğunu yavaş yavaş anladı. Bir darbeyi kutlama yaparak karşılamak suretiyle dünya tarihine acı bir hatıra bırakan Mısır’lılar askerden – hele de on yıllardır milli pastanın büyük bölümünü midesinde tutan askerden- dost edinme olayının çok da sağlıklı bir durum olmadığına uyandı. Tahrir gün geçtikçe boşaldı. Ama Adeviye meydanı bir çağlayan gibi akmaya devam ediyordu. O meydanda uyandırdıkları şey her neyse onları çok korkutmuş olacak ki korkulan oldu.. Güne ‘askerlerin açtığı ateş sonucu ölen siviller’ diye haberler duyarak uyanmaya başladık. Suriye’nin devamlı kanayan yarasını saramadan, Mısır’dan da kanamaya başladık yani.

Çok uzun yıllardır Müslüman olmanın, Kardeş olmanın bedelini idamla, sürgünle, hapis ve işkenceyle gördüğü halde silaha sarılmadan, onların korkularını büyütecek insanlar yetiştirerek direnmeye devam eden İhvan ve yıllardır İhvan’dan beslenen bölgenin tüm islami oluşumları büyük bir sınavdan daha geçiyor. Belki de en muhteşemi ve en sonuncusu bu olacak. Umutluyuz. Parmaklıklar arkasında olsa da özgür olan, Allaha bağlandığı için nefsinin kölesi olanların asla hükmedemeyeceği kardeşlerimiz yine destan yazacak. ‘Arap Uyanışı’ bu olaylardan darbe alarak değil, daha da güçlenerek çıkacak inşallah. Bizler bunun için umut beselemeye ve dua etmeye devam ediyor olacağız.


* Bu yazı ilk kez Sancaktar dergisinde yayınlanmıştır.

  12.09.2013

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut