Bencillik ahlaktır

Nuriye Çakmak

İNSANLARI BULDUĞU her fırsatta kategorize eden bir sistemin içinde ezilen büzülen biz insanoğlunun aslında bundan fazlasıyla bunalmış olması gerekirdi. Ve bunun doğal bir sonucu olarak yeni yeni benlik duvarları örmeyi meslek edinmek yerine, bu duvarları yerinden etmeyi hayal edebilen bireyler yetişmesi gerekirdi. Ne yazık ki kategorizasyon zokasını fena halde yutan topluluklar, bunu fazlasıyla da içselleştirdi. Duvarları yıkmak adına sahip oldukları güç, dinlerinde imanlarında ziyadesiyle bulunan gençler, birbirlerine duvarların arkasından seslenmeyi yeğledi mesela. Kırık dökük cümleler uçuşuyor ufuklarımızda. Bundan.

Ve en önemlisi de vicdan ne zaman sesini yükseltmek istese verilen cevapların hep kategoriler üzerinden gelmesi. İnsanlarla aranıza mayın tarlaları döşemişsiniz veya onları çeşit çeşit kategorilerle kendinizden uzak eylemişsiniz, bir farkı yok. Bir kere şablonlara alışıldı mı, insanlık diye, Müslümanlık diye bir ana payda bile kalmıyor ortada. İşte bu sebepten, bir çocuk cesedi gibi dünyayı titretecek bir karenin üzerinden ‘ama’ diye başlayan cümleler kurulabiliyor. Roboski’de parçalanarak ölenleri alışkanlık gereği hemen terörist ya da kaçakçı kategorisine atıverdiniz mi iş kendiliğinden hallolmuş oluyor. O yüzden Suriye, Filistin, Patani, Uygur türkleri ve diğerleri. Onlar hep aynı ağızlarda dillendiriliyor. Hep aynı gözler ağlıyor onlara. Aynı satırlarda defalarca yer alıyor, aynı kişilerin ahlarında büyüyorlar. Zulmün olduğu yerde herhangi bir ayrım yapmayanlardır bunlar. Haksızlık karşısında susamayanlar. Duvarları sadece kendilerini sarmayanlardır. Bencillik ahlakından Allah’a sığınanlardır. Çünkü bencillik bulaşıcı bir ahlaktır ve bir kere tezahür etti mi, ucunun nereye varacağı bilinememektedir.

Söz gelimi Filistin davası için ayıracak bir on dakikaya hiç sahip olamamış bir yığın insan, yaşanan bunca zulme karşı hakkında tek bir satır bilgi sahibi olmadan kendileri için daha önce belli kişiler tarafından açılmış ‘toprak satanlar’ diye bir kategoriye sahiptir. Bu kadar kanı oraya sığdırıp geçip giderler. Suriye devrimi için ayrı ayrı kategoriler oluşmuş, içleri itina ile doldurulmuştur. Oluk oluk akan kan artık alışkanlık olmuştur. Peki bunca zulme sadece ‘ilgisizlik’ adına bu kadar rahat duvar örebilenler, bıçak nereye dayandığında tepki verirler? Kırmızı çizgileri var mıdır onların. İşte buna dayanamazlar, işte buna mutlaka tepki verirler dediğiniz bir kategorileri var mı? Olduğunu hiç sanmıyorum. Çünkü zulmün çeşidi, zamanı, mekanı, ırkı, dini, mezhebi, siyasisi olmaz. Bunlardan herhangi birini, herhangi bir sebeple içselleştirdiğinizde alıcılarınızın ayarı ciddi şekilde hasar görmüş demektir. Ve bundan sonra kolay kolay devreye girmeyecektir.

Van’da yaşanan deprem afetine olmayacak yorumlar yazanları gördük değil mi? Bunu ‘milli hislerle’ yaptıklarını farz edelim, aynı kişiler deprem batıda olsa yardıma mı koşacaktı? ‘Dindar’ olanları ‘tatil yeri oralar, Allah’ın tokadıdır’ manasında bir şeyler söylendi, diğerleri suçu müteahhitlere, denizde yakın evlerde yaşayanlara verdi. Geçti gitti.. Bencillik mikrobu bir hücrede kendine yer buldu mu, bahane üretme konusunda kendini aşabilir ve çember gittikçe daralır. Diğerleri, dışarısı, başkaları adına yeterince duvar örebilmek için her zaman uygun ortam bulunacaktır. Hatta bunun feci versiyonlarını kendi ailelerine karşı giriştikleri vicdansız ve akıl almaz eylemlerle hayata geçirenler üzerinden sıkça görmeye başlamamız da bu yüzden. Çember artık değil ırkını, mahallesini, çevresini, ailesini bile içeri alamayacak kadar daraldı. Sadece benliklerden oluşan, sürekli savaş halindeki küçük egemenlikler halinde gezen insan toplulukları ile dolu dışarısı.

Elhasıl, bugün ‘size ne elin arabından, bu kadar dertleniyorsunuz’ diye mitinglere katılan bizlere burun kıvıran insanlar, kendi milletleri için dert sahibi mi oldular. Asla. Çünkü bencillik bir ahlaktır ve milliyetçiyim diyen bir insana milliyeti için dahi dertlenecek hal bırakmamıştır. Tepkisizliği asrın en büyük kitle imha silahı haline getiren ruh halinin bu bencilliklerden beslendiğini düşünüyorum. Bencilliklerin temellerini de ötekileştirmelerin, kategorilerin oluşturduğunu. Ve hepsini mazlum bir sayha ile yıkmak istiyorum. Çünkü bu ahlak, bu tavır her haliyle İslam’a taban tabana zıttır. Camide omuzunu kardeşine dayayan bir insanın etrafında duvar olamaz. Olmamalı. Zulme karşı bahanelerimiz olmamalı. İnsanları milliyetleri üzerinden ötekileştirmeyi kabul etmeniz demek, her geçen gün büyümeye mahkum ötekiler çemberinizin gün gelip içinde sizi boğacak şekilde daralması demektir. Ki bundan var gücümüzle Allaha sığınırız. Sığınmalıyız.


* Bu yazı ilk defa Sancaktar dergisinde yayınlanmıştır.

  19.08.2013

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut